Yutkunma…
Hatırlayınız, bir aralar Türkiye global arenada, Avrupa Birliği yerine Shangay Beşli’sine mi katılsa diye tartışıyorduk
Kör talihe bakın, alternatif devlerin beşlisine giremedik meğer ‘kırılgan beşli’ymiş kısmet! Trading Economics’in yayınladığı, Brezilya’nın başı çektiği dünyanın en kırılgan ülkeleri listesinde ikinciyiz.
Güney Afrika, Hindistan, Endonezya diye devam ediyor sıralama. Bu ülkelerin merkez bankaları bir yandan enflasyon ve yükselen döviz kurlarıyla mücadele ederken diğer yandan dış finansman ihtiyacını karşılayabilmek için faizi olabildiğince yüksek tutmak zorunda. 2015-2016 arasında TL bu ekonomiler arasında en büyük değer kaybını yaşayan para birimi oldu. Aynı süreçte diğer ekonomilerin para birimleri ortalama yüzde 6.5 değer kaybederken, TL’deki kayıp yüzde 20.8 oldu. 2017’nin ilk 10 gününde dolar negatif ayrışmaya hızla devam ediyor.
Merkez Bankası yönünden bakarsanız, sonuç içte ve dışta başarısızlık.
TL’yi güçlendirmek için faizi yükseltse ekonominin büyüme ivmesi iyice düşecek.
Ekonomiyi canlandırmak için faizi düşürse bu kez çıldıran kurlarla enflasyonu da azdırabilir. Ayrıca doların 4 TL’ye tırmandığı bir ekonomide sorunlar faiz artırarak, piyasaya TL sürerek çözülebilir olmaktan çoktan çıkmış görünüyor. Yalnızca Merkez Bankası değil, birçok ekonomik denge açısından gelişmeler ‘yukarı tükürsen bıyık, aşağısı sakal’ konumuna ulaşmış bulunuyor.
Öyle olunca başta MB, birçok kurum yutkunmayı tercih ediyor.
ANLAŞILIR OLMAK
“Ben belki kaba bir adamım, ama müziğim değil” diyordu Wolfgang Amadeus Mozart hayatını anlatan filminde.
18. yüzyılda Viyana’da yaşayan besteciler Mozart ile Antonio Salieri’nin başından geçenleri anlatan 8 dalda Oscar ödülü kazanan filmde bu satırlar aklıma kazındı.
Bir nebze onun, biraz da iş kutsaldır anlayışıyla yetiştirilişimizin etkisiyle şuna inandım; ‘basit konuş, yalın yaşa ama yaptığın iş güzel olsun’. Dolar kurunun 4 TL’ye vurduğu bugünlerde, kimseden, ilgili ekonomik kurumlardan Bakan’dan, Başbakan’dan, net bir açıklama gelmemesi üzerine aklıma geldi tüm bunlar. Hala dolar/TL’nin yükselme ihtimali, düşme ihtimalinden daha fazla..” Tabii bir de, yaşanan onca sıkıntıyı hafife alan yaklaşımlar çıldırtıyor. Merkez Bankası bir banka analisti gibi konuşmamalı. Söylediği çıkmalı. Ekonominin aktörleri açık olmalı, anlaşılır konuşmalı.
Boşluk o kadar büyük ki; kurdaki gidişat nasıl duracak sorusuna “Trump 20 Ocak’da yemin etsin, koltuğa otursun işler düzelir” diyerek hamaset yapanlar var!.
Başkalarına bakarak vazife çıkaran halimizden kurtulmadıkça, TL’de kanayan değer kaybını daha ne kadar izleyeceğiz.
Yeni gündemlere odaklanmak yerine başımızdaki ciddi belaları bertaraf edecek adımlara kilitlenelim. Hiç değilse bu konularda ‘bir’ olalım. S.O.S veren meseleleri çözelim. Herkes görevini, işini hakkıyla yapsın ve bilhassa ekonomik dengeler açısından halk doğru aydınlatılsın.
Fırtınada bilinmeyen yönlere savruluyoruz hissinden bir an önce kurtulmalıyız!