content 1977 Trabzon doğumluyum/evli ve bir çocuk annesiyim. yerel bir gazetede ve İnternet bir edebiyat dergisinde yazılar yazıyorum. k.t.u mezunuyum.
08 Eki

Yüreğimin “Feryat’ısın” Ferhat ile Sen Şirin

Buz tutuyor ellerimin soğuğa yaklaşan tarafı, ”Neredesin Leyla gözlü dilber?”, bir kere daha sarılmak için ömür verirdim sana, ömür olmak adına. Bir aşk hikâyesinin bitmeyecek zamanından sesleniyorum, kulaklarımda çınlayan sesin aklımı yar etti, varılmayana. Yâd ellere senin canından parçaları yazdım, aşkına bir kere daha eşkıyayım Şirin adlı güzel.

Tarihin aşka dayanan zamanlarında, elleriyle işlediği her metaya canından can katan Ferhat adındaki nakkaşın, Perslerin vatanında değmediği köşk ve saray yokmuş. Her dokunduğu yere, adını işler gibi işlermiş sanatını. Sanatın Helenistik tasvirli zamandan etkilendiği yıllar da, Ferhat’ın işlediği figürler inancının varlığıyla dirilir ve kalplere kadar yol alırmış.

“Güneşe ver ellerini, aşkın sarı saçlı çocuğu

Gözlerine maziye çalan bakışlarına can veririm.

Üşümesin yüreğin benim olmadığım sayfalarda

Bir kelamlık sözünde, ısınmak niyetine.”  AYSUN GÜL

Ferhat’ın nakkaşlığındaki ustalık, yakın civarda herkes tarafından bilinirmiş. Bir gün Banu Sultan, çok sevdiği kız kardeşi Şirin’e bir köşk yaptırmış. Ve nakış işlerini de yapması için nakkaşların hanını çağırmış. Bir telâşe koşar adım köşkte neler yapabileceğini düşünen Ferhat, köşk kapısından aniden giren, Şirin yüzlü aşkını görmüş. Nutku tutulmuş, soluğu kesilmiş, ne diyeceğini ve ne yapacağını şaşırmış.

Artık Ferhat durmak bilmeyen bir hisle, köşkün her köşesine Şirin’e dair olan duygularının vurgusuyla, vurmuşta vurmuş nakkeşeliğini. Şirin’in de gönlü kaymış, bu el yordamıyla cansızlığa can katan bu yiğide. Aşklarında ki alamet gitgide, akıl almaz bir seviyeye varmış. Bunun farkına varan Banu sultan, önce Ferhat’ı kardeşine layık görmemiş, ama sonradan fark etmiş ki! oda Ferhat’a aşık olmuş, ansızın.

“Ölüm andını okuyor, aşkın kollarında

Maşukun korkusu makber duasında

Gelemeyen sevgiliye kül rengi ağıtlarla

Gidemeden hüzünlenen güz sevişlerine sarılmak.” AYSUN GÜL

Kalbinde ki bu bölünmeler onu öylesine hırslandırmış ki, çok sevdiği kız kardeşi bile gözünden düşmüş artık. Yüreğindeki ezikliği atmak için, Ferhat’ı köşkten yollamış. Aman vermeyen acıların kine dönüştüğü zamanlara, inat edercesine içinde yaşadıklarına dur diyemeden, girmiş iki sevgilinin arasına.

Banu sultan kız kardeşinden daha güzel, akıllı ve kudretli bir kadınmış. Neden ben değil de o? diye düşündüğü geceler de Banu Sultan’ın tek aklına getiremediği, aşk kalpten gelir ve kalpte dirilir şiarıydı.

Ferhat büyük bir cesaretle köşkten ayrıldıktan sonra, düştüğü kara sevdanın çıkmazları içinde aile büyüklerini Banu Sultan’ın sarayına göndermiş. Ama Banu Sultan saraya gelen heyeti akıllı bir şekilde kovmuş, neye uğradığını anlamayan görücüler Şirin’i de görünce Ferhat’a kızgın bir şekilde, ayrılmışlar saraydan. Ferhat’ın bağrı yanık kapılarda bekleyişi içler acısıymış tabi.

