Yüreğinizin Sesini Dinlemek!
Çukurova’nın bereketli toprakları birçok isme, dünya çapında işler yapması için analık yapmıştır. Yaşar Kemal, Abidin Dino, Taha Toros, Muzaffer İzgü, Yılmaz Güney gibi isimler hep bu topraklardan çıktı. Bu coğrafya daha nice nicelerini yetiştirdi. Daha da yetiştirecek.
Bu gün kadim dostum E. Ali Okur’la Adana Kitap Fuarında buluştuk. Kendisi yeni kitabın imzaladı. Yeni dediysem yeni baskısı yapılan bir kitabı: Beni Yüreğinle Dinle’yi.
Ben o kitabı yıllar önce ilk defa okuyanlardanım.
Beni sarsan ve çarpan bir kitaptı. Şimdi AZ Kitap yeni baskısını yapmış ve çok güzel bir şekilde yayınlamış. Onları tebrik ediyorum o zaman. Bu kitabın on binlerce satıldığını biliyorum daha önce. Umarım yine on binler, yüz binlerce satılır.
Zira bunu her insanımızın okuması lazım…
Özellikle de gençlerimizin okuması, satır satır üzerinde kafa yorması lazım.
Ben ailelere sesleniyorum. Gençlerimize sesleniyorum. Ne yapıp ne edip gençlerimize bu kitabı okutturun. Ve Adana’mızın bu güzide bilge insanı E. Ali Okur’un dünyaya vermek istediği mesaja gönül gözümüzü açalım. Eminim bir kitap okudum hayatım değişti diyeceksiniz bu kitaptan sonra.
Gelin şimdi o kitaptan bir bölüm okuyalım hep birlikte:
“Seni…
Aç, itilip kakılan köpekler, kediler anladı.
Bu dağlar, bu karlar, bu kuşlar anladı.
Esen rüzgar, her gün doğup batan güneş, çalı diplerinde parıldayan ateş böcekleri, el üstünde, parmak ucunda, sevgilinin adresine uçan uç-uç böcekleri, seher vakitleri, yeni bir günü muştulayan horozlar, güzel gözlü bilge eşek sıpaları, henüz aklıyla bir iyice oynanmayan çocuklar, bizim çocuklarımız, bu dağların çocukları anladı.
Ama şu benim halkım, kalplerinde merhamet çiçekleri bitesiceler anlamadı. Kalplerine güller dolasacaklar anlamadı.
Ey güzel insan.
Ey bu dağlarda, bu dağlara, bu hoyratlıklara inat, tam kırk küsur yıl, tam kırk şu kadar yıl, ışıktan bir anıt gibi, tıpkı ışıktan bir anıt gibi…
Gündüz gece, onlara en onurlu bir sesle ses verdin, onlarla yürek yüreğe durup sesteş olmak için, aşk yolunda yoldaş olmak için.
Ama onlar, seni anlamak istemediler.
Bulanık, darlaşmış, taşlaşmaya yüz tutmuş, o ihmal edilmiş yüreklerini, yani o kuru, o yoz yüreklerini, senin o dört mevsim, bir nisan yağmuru olan sesine, seslenişine, açmadılar, açamadılar.
Ne zaman ki açar gibi olsalar, sanki ödleri patlar gibi oldu.
Seni, yani ereğini anlamak istemediler.
İstemediler senle, seninle olmayı, bir büyük utançla, bir şeyi ve çok şeyi, en çok da kendilerinden ve de birbirlerinden gizleyip örttüler.
Yani, bir bakıma kendilerinin, haini, zalimi olmayı, erdemli olmaya yeğ tuttular.
Evet, artık ben gider oldum.
O güzel ruhun her daim şad olsun.
Orada her günün, daha bir anlamlı, daha bir görklü olsun.
Unutma ki, sen bu mor dağlarda.
Varılacak o bilgelik menziline varıp dayandın.
Yani sen, sana düşeni yaptın.
İşte buna yer, gök ve bu dağlar tanıktır.
Tanıktır her bir şeyi var eden var.
Ben ki, her şeyi var eden Var’a, en kalbi derim ki:
Ey Gizil Güç!
Sen, ona bilgelik yolunda, güç verdin, vakit verdin.
Yani takatlardan en kavi takat verdin.
Bana da onun yolunda, onun sesiyle sesteş olarak, bütün bir dünyaya, kelimeleri bir müjdeci güvercin gibi uçurup, uçurup bir uçtan bir uca uçurtma gücü ver.
Sen ki her bilgeliğin üzerinde, sınırı olmayan bir devasa bilgesin!
Ve her bir şeyin yegane Hakimisin! Evet, her bir şeyin yegane hakimisin!”
Beni Yüreğinle Dinle, E. Ali Okur, AZ Kitap, 0212. 512 86 64
Not: E. Ali Okur Adana Kitap Fuarında A107 standında kitabını imzalamaktadır.
Yukselmertoglu@hotmail.com