«Zulüm Bizdense, Ben Bizden Değilim»
Dünkü yazımızda, Malatya’da yaşanan davulcu krizinin, “Hayırlara vesile olduğunu” belirterek özet olarak şunları yazmıştım:
Malatya’da yaşanan olayı duyduğumda, bunun spontane bir olay olduğunu düşündüm.
Ve bugün de aynı şeyi düşünüyorum.
Ancak, bir başka olay ise şu: Kimi dindarların, bir davulcuya ‘kapımda davul çalamazsın’ denildi diyerek galeyana gelmeleri ise ayrı bir trajedi.
Ben Malatya’da yaşanan olayın, davulcunun işgüzarlığı ve toplumuzda egemen olan gaza gelmenin bir örneği olarak değerlendiriyorum.
Tabi aynı zamanda, sünni inancındaki alevi düşmanlığının başka bir tezahürü olarak da değerlendiriyorum.
Davulcuya kapımda davul çalma denilence, davulcunun bunu ekmek parasına bir müdahale gibi gördüğünü düşünüyorum.
Toplumumuzda görebileceğiniz, bir köylü kurnazlığı yaşandığı açıkça ortada duruyor.
Malatya’da, davulcu, özel hesaplaşmasını mezhepsel çatışma üzerinden görmek istemiş. Tabi bu aynı zamanda toplumuzun genetik yapısında ki, ‘alevi düşmanlığını ve kinini de’ ortaya koyması açısından önemli.
Davulcu kükremiş: Mecbur
gidecekler, mecbur
Dün Radikal Gazetesi’nden Ayça Örer, olayın çıkmasına neden olan davulcu Mustafa Evşi, davanın islam davası olduğunu iddia ederek,''Bu kadar iftiradan sonra insanların yüzüne nasıl bakacaklar? Mecbur gidecekler, mecbur. Gerekirse, taşınma, ev bulma paralarını biz verelim ama gitsinler'' demiş.
Malatya Sürgü’de yaşanan olayların aktörlerinden biri olan ramazan davulcusu Mustafa Evşi, yaşananlarda kendisinin bir suçu olmadığını belirterek; “Evli ailesinin ezana, bayrağa, oruca laf söylediklerini mahalleli duydu galeyana geldi” diyerek, dün yaptığım tespiti bir kez daha ortaya koymuş.
Sahi dinini ve değerlerini laf söyleyeni yakacak ve yıkacak kadar sevenlerin yaşadığı bu topraklarda, bu coğrafyada neden haksızlıklar ve zulüm karşısında isyan yükselmez? Ve neden provokasyona gelmeye hazır olan büyük kalabalıklar, asıl haksızlıklarda üç maymunu oynarlar?
İnsanlarımız neden
galeyana geliyorlar?
Gecenin bir yarısı davulcuyla alevi aile kavga ediyor, belde halkından 200-300 kişi aynı anda dinine laf edildiğini duyuyor ve galeyana geliyor.
‘Vay dinime küfredersin ha, ailece sizi linç edelim de görün bakalım.’ Alevi ailenin ahırı ateşe veriliyor, evi taşlanıyor. Hep birden bağırıyorlar. ‘Beldemizi terk edin. Terk etmezseniz!..’
Ne yaparlar sizce.. Yeniden bir gece yarısı ya da güpegündüz yeniden galeyana gelirler, (mutlaka her yerde derin devlet arayacak değiliz ya) düşmanlığı derin olan dinini çok seven ve laf söyletmeyenler sorgulamadan, düşünmeden karşısındakileri çocuk, çoluk ayırmadan linç ediverirler. Bununla ilgili yazı yazan, haberleriyle bunun yanlış olduğunu anlatan o cenahtan kaç insan var? Bir elin parmaklarıyla sayılı...
Ve işin ilginci olayın olduğu Sürgü beldesinde üç kahve açıkken, ikisi jandarmanın isteği ile kapatılmış. Ve ilginçtir oruç tutmayanların sayısı ise bir hayli kalabalık.
*****
Malatya’da yaşanan olaylarla ilgili tarafları okumadan yazmıştım. Ve davulcunun açıklamalarını okuyunca yanılmadığımı görmek inanın beni üzdü. Keşke yanılsaydım.
Ancak bu topraklarda yaşayanlar öteki diye gördükleri ile ilgili gaza gelmeye, provokasyona gelmeye dünden hazırlar. Ve bunu asla sorgulamıyorlar. Saldırı kendilerinden gördüklerine yapılmışsa, ötekiler tu kaka... Olayı sorgulamaya bile gerek yok.
Ve ortaya çıkan her olay sonrasında olduğu gibi, olayı çıkaranlar nedense karşı tarafın provokelerinden dolayı olay çıkardıklarını belirtirken, haklı olduklarını iddia etmekten de vazgeçmiyorlar.
Zaman’ın dezenformasyon başlığı
Düşünün, Hatay’da milletvekili oğlunun neden olduğu emniyetteki yüzleşme görüntüleri ortada iken; Zaman Gazetesi haberi, CHP’nin bir provokasyonu olduğunu iddia ediyor. Olay 1.5 ay önce olmuşmuş ve CHP’liler haberi servis etmişlermiş...
Haberin içersinde ise olayın tarafı olan Hatay AK Parti Milletvekilinin bu konuyla ilgili bir açıklaması bile yok. Sözde açıklama AK Parti tarafından yapılmış. Ancak haberi CHP’lilerin servis etmesi, sanki yaşanan olayın vahametini ortadan kaldırıyor.
Anlayacağınız herkes kendisinden saydığını yaptığı bir olumsuzluk karşısında kurtarmaya çalışıyor. Tek kelimeyle ayıp.
*****
Zaman bunu yapıyorsa, başka bir gazete de kendinden gördükleri için aynı şeyi yapıyor. Suriye bunun en iyi örneği. Suriye’de yaşananlarla ilgili haberleri, açıklamaları, yorumları herkes nasıl da kendi cemaati kaynaklı okuyor. Cemaatten kastım, bildik cemaat değil. Herkesin içinde bulunduğu cemaatleri kast ediyorum.
Bu ülkenin topraklarında yaşayanlar sadece bu topraklarda değil, dünyanın bir başka yerinde de kendilerinden kabul ettikleri; katillerini, suçlularını görmemek için üç maymunu oynayan, hatta kahramanlaştıran; ötekinin katillerini, suçlularını ise kocaman büyüterek lanetleyerek, vicdanlarını yitirenlere bir sözle yanıt vermek gerekiyor:
“Zulüm bizdense,
ben bizden değilim.”
Bu söz kimin mi? İsrail’de yapılan bir gösteride İsrail tanklarının önüne atılarak can veren Amerikalı aktivist Rachel Corrie’nin... Ve bu sözler galiba sözün gereğini yerine getirenler tarafından söylendiğinde, insanın yüreğinde kocaman umut büyüyor.
Son söz: Bu topraklarda ya da başka topraklarda; nerede bir zulüm olursa ve zulüm edenlerin, haksızlık yapanların içinden çıkacak olanlar; “Zulüm bizdense, ben bizden değilim” sesini ayrımsız yükseltebilirlerse galiba daha özgür, daha adil, daha eşit, daha demokratik bir toplumda ve dünyada yaşayacağız.