Yüreğim Yandı Fırat Yılmaz Çakıroğlu İçin…
Ege Üniversitesi Edebiyat Bölümü öğrencisi 22 yaşındaki Fırat Yılmaz Çakıroğlu'nun, üniversitede başlayan kavgada öldürüldüğünü öğrenince 70'li yıllara döndüm.
O günkü ben, ben olsaydım halen; ‘’Bir faşist öldürülmüş’’ derdim. Yüreğim yanmazdı!
Bugünkü ben ise ‘’bir vatan evladı, bir delikanlı, bir öğrenci, bir insan öldürüldü’’ diyorum. Ve yüreğim yanıyor ve kanıyordu.
40 yıl önceden ders çıkarmamak.
40 yıl önceyi yeniden yaşamak...
Üniversitelerde kurtarılmış bölümler ilan etmek.
Düşüncesine katılmadığımız öğrencilerin sınavlara girmesine, derslere girmesine izin vermemek.
Nasıl birşeydir bu, nasıl bir garabettir...
****
Hiç ders çıkarmadan, hiç geçmişe bakmadan aynısını tekrar etmek.
Nasıl bir şey bu?
Dün komünistler ve faşistler, sol içersindeki; Maocu, sosyal faşist, revizyonist, oportinist, karşı devrimci, hain tartışmaları üzerinden binlerce gencimizin ölümüne, sakat kalmasına, yıllarını cezaevlerinde geçirmesine, okulundan atılmasına, okulu bırakmasına neden olan çatışmanın 40 yıl sonra yeniden devam etmesi.
****
Bugün büyük ihtimalle Kürt-Türk üzerinden doğal olarak ülkücü-pkk'lı üzerinden yürüyen, sol radikal hareketlerin de Kürt ulusal gençlik hareketinin yanında yer almasıyla büyüyen, geçmişi hatırlatan çatışmalar.
Bir toplumda aradan geçen 40 yıla rağmen aynı kavgalar, benzeri kavgalar, çatışmalar yaşanıyorsa o topluma ne denir?
Dün üniversiteleri, liseleri, sokakları çatıştıranların ne yapmak istediğini, neyi amaçladıklarını açık açık biliyoruz.
Ve yine aynı senaryoların gün yüzüne çıkarılmasının da ne olduğunu biliyoruz.
Ancak, sadece bu kavgaları, bu çatışmaları komplo teorileri üzerinden okumakta basitlik geliyor. İçimizde ötekine tahammülsüzlük, farklı olana düşmanlık, bana benzemeyeni ret üzerine ya da kendimize benzetme, benzemiyorsa, benzetilmesi (ayar çekilmesi) onca gelişmeye rağmen devam ediyor.
****
12 Eylül öncesi ve sonrası, son 30 yıllık iç savaş, yitirdiğimiz onbinler bu toplumun bir kesime hala birşey öğretememişe benziyor.
Hala aynı çocuklarız.
Hala 40 yıl öncesinin düşünmeyen, bir iki sloganla düşünen, tavır alan, ölüme gitmeye hazır olan çocuklarız.
Ülkülerimiz, devrimci hedeflerimiz, özgür ülke hayallerimiz yine ölüme meydan okuyarak, ölümü kutsayan ideolojilerimiz, duruşlarımız.
****
22 yaşındaydı Fırat Yılmaz Çakıroğlu.
22 yıl önce o'nu doğurmuş, göz bebeği gibi korumuş annesi vardı.
O'na baktıkça geleceğini gören, fedakarlıklarını büyüten, canı olan babası vardı.
Kardeşleri, arkadaşları, dostları, sevdikleri, ülküdaşları vardı.
Ve bugün yok.
Yüreğim kanıyor, yüreğim acıyor.
Bir genç öldü, diğeri ölüme direniyor
O'nu vuran katil, kahraman mı?
Birileri o'nu öyle pohpohlayacak...
Birileri o'nu cezaevinde kahraman gibi karşılayacak.
Çünkü, birileri için katil olmayı, bir kahramanlık olarak görür sevgili ülkem.
****
Ya ağır yaralı olan, ölümle mücadele eden evlat...
O'nun ailesi, o'nun sevdikleri...
Ya o'nu vuran...
O'nu da vuran büyük ihtimalle bir ülkücü genç...
****
22 yaşında yakışlık bir delikanlı, ülkücü bir genç Fırat Yılmaz Çakıroğlu bugün yok.
Polisin yeterli önlem almadığı kavga ya da zamanında müdahale edemediği çatışma.
Ambulansların zamanında gelmediği ülkem...
Daha ne kadar acı çekecek?
Daha ne kadar genç evlat toprağa düşecek?
Daha ne kadar ana ve baba, sevgili, eş, arkadaş dost acı çekecek?
Daha kaç kez yumruklar sıkılacak ve öç alma yeminleri edilecek?
****
"Ölüm nereden gelirse gelsin
hoş geldi sefa geldi" denilerek ölümler kutsanacak ve karşı tarafdan birinin vurulması için emirler verilecek?
****
Ve büyük planın oyun kurucuları kimler?
Ve kimler onlara maşalık ediyorlar?
Ve yeniden 40 yıl önce yaşanmış aynı sahneleri yaşıyoruz?
Tarih gerçekten tekerrürden mi ibaret?
Yoksa tarihin hep aynı yerde durduğu bir ülkede mi yaşıyoruz?
****
40 yıl önce ben, neden aynı tavrı göstermiyor, aynı duyguları yaşamıyorum?
Ben değişebildim ise, birileri neden aynı yerinde sayıyor?
Onlar tarihin aynı yerinde ve zamanında duruyorsa, ben tarihin hangi zamanında yaşıyorum?
Ve kaybedenler neden çocuklarımız, acılarını çekenler de analar ve babalar?
****
Allah kahretsin... Bu çatışmaları kim hangi nedenlerle besliyor ve büyütüyorsa.
Allah kahretsin... 40 yıl önceki tarih sahnesinden aynı yerden çıkarak gelen çocuklarımızı yönlendiren alçaklara, tarihin garabetlerine...
Allah kahretsin... Gencecik bir çocuğun ölümü karşısında acı hissetmeyenlere ve katillerini kahraman gibi gören zihniyetlere...
Allah kahretsin... 40 yıl öncesini yaşayıp da, hiç ders çıkarmadan tarihin aynı noktasında kalmış olan bugünde sözde abilik, liderlik, önderlik yapan adamcıklara...
****
Yüreğim yandı Fırat Yılmaz Çakıroğlu için... Katili için de acıdım... Katