‘Benim Kafasını Kaşıyan Adamım’ İşini Bilir!
On günden beri gazete, televizyon ve internet sitelerinde daha çok ‘kolesterol savaşları’ adı verilen hararetli tartışmalar yapılıyor.
Ben bu tür tartışmaların kongrelerde
, sempozyumlarda, tıbbi toplantılarda değil, şimdi olduğu gibi tam da ‘halkın gözü önünde’ yapılmasını çok doğru ve de faydalı buluyorum.
‘Çok güzel tartışmalar bunlar’ diyorum!
Medya da bunun için var.
Bilgi çağındayız. Her isteyen istediği bilgiye ulaşabiliyor. Artık insanlardan bir şeyler saklamanın veya onlara bir şeyler dayatmanın, üstten bakmanın, tehdit etmenin, korkutmanın zamanı çoktan geldi geçti. Uyuyanlar uyansın artık lütfen.
Kimilerinin tavsiye ettiği gibi, kapalı kapılar ardında yapılan toplantıların hiçbir manası olmaz. Bunlardan ‘Kılavuzlara ölümüne bağlıyız’ mesajının çıkacağından adım gibi eminim.
Zaten bu iş tüm dünyada da bizde olduğu gibi yapılıyor ve kıyamet de kopmuyor. Doğrusu da budur!
Mesela 17 Ocak 2008 tarihli Bloomberg Businessweek kolesterol ilaçlarının en meşhuru Lipitor için, araştırmalar yüksek riskli kalp hastaları dışında bu ilaçların etkinliklerinin abartıldığını gösteriyor diyerek Lipitor’ u Kolesterol ilaçlarının bir faydası var mı? sorusuyla kapak yapıyor.
19 Ocak 2011 tarihli ‘The Telegraph’ gazetesinin manşeti de şöyle: Milyonlarca insan boş yere statin hapı alıyor.
Bu memleketlerde karşıt görüşte olanlar çıkıyor ‘adam gibi’ fikirlerini söylüyor, kanıtlarını ortaya koyuyor, kendini savunuyor. Kimse kimseye ağzından salyalar saçarak tehditler savurarak bağırmıyor.
Tribüne oynayanları herkes tanıyor
Bakmayın siz bir takım zevatın sahneye çıkıp bu tartışmaların insanların kafasını karıştırdığını, etkilenen insanların ilaçlarını bıraktıklarını, bunların her an öleceklerini söylemelerine. Onlar ‘tribünlere oynuyorlar.’
Kimsenin en ufak endişesi olmasın. Benim ‘kafasını kaşıyan adamım’ işini bilir. Konuşanların gözünden, yazanların ilk cümlesinden kimin maksadının ne olduğunu şıp diye de anlar. ‘Onlar kime inanacağını da kime oy vereceğini de çok iyi bilir!’ diyeyim siz anlayın.
Gönlünüzü hoş tutun. Üç beş gün kolesterol hapı almadı diye de kimse ölmez!
Günümüzde sağlıklı veya hasta olsun insanlara şu tetkiki yaptıracaksın, şu ilacı içeceksin, şu ameliyatı olacaksın diye herhangi bir dayatma yapılmıyor. Elde mevcut teşhis ve tedavi seçenekleri müspet ve menfi taraflarıyla ve tüm ayrıntılarıyla onlara sunuluyor, onamları alınıyor. Nihai kararı doktor değil karşısındaki veriyor.
Mesele kolesterol ilacı meselesi değil
Benim ‘kafasını kaşıyan adamım’ her şeyin farkında ama ‘kafası karışık bilim adamım’ bu tartışmaları kolesterol ve kolesterol ilacı tartışması sanıyor ve feci şekilde de yanılıyor.
Kolesterol yerine pek ala antidepresanları, antibiyotikleri, astım ilaçlarını; Türk Kardiyoloji Derneği (TKD) yerine Türk Psikiyatri, Enfeksiyon veya Göğüs Hastalıkları Derneklerini veya herhangi başka bir hastalık, ilaç veya bilim dalını da tartışıyor olabilirdik.
Değerli kardiyolog meslektaşlarım ne sinirlensin ne de gücensinler. Bu, onların tartışması değildir.
Bu, bir ‘sistem tartışmasıdır’.
Bu, insanların gözlerinin açılması için, herkesin Hanya’ yı Konya’ yı anlaması ve yanlışların, aksak giden veya eksik olan şeylerin görülmesi ve bunların düzeltilmesi için büyük bir fırsattır.
Binmişler kılavuza gidiyorlar kıyamete!
BİR: Tıp derneklerinin, dolayısıyla tıp fakültelerinin hâlinin perişan olduğunu bir defa daha ve iyice gördük. Bilim adamlarımızın ne dişe dokunur bir araştırmaları ne doğru dürüst bir fikirleri var; bir kılavuzun peşine takılmış, kılavuz tutturmuş gidiyorlar.
Ülkemizde 20 seneden beri kullanılan, milyonlarca kutu satılan ve baş tacı edilen ilaçlar için doğru dürüst hiçbir araştırma yapılmadığını görüyoruz.
Fazla söze de gerek yok: TKD, SGK’ dan tıbba yol gösterecek bir araştırma yapmasını talep ediyor diyeyim, vahameti siz anlayın.
İKİ: Bu ilaçların aksi tesirlerinin sistematik olarak izlenmediği de apaçık ortaya çıkıyor. Herkes kendi çalıp kendi oynuyor. Bu bakımdan da tam bir adamsendecilik ve başıbozukluk var.
Gelelim neticeye
Kim ne derse desin, bu tartışma çok faydalı olmuştur.
BİR: Tıp fakültelerinin birbirinden ayrılması mümkün olmayan ama birbirlerine de karıştırılmaması gereken üç ayrı ve üç önemli işi vardır: Hasta bakımı, eğitim ve araştırma.
Tıp fakülteleri bu ilke esas alınarak mutlaka yeniden düzenlenmelidir. Bozuk sistemin tadilatı bir işe yaramayacaktır.
İKİ: Ülkemizde gerçek manada bilimsel araştırma yapmak, yani bilim üretmek için ne gerekli sistem ne de diğer imkânlar mevcuttur. Bunlar, rutin dışında, ancak özel enstitü veya merkezlerin çatısı altında gerçekleştirilebilir.
ÜÇ: Acilen, ilaç yan etkilerinin bildirileceği ve kayıt altına alınacağı bir sistem kurulmalı ve eski veya yeni tüm ilaçların yan etkileri titizlikle takip edilmelidir.
DÖRT: Tıp fakültelerinin de tıp derneklerinin de hiçbir şekilde ilaç firmalarına muhtaç olmayacakları bir sisteme ihtiyaçları vardır. Bu mümkün değilse; bunların ilaç firmalarının pazarlama bölümüne bağlanmaları sağlanmalıdır.
BEŞ: Kimsenin endişesi olmasın: Benim kafasını kaşıyan adamım işini çok iyi bilir.
Allah bizi kafası karışıkların kafa karışıklıklarından korusun.