content

yazarportal-com-bilgiagi-net-tasviriefkar-com

27 Eyl

Yurtseverler Serbest Bırakılsın(!)

 Yurtseverler serbest bırakılsın!” Ergenekon davalarında yargılananlarla ilgili yürütülen kampanyanın başlığı bu.
Yurtseverler serbest bırakılsın.
Darbe teşebbüsünde bulunmuş olanlar, bununla ilgili akıl oyunları gerçekleştirmiş olanlar, yargısız in-fazların en önemli adamları, Danıştay saldırısını gerçekleştiren eli kanlı katiller, mafya bozuntuları, Cumhuriyet Gazetesi’ne molotof kokteyl atanlar, İlhan Selçuk’u öldürmeyi planlayanlar, Hrant  Dink’in öldürülmesine öyle ya da böyle ön ayak olanlar, Jitem’in kurucuları, özel operasyonlarda bulunanlar… Manipüle haberler yaparak, yazılar yazarak darbeye zemin hazırlayanlar… Darbe işbirlikçileri…
Yurtsever öyle mi? Serbest bırakılsınlar ha…
Evet onlar yurtseverler…
Evet onlar benden, sizden, ondan, şundan, bundan daha çok bu yurdu seviyorlar.
Çünkü, kurşun yiyorlar…
Yurdu ve yurttaşları için kurşun atıyorlar…
Darbe planlıyorlar…
Darbelerin zemini oluşturmak için planlar yapıyorlar…
Darbe gerçekleştiğinde kimlerin nasıl gözaltına alınacağını, tutuklanacağını planlıyorlar.
Birileri ise yurtseverler tutuklandı, serbest bırakılsın diye kampanyalar düzenliyor.
***
‘12 Eylül faşizminde özgürlük daha fazlaymış, bugün azalmış’ diye Edip Akbayram gibi sanatçılar düşünce açıklıyorlar.

Düşünce özgürlüğü engelleniyor muş…
Darbe yapmak, zemin hazırlamak, operasyonlar çekmenin adı düşünce özgürlüğü olmuş..
Darbe yapmak özgürlük, darbeye karşı olmak gayri özgürlük…
****
Hangi tarih, hangi dönem kapanı-yor… Ne olur bir bakın…
Eli silahlı olanlar nedense güçlü ve haklı oluyor.

Dün devletin güçleri sokakta yargısız infazlar yapıyorlardı, bombalar patlatıyorlardı.
Bugün aynı infazları PKK yapıyor, bomba patlatıyor. Bir kesim vicdanı karartmış, methiyeler düzüyor…
Dün Kürtler katledilirken, katledenlere methiyeler düzenleyenler ise bugün lanet okuyorlar.
Yerlerini değiştirmişler, aktörler değişmiş.. Söylemler ise aynı…
Radikal Gazetesi yazarı Yıldırım Türker’in, yurtsever diye görülenlerin yaptığı insanlık dışı bir olayı paylaşacağım.

Yurtseverlik adına bir    
tecavüz hikayesi

“Ş.E., 1997'den bu yana canını güç bela atmış olduğu Almanya'da yaşıyor. Mardin Ağır Ceza Mahkemesi'nin aralarında rütbelilerin de bulunduğu 405 asker hakkında açtığı davanın mağduru olarak biliniyor. Mardin Derik'e bağlı Çayköyü'nde yaşayan Ş.E., ilk olarak 93 Kasımı'nda gözaltına alınıyor. Suratına yediği yumrukla üç dişi kırılıyor. Bir üsteğmen saçlarından tutup kafasını panzere vuruyor. Sonra karakol o bir hafta boyunca tazyikli su, elektrik verme, tekerin içine sokma, filistin askısı, ayaklardan baş aşağı asma işkencelerinin yanı sıra defalarca tecavüze uğruyor. Bir hafta sonra savcılığa çıkarılmadan serbest bırakılıyor. Dört ay sonra, evi basılarak bir kez daha gözaltına alınıyor. Bu kez de aynı işkenceler ve iki hafta boyunca sürekli tecavüz. Yine savcıya çıkarılmadan, olanları anlatmaya kalkarsa kız kardeşlerini de aynı muamelenin beklediği tehdidiyle salıverilme. Ş.E., köyüne dönemeyip Derik'te akrabalarının evinde saklanmaya başlıyor. Ancak birkaç ay sonra köyüne dönüyor. Bir tarlada çalışmaya başlıyor. Bu kez de operasyona çıkan bir askeri birlik onu ve birkaç kişiyi tarladan alıp boşaltılmış köydeki evlerden birine sokuyor.