Heyetin geldiği gören Ferhat sevinerek ayaklanır, lakin çehrelerindeki kızgınlık ve öfke karşısında dona kalır. Görücü gidenler Banu Sultan’ın onları kovduğunu ve Şirin’i vermediğini söylerler. Ferhat’ın içindeki Ferhat, taşmaz mı? bir kere daha. Yanmaz mı? bin defa cana.  Ama görücülerden biri, sen Şirin Şirin diye ağladığın delirdiğin kızı da gördük, kovulmaktan çok kızın güzel olmayışı zorumuza gitti.

“Darbeler kanıyor, bedeninde fersizliğin

Çığlık çığlığa dudaklardaki tutkusuzluk

Cansız ve ama bakışlara sarılan sevişmeyen düşler

Aralıksız arsızlıkla soluksuz yaşıyor.” AYSUN GÜL

Ferhat söylenenler karşısında dizlerin üzerine çökerek, “siz bir de ona Ferhat’ın gözüyle bakın” diye feryat etti, yüreğinden. Bir gün sonrası köşkün kapısına dayandı deli aşık ve istedi tekrar Banu Sultan’dan Şirin’i. Banu Sultan aşıkın inadını anlayınca, işi yokuşa sürmek için Ferhat’ı Şahinkaya denilen bir tepeden, şehre su getirirsen veririm diyerek başından savdı.

Ama delikanlı koşar adım yola koyuldu ve çıktı Şahinkaya tepesine. Vurdu da vurdu dağlara iletti sevdasını. Şirin diye diye elleriyle işledi taşları. Taşlar bile yürek ağıtları karşısında, kendiliğinden ufalandılar. Banu Sultan’ın yumuşamayan yüreğine inat edercesine yarıldılar büsbütün.

“Saçlarının her telinde sevgiden sayfalar

Açıldıkça kapanan, kapandıkça ağlayan

Dokundukça titreyen

Titredikçe okunan tarihin,

Yazılı kitabeleridir, saçlarında asılan.” AYSUN GÜL

Dağlar gelen su, şehre inmeye başlayınca Meymene Hatun kız elden gidecek korkusuyla, bir büyücüsü çağırtır gizlice. Kadına git Ferhat’ı bul der. Kadın yola çıkar, dağdan gelen suyun sesini takip ederek Ferhat’ın yanına kadar gelir.

“Delikanlı ne boşuna inletirsin bu dağları der, senin Şirin öldü ve bende sana helvasını getirdim der.” Ferhat önce duymaz bu söylenenleri, ama büyücü kadın tekrar tekrar söyler artık dayanamaz ve elindeki külüngünü fırlatır havaya, havadan yere inen külün Ferhat’ın başına iner ve Şirin diye can verir Ferhat..

Ferhat’ın dağları inleten Şirin sesleriyle, sevgilisine koşar Şirin’i ama onun cansız bedenini görünce yığılır birden, olduğu yere. Sonra bu acıya dayanamayacağını anlayınca, atar kendini kayalıklardan aşağıya. İki sevgiliyi ayıran dağlar, şehri suya kavuşturur o anlarda.

Cansız bedenlerini dağda bulan köylü, yan yana gömer onları. Her sene bu iki mezarın üzerinde gül bitermiş, ama onları ayıran dikenli çiçek eksik olmazmış ortalarından.

“Gülden ala gül sen bana

Gül dedikçe titriyorum, içimde bir gülden yare

Gül söylenir dane dane, bakar kalır candan pare

Gül koklanır aşktan bade, akar kalır yardan yar’e”  AYSUN GÜL

SELAM VE DUA İLE

Etiketler : , , , , , , , ,

Bu Yazıyı Yazdır Bu Yazıyı Yazdır

1 Kere Cevaplanmış to “Yüreğimin “Feryat’ısın” Ferhat ile Sen Şirin”

  1. 1
    mahmut rıza Says:

    Yine o güzel yüreğinden şeffaf bir yansıma ile duyguları sereserpmişsin. Gülsüm'ün o güzel kapanış kelimesini kullanmak isterim. Şapkamdan sevgi çıkarıyorum:)))



2007-2012 Bilgi Agi / Turkiye nin Interaktif Kose Yazari Gazetesi

Designed By Online Groups
ÇÖZÜM ORTAKLARIMIZ

bizajans, kent akademisi, sunubank