Yürek Yangın Yeri Olduysa
Yangın yeri olduysa yüreğin kimin yaktığından önce yangını söndürmek gerekir. Yangın sönmeli ki kimin yaktığını bulabilesin. O zaman sorabilirsin ancak kim çıkardı bu yangını diye. Sorarsın ama yanmak daha çok hoşuna gidiyorsa dayanabildiğin kadar kalırsın ateşin içinde. Öyle bir yere gelirsin ki bıçak kemiğe dayanmış olur.
Ne söyleyecek bir sözün kalır, ne de dönüp bakacak halin kalır. Bütün umutların kırılır bakar durursun sonsuzluğa. İşte o zaman kaçmanın yollarını ararsın. Ama yanmaktan haz duyuyorsan ayakların seni hep aynı yere getirir. Her şeye rağmen kaçmak bile istemezsin.
Gözlerin yangının nerden geldiğini arar, ama öyle şiddetli bir rüzgâr eser ki sen farkında olmadan, baktığın her yere dağıtır ateşi. Yangın gittikçe büyür söndürmek imkânsız hale gelir. İşte beni korkutan burasıdır. Ya, ne pahasına olursa olsun o yangının içinden kaçmalıyım, ya da orda bende yanmalıyım.
Bunlardan birine karar vermek zorunlu ise hangisini seçeceğimi çok iyi belirlemeliyim, bu yangını çıkaranda. Bir yanda benim yangın içindeki bedenim ve ruhum, diğer yanda yangında dağılıp yok olacak evim ocağım ve değerlerim. Birde yangına sebep olup ta kaçamayan.
Karar vermek kolay değil ama arada kalmak daha da zor. En doğrusu ben çekilmeliyim oradan, yangın ne kadar şiddetli olursa olsun yanacak malzeme bitince belki sönecektir.
Geriye kalan küller ise savrulup gidecektir her bir tarafa. Yanmayan yangının şiddetini bilemezse, kül olup savrulmanın zorluğunu da bilemez ama ben ikisini de öğrendim. Yanmayı da, kül olup savrulmayı da.
İki arada, bir derede kalmak diye buna diyorlar galiba, bu durumlarda yaşamak o kadar zor gelir ki insana, neyi nasıl yapacağını bile şaşırırsın. Nefes alabilmek bile çok güçtür bu durumda. Derin derin çekersin içini ama neyi çektiğini de bilemezsin.
Diyar diyar gitmek gelir içinden, ama nereye, kime bunu da bilemezsin. Umutları soldurmadan gönlünde yeşerterek sabretmeli dayanabildiğin yere kadar. Özleme umutlar ekip beklemeli, verebilmeli alabilmek için, ödenmesi gereken bir bedel varsa ödenmeli. Fakat nerden bakarsan bak yolun sonu belli, yapacağın tek şey isyan bile etsen kadere boyun eğmektir.
Sanırım bizim yapacağımız en doğru karar da budur. Kadere boyun eğmekten başka çare olmadığına göre isyan etmenin, kadere küsmenin de bir faydası yoktur. Deli bir poyrazdı hoyratça esti geçti diyelim. Belki delip geçti ama dayanabilmek yanmanın cesareti değil mi?
Unutmadan maziyi hatırlamak, paylaşılan güzellikleri hayal etmek vefanın en güzel örneği değil mi? Demek ki her şey masallarda anlatıldığı bibi değilmiş. Yaşamak gerekiyormuş başa gelecekleri. İnsan yaşadıkça ders alıyor, tecrübe kazanıyor. Ama en güzel olanı unutulmayacak olanlardır.