Yüz Yılın Projesi!
Bunu ilk olarak yirmi beş yıl önce Azerbaycan’a yaptığım gezide farkına vardım…
Tanışma faslından sonra hemen sorarlardı… “Ne işinde çalışıyorsun?” O da yetmezdi… Mal beyanında bulunmanı talep ederlerdi.
Evin var mı? Varsa kaç odalı… Araban var mı? Varsa hangi marka… Kaç model? Daha bir sürü şeyler…
Eğer biri ile tanıştırılmışsan… Tanıştırılan kişi aynı soruları arkadaşın vasıtası ile sorardı…
Evi, arabası var mı?
Aldığı cevapların sonucuna göre de size olan tavırlarını belirlerdi.
Bir de yaptıkları işi ya da sahip olduklarını abartarak anlatmaya bayılırlardı… İşin garip tarafı anlatanla dinleyen aslında gerçeği biliyorlardı.
Biri inandırmış görünüyordu… Diğeri de inanmış… Aslında her ikisi de işin farkındadırlar…
Bu işi öylesine huy edinmişler ve inandırıcı yaparlardı ki;
Zannedersin ki sahip oldukları gerçekten dünyanın bir tanesi… Dünya da bir eşi, benzeri daha yok.
Hâlbuki yaptıkları ya da sahip oldukları sıradan şeylerdir… Belli ki önemsenmek istiyorlardı.
Yoksa sıradan şeyleri elde edilmesi… Gerçekleştirilmesi zor şeylermiş gibi neden anlatsınlar ki?
Ve yine belli ki…
Ömr-ü hayatları boyunca hep ikinci sınıf vatandaş olmanın ezikliğini yaşamışlar… Ve bu şekilde bunu gidermeye… Bastırmaya çalışıyorlar.
Bu sendromu anladıktan sonra türlü densiz suallere ve abartmalara alışıp, bu huylarını anlayışla karşılıyorsunuz artık. .
Bazen değil çoğu kez bizim
siyasetçilerde de görüyoruz bunları…
“Öyle bir proje geliştiriyoruz ki… Öyle bir eser inşa ediyoruz ki… Yüz yılın projesi olacak.”
Gibi abartıları siyasetçilerimizde özellikle sön günlerde çokça rastlıyoruz… Dinlediğimizde kibarlığımızdan-mıdır nedir? İnanmış gibi yaparız.
Projenin “edi-budu,” çekeri zaten belli… Muhteremin ruh halini anlayışla karşılayacağız da…
Lakin bizi yuttu zannetmese...
Zaten esas sıkıntı da burada ya… Yoksa çal, söyle… Var oyna… Kime ne
zararı var?
Biz vatandaşlar da az değiliz hani… İkiyüzlü davranmayı çok iyi beceriyoruz. Yutmuş görünmekten haz alıyoruz belki de… Bu da bizim hastalığımız.
Olayları tersten algılamak gibi bir huyum var benim…
Kim bilir? Belki de bizler… Yani vatandaşlar olarak gerçekten safız…
Öyle ya,
Adam gayet rahat bir şekilde gözlerimizin içine baka, baka yaptıkları ile yapacaklarını “yüz yılın projesi” imiş gibi anlatma cesaretini gösteriyorsa;
Aslında buna cesaret de denmez… Muhterem o derece akıllı ki… Bizim saflığımızın derecesini bir bakışta gayet iyi ölçebiliyor demektir.
Gerçi, Bu tür eylemler gayet normal karşılanıyor artık günümüzde…
Hatta adı bile konmuş… Afili bilimsel adı var.“Algı operasyonu.”
Taahhütlerini veya yaptıklarını abartacaksın ki… Akıllarda kalsın.
Dedim ya…
Biz garip, guraba vatandaşlar da inanmış görünüyoruz…
Ama neyin uğruna? Esas acınacak tarafımız da zaten burası ya…