01 May
Güzeller güzeli Yusuf Kıssasının akışı içinde sessiz ve sözsüz dersler vardır. Kıssada sözle hiç vurgulanmaz ama Yusuf [as], onca kötülük gördüğü halde, kimsenin gıybetini yapmaz. Kimsenin gıyabında yapılmış bir konuşması aktarılmaz Yusufun[as]. Sözlerinin hepsi de kişilerin yüzüne karşı söylenmiştir.
Kimseyi ardından yaptıkları nahoş işlerle anmaz. Ne kardeşlerini, ne kendini ucuza satan kervanı, ne saldırısına ve iftirasına maruz kaldığı "Zeliha"yı, ne de haklı olduğunu bildiği halde zindana atılmasına göz yuman "aziz"i
Yusuf[as], en başta, kardeşlerinin gıybetini yapmadı. Oysa haklıydı. Kime anlatsa başına gelenleri, ona hak verecekti. Üstelik söyleyecekleri doğru olacaktı. Kendisine haset etmişlerdi. Önce öldürmeye kalkmışlar, sonra da ıssız bir kuyuya atmışlardı. Üstelik gömleğini de üzerinden sıyırıp almışlar, çıplak bırakmışlardı. Eğer Yusuf[as] kardeşlerinin gıyabında, onları yaptıkları nahoş şeylerle ansaydı, sonunda, kendilerini Yusufun[as] karşısında bulup pişmanlıklarını ifade ettiklerinde sevinebilecek miydi? Kendisini bulan kervancılara anlatabilirdi doğruları
Kendisini satın alan azize gammazlayabilirdi kardeşlerini. Güzelliği karşısında ellerini kesen kadınlara geçebilirdi nasıl da kuyulara itildiğini
Çile çektiği zindanda uzun dedikodulara konu edebilirdi kardeşlerini...
Peki ya o gün geldiğinde..Kıssanın finali gelip çattığında, kötülük ettikleri Yusufu[as] kendilerine iyilik eder halde bulan kardeşleri mahcup olduğunda
Sen gerçekten Yusufsun, öyle mi? [Yusuf, 90] şaşkınlığının eşiğinde itirafa durduklarında, gıybet etmiş bir Yusufun[as] hali nasıl olacaktı? Yusuf[as] da gıybetlerini ederek kardeşlerine kötülük yapmış biri olacağı için, kardeşlerinin Allah seni bize üstün kıldı ve biz de gerçekten hataya düşenlerden olduk [Yusuf, 91] sözünü vicdan azabı olmaksızın dinleyebilecek miydi? Ah, ah, kardeşlerim, ben sizi nicelerine kötüledim, bundan böyle size yeni bir sayfa açma hakkım kalmadı demek zorunda kalmaz mıydı? O sahici mahcubiyetin önünde sahici bir haklılıkla durabilecek miydi? Bu sahici pişmanlığın oluşmasına katkıda bulunmuş sayabilecek miydi kendini? Bundan böyle ben sizi bağışlamış olsam da, gıybetinizi dinlettiklerim sizi hep kötü bilecek, sizi hiç bağışlamayacak. İyiliğine şimdi inandığım kardeşlerimi bir ömür kötülükle etiketleyen ben özür dilenmeyi hak etmedim ki... diye yanıp yakılmaz mıydı? Anlaşılan o ki, gıybet ettiğimizde, gıybeti ettiğimiz kişiyle yüzleşmeyi ömür boyu iptal ediyoruz. Gıybeti itiraf etsek bir dert, etmesek ayrı bir dert
İtirafta da itirafsızlıkta da çıkış yok. İtiraf etsek, kardeşimizi utandırmaktan korkarız, kendimiz zaten utanırız, üstelik onu, hakkındaki nahoş gerçekle utandırdığımıza da utanırız. Gıybette konuştuğumuz şey gerçek-dışı olsaydı, bari sadece biz utanmakla kalırdık, o da zaten kendisinde olmayan bir sıfatla anıldığı için her görüşmemizde utanmak zorunda kalmazdı. Gıybet değil de iftira etseydik ona, hakkındaki nahoşluk yalan olsaydı, onu utandırmaktan korkmazdık, onu utandırdığımız için de utanmak zorunda kalmazdık. Kendi utancımız tek taraflı bir perde olarak kalırdı arada. Ama o nahoş gerçek ortaya döküldüğünde, her iki tarafı birden utandırır. Utananlar çoğalır. Hakkında konuştuğumuz nahoş gerçeği açık ettiğimiz birinin yüzüne bakmaya utanırız. Onu da yüzümüze bakmaya utandırırız. İki taraflı bir perde örülür aramızda. Öyleyse itiraf etmeyelim mi gıybeti? Bu da çözüm değil.. İtiraf etmezsek, kendisinden sürekli sakladığımız bir sır olduğu için kardeşimizle ilişkimiz asla açık olamaz. Her iltifatımızda, utandığımız için ilişkimiz o farkında olmadığı halde bir türlü içtenlik kazanamaz. Ondan sürekli saklanır gibi oluruz. Ona onun haberi olmaksızın, kendi suçumuz yüzünden kötülük yaparız. Kendi kötülüğümüz yüzünden onu mağdur ederiz. Ne yazık ki bunu ona haber veremeyiz. Aramızdaki o soğukluk hep kalır, giderek buzlanır. Gıybet ettiysek, Yusufun[as] pişman olan kardeşlerine söylediği şu final sözünü söyleme hakkını ebediyen kaybederiz: Bugün size kınama yoktur. Sizi Allah bağışlasın. O, merhametlilerin merhametlisidir. [Yusuf, 92] Gıyabında defalarca kınadığımız kardeşlerimize Bugün size kınama yoktur dersek, nasıl da bir anda ikiyüzlü oluveririz! Dün niye kınama vardı peki? Bugün kınamamaya karar verdiğimiz kardeşimiz, dünkü kınamalarımızı dinleyenlerin hatıralarında, bakışlarında bugün de, yarın da kınanmaya devam edecek
Bugün size kınama yok! deme ikiyüzlülüğünü göze alsak bile, fiziksel olarak bugün kınamaları durduramayız.. Kardeşimiz, hakkında bildiklerinden habersiz olduğu için kendisini asla savunamayacağı kişilerin gözünde sürekli kınanmaya devam edecek. Bugün size kınama yok! deme hakkını elde edebilmemiz için dünlerin hiçbirinde, kardeşlerimizi kınamış olmamamız gerek. Bize kötülük yapmış da olsa kardeşlerimiz karşısında bir Yusuf[as] sözlü olma fırsatını dilimizle itiyoruz. Güzeller güzeli Yusuf Kıssasının güzel sözlü finalisti olamıyoruz
.
Etiketler : etmesek ayrı bir dert, gıybet, Gıybeti itiraf etsek bir dert