Dayak yiyor. Ağzına tuz dolduruluyor. "İri, yeşil gözleri olan bir subay
vardı. Beni çırılçıplak soyup üze-rimden geçti. İşini bitirdikten sonra oradaki askerlere dönüp 'Siz de serbestsiniz' deyince bu kez de onlar üzerime saldırdı. Bayılana dek dört kişi daha tecavüz etti." Silah dipçiğiyle dövülen Ş.E., öldü sanılıp oracıkta bırakılıyor. Gözünü hastanede açıyor. Birkaç ay sonra İzmir'deki akrabalarının yanına kaçıyor. Kimselerle konuşmaması, sık sık düşüp bayılması, sinir krizleri geçirmesi akrabaları kaygılandırıyor. Ş.E.'yi 1995 Ağustosu'nda Türkiye İnsan Hakları Vakfı tedavi merkezine götürüyorlar. Orada üç ay boyunca tedavi görüyor. Raporuna düşen, anlattığı hikâyelere uygun travma belirtileri, aşırı güvensizlik, majör depresif bozukluk ve yüksek anksiyete düzeyi. Sürekli kâbuslar gördüğü, dikkat toplamakta güçlük çektiği de raporda belirtilmiş. 1997 yılında köyünden gelen akrabalarının 'Askerler seni arıyor' haberi üstüne Almanya'ya kaçıyor. 98'de Alman-ya'da 'Kadına Yönelik Devlet Kaynak-lı Şiddet' konulu bir panelde söz alıp ağlayarak başından geçenleri anlatınca tam beş yıl sonra başlayacak bir hukuki süreci tetiklemiş oluyor.

Ş.E. ve anası, o yörede gözaltında tecavüze uğrayan belki binlerce kadından ikisi. Güneydoğu'da özellikle 90-95 yılları arasında gözaltında tecavüzün sistematik olarak uygulandığını bilmeyen kaldıysa hatırlatalım. Bir örnek: O dönemin Derik Karakol Komutanı Yüzbaşı Musa Çitil, daha önce de Şükran Aydın'a tecavüz suçuyla yargılanmış, tabii ki delil yetersizliğinden beraat etmişti. Yörede namlı bir işkenceci olarak tanınan yüzbaşı bu topraklarda yargılanamayınca iş AİHM'ye kalmış, Türkiye, işkence kurbanı Salih Tekin'e 25 bin sterlin tazminat ödemek zorunda bırakılmıştı. Karakolda askerlerin cinsel ihtiyaçlarını karşılamak için mutlaka gözaltına alınmış bir kadın kurban bulundurulduğu da ayyuka çıkmış 'söylentilerden'.
Sizden değil diye, HADEP'li diye, Dev-Solcu diye, fahişe diye, gülüp geçmeseniz bile içinizden sinsi bir 'Oh olmuş orospuya' geçiyor çünkü. Tecavüzcü Coşkun'u gıptayla kudurmuş bir tezahüratla karşılayan sizsiniz çünkü.

Çünkü Türk askeri yapmaz. Çünkü hepsi söylenti. Çünkü her şey bölücülerin ekmeğine yağ sürüyor. Çünkü kadındır, hak etmiştir. Kadınlardan nefret eden bu toplum tecavüzcülere çanak tutuyor.”
Son söz: Kim olursa olsun şunun altını çizelim. Herkes için adil yargılama… Herkes için adil tutukluluk koşulları… Herkes için adalet.. Ayrımsız ve eşit… Katiller için de, darbeciler için de, tecavüzcüler için de, ayrımsız herkes için… 

Etiketler : , , , , ,

Bu Yazıyı Yazdır Bu Yazıyı Yazdır

Yorumlar Kapatıldı.



2007-2012 Bilgi Agi / Turkiye nin Interaktif Kose Yazari Gazetesi

Designed By Online Groups
ÇÖZÜM ORTAKLARIMIZ

bizajans, kent akademisi, sunubank