Zordur Güzel Memleketimde Engeli Olmak
Dünya Engelliler Günü münasebetiyle kalpleri engelsiz ve bizleri hala sevecek kadarda fedakar olan bu camianın, günlerini kutlamak ve sorunlarını dile getirmek için yazı hazırlığındayken, Orducu İnternet gazetesinin Sahibi sevgili Zeki GÖL kardeşimin “Zordur Güzel Memleketimde Engelli Olmak” başlıklı ve “efradını cami ağyarını mani” doluluktaki yazısını okuyunca kendisinden aldığım izinle olduğu gibi paylaşıyorum.
Pazar akşamı arkadaşlarla sinemaya gidelim dedik. Tabi gideceğimiz film, son günlerde vizyona gereceği tarih merakla beklenen ‘Düğün Dernek 2’ydi. Filme ilgi o kadar yoğun ki, Ordu’daki iki sinemada da bilet bulmak neredeyse imkansızdı.
Neyse bilet bulduk ve filmi izlemeye koyulduk. Yanımda bir hanımefendi oturuyordu. Filmin arasında abisiyle telefonda konuşurken, abisine ‘seni de bu filme getireceğim’ deyince bende meraklandım ve sordum ‘abiniz engelli mi?’ cevap, ‘evet’ oldu.
Tabi o sözlerden sonra engelli abisini nasıl sinemaya getireceği konusunu aramızda konuşmaya başladık. Ben kendimde engelliyim ve benim tek başıma sinemaya gidip film izlemem mümkün değil. Beni arkadaşlarım kucaklarında taşıyıp salona götürüp yerime oturtuyorlar.
Aslında sadece sinema değil, hayatın her alanında durum böyle. Bir engellinin özgürce sosyal hayata katılma şansı çok az. Ordu’da restoranların, kafelerin ve daha birçok işyerinin girişi engellilere uygun değil. Engelli rampası olanlarda inanın çoğu sadece dostlar alışverişte görsün diye yapılmış, standartların çok çok altında.
Sadece özel sektöre ait olanlar değil, hala kamu kurumlarında engellilere uygun rampa ve asansör mevcut değil. Bu durum sadece Ordu’ya özgü değil. Türkiye’de bulunan yaklaşık 1,5 milyon kamu kuruluşlarının yüzde 98,8’inde engellilere uygun rampa ve asansör mevcut değil.
Ya sokak ve caddeler? Orada da durum pek parlak değil. Türkiye genelinde 285 bin cadde ve sokağın yüzde 81,5’inde akülü araba ve tekerlekli sandalye kullanan engellilere uygun değil.
Peki Ordu’da durum nedir. Şunu itiraf etmeliyim Ordu’da son yıllarda bir düzelme var. Ama bu yeterli mi? Elbette hayır. Ben akülü arabamla her sokağa çıktığımda elim yüreğimde gideceğim yere gidiyorum. Nedeni ise Ordu’da sokak ve caddelerin çoğu o kadar bozuk ki, arabam her an bozulabilir veya bir yerini kırabilir diye korku içerisindeyim.
Bu korkularımda başıma geldi. İşin en kötü tarafı arabamın Ordu’da ustası yok ve ben her seferinde İstanbul’a yolluyorum. Ordu’da biri kendisi de engelli arabaları tamir yeri açtı diye sevinmiştim. Aslında hiçte adetim değil arabamı Ordu’da yaptırmak ama işyerinin açılışını Ordu Valisi yapınca ister istemez güveniyorsunuz. Ama adam arabamda hiç olmayan arıza çıkardı ve benden yüklü miktarda para aldı. Paramı almasından geçtim arabam iki hafta sonra yine arıza yaptı. Durumu İstanbul’daki ustama anlatınca aldığım cevapla şok oldum sadece 100-150 lirayla yapılacak iş için benden 900 lira para aldı.
Toplu taşıma konusuna gelince de durum değişmiyor. Ordu’da tekerlekli sandalyeli bir engellinin toplu taşıma araçlarından yararlanması mümkün değil. Daha önce 2015 yılında tüm toplu taşıma araçlarının engellilere uygun hale getirilme şartı, toplu taşıma derneklerinin bastırmasıyla 2017’ye ertelendi. Ama bakıyorum da ne dolmuşlarda, nede diğer toplu taşıma araçlarında bu yönde bir hazırlık yok.
Tabiri caizse benim ve benim gibi bu konularda dertli birkaç arkadaşımın dilimizde tüyü bitti. Biz hepsinin değil, en azından ana arterler üzerinde engellilerinde kullanabileceği toplu taşıma araçlarının hizmete konulmasını istedik ancak bunu başaramadık.
Bizler Seyit Torun döneminde bu konulara dikkat çekmek için bir eylem gerçekleştirmiştik. Ancak bize ilk karşı çıkan Ordu’daki engelli dernekleri karşı çıktı. Bizlerin yanında durup, hatta önümüze geçip hakkımızı savunacaklarına Seyit Torun’la ve dolmuşçularla bir olup bizi eleştiren açıklamalarda bulundular.
Geçtiğimiz Perşembe günü 3 Aralık Dünya Engelliler Günü’ydü bildiğiniz gibi. Vali’den tüm belediye başkanlarına kadar açıklamalar peş peşe geldi. Hepsi bir şey söyledi ama ortada bu benim saydığım sorunlara temas eden en ufak bir açıklama yok.
Yukarıda saydığım kaldırımlarda, sokak ve caddelerde, işyerlerinde ve toplu taşıma araçlarında engellilere uygun bir çalışma yapıldığı konusunda en ufak bir söz duymadım. Zannediyorum da duymayacağız.
Birkaç engelliye tekerlekli ve akülü sandalye hediye ettiler. Engelli derneklerinin düzenlediği programlara katıldılar, engelli dernek başkanları da tabi başkanları programlarına katılınca koltukları kabardı elbette.
Türkiye nüfusunun yüzde 12’si yani 10 milyona yakını engelli. Engelli olmak zaten başlı başına zorluktur. Ancak birde insanların ve yetkililerin bu sorumsuzluğu ve vurdumduymazlığı bu zorlukları kat be kat artırıyor.
Gelişmiş ülkelerdeki şartları görünce insan gıpta etmiyor değil. Tabi oradaki şartları insan kendi topraklarında da aynı şartları istiyor. Ama bulamıyoruz ne yazık ki. Biz hep erteleye erteleye geldik. Ama unutmayalım ki yarın birçoğumuz için geç olabilir. Ömür kısa bugün varız yarın yokuz.
Yani işin özü şu ki zordur canımdan çok sevdiğim memleketimde engelli olmak.
(http://www.orducu.com/yazar-332-zordur_guzel_memleketimde_engelli_olmak.html)