Zihinleri İşgal Edilenler; İnsanımsı Robotlar
Siyasetçiler, gazeteciler, akademisyenler yetiştirildikleri karanlık
düşünce atmosferlerinde insanımsı robot olmanın gereğine göre konuşuyor
hareket ediyorlar.
Kimi şık giyimli, batılı, kimi sarıklı, kimi sakallı kimi modern kıyafetli
kimi türbanlı kimi çarşaflı ağzı salyalar akar şekilde ortaçağ hurafelerini
anlatan, bağırıp çağıran ilk ve orta çağ düşünce ve yaşam biçimine
davet*haykırışlarını izlerken,
İnsan, dünya da yeni bir canlı türü mü şekillendi, şekilleniyor sorusunu
sormadan edemiyor.
Silahla işgal edilemeyecek, edilse bile sonuç alınamayacak toplumlara
yönelik, biraz uzun bir süreçte farklı yöntemler uygulanıyor. Çocukluktan
başlayan ve ustalıkla yerleştirilen simge, sembol ve imajla
oluşturulan*zihinsel işgal, toplumları milli ve manevi değerlerinden
birikimlerinden
vazgeçiriyor. Kabul ettirilen yaşam tarzı, birçok sosyal hastalık üretiyor.
İnsan karanlık bir düşünce içinde, *insani değerler dışı savaşla karşı
karşıya. Niçin karanlık? Çünkü bu savaş gözleri kör ediyor, gerçekleri
göstermiyor. Gösterilen boş hayallerle insan, zaman tüketiyor. Düşmanın kim
olduğunu, nerede olduğunu göremiyor. Hangi silahla, nasıl ve nereden
saldırıldığını da bilemiyor. Doğrudan beynine saldırıyorlar. Beş duyusunu
ve zihnini gizlice ele geçiriyorlar. Algıyı oluşturan iletişim kaynakları
elden gidiyor, öylece bakıyorlar. Sonuçta algı giderek değişiyor.
İnsanı insan yapan değerler elden giderken, beyne ve algıya bunun
özgürlük, demokrasi, zenginlik olduğu yazılıyor. Özgürlük maskesiyle bütün
yaşam kaynakları ve özgürlük alanları bir bir elden giderken, beyni
uyuşturulmuş seyrediyor. Akıl tutulması işte bu! Her çeşit göz boyama ve
aldatma sonucu dostu düşman, düşmanı da dost görmeye başlıyor. Bu karanlık
savaş, insanı kendisinden bile şüpheye düşürüyor. Toplumsal paranoya ve
şizofreni olmaya zorlanıyor. Bundan daha karanlık savaş olur mu?
Bu karanlık savaşın hedefi; derin aklı ve beyni önce dağıtmak, sonra
kendi gayesine uygun olarak yeniden oluşturmak. Bunun için de öncelikle
aydın, sanatçı, toplum önderleri ve bilim adamlarının beynine küresel
şifreler koyarak yeni beyinler devşiriyor.
Bu yüzyılda bu sistem fabrika gibi çalışıyor ve geleceğin karar
vericilerini yetiştiriyor. Stratejik yerlerin bu beyinlerle sessiz ve
derinden ele geçirilmesi, her çeşit işgalden daha kolay ve etkili bir
yöntem. Bu karanlık akıl oyunuyla belirlenen ise yaşam tarzı oluyor.
Bilinçaltına gönderilen sinyallerle beyinler yıkanıyor, geleceğin
küresel robotları* hazırlanıyor. İnsan ve toplumun yaşam tarzını
kurgulamanın en kestirme yolu budur. Medya'da zihinsel işgalin her çeşidi
kolayca görülebilir. Bu yöntemin en etkili olduğu dönem ise çocukluk ve
gençlik dönemidir. Siyasi partiler, dernekler, vakıflar ise yeni
mabedlerdir.
Bu dönemde algılanması istenen nesneler, sevgi ve güven sözcükleri içine
gizlenerek reklamlar, çizgi filmler ve değişik programlarla sunulur. Çünkü
ilk algılanan nesneler anne baba gibi vazgeçilmez olacaktır. Bu şekilde
insanın zihinsel bariyerleri kolayca geçilerek sigaradan cep telefonuna,
janjanlı şeylerden kolalı içkilere kadar yaşam tarzına girmesi istenen her
şey, zihinlere kök hücre nakli gibi ekilir.
Beyinlere binlerce kere aşılanan hayata bağlar-bağlan hayata gibi şifre
sözcüklerle ilişkilendirilen görüntü ve kurgular, insanı hayata bağlayan
vazgeçilmez nesneler olur. Onlarsız hayat artık mümkün değildir. Tek yönlü
eğitilmiş insanlar, bu nesnelerin sağlığa veya insan hayatına zararlı
olabileceğini idrak edemez.
Bu nesnelerin zararlı olduğu idrak edilse bile iş işten geçer ve bu
alışkanlıklar hayatın parçası olur. Artık insanı yaşadığı dünyaya bağlayan
bu nesnelerdir ve bunlar olmadan yaşamak anlamsızdır. Bunların yan etki ve
zararları bile unutulur, *bağımlılık benliği esir alır. Özgürlükler,
sadece silahla yok edilmiyor.
Beyinlerin bu şekilde programlanması, özgürlükler açısından endişe
vericidir. Beyinlere sürekli aşılanan bu tehlikeden,
Selocanlarımızı yani, küresel robotlara dönüştürülmeye çalışılan
canları, nasıl
koruyabiliriz, ne şekilde uyandırabiliriz.
TV ekranlarında sırıtan tipleri dikkatlice gözlemlendiğinde, robotomsu
insan tiplerinin numunelerini görmek mümkündür. Pişkinlikle yalan
söyleyen, ama inananı olup söz söyletilmeyen peşinden gidilen robotumsu
insanlar.
Türkiye'de ve İslam ülkelerinde yaşananları bir de bu açıdan
değerlendirsek, ne yapılması gerektiği, daha iyi anlaşılmaz mı?
Günün Sözü: Yaşam tarzını sinsice belirleyen akıl oyununu idrak edemeyen
milletlerin yaşaması çok zordur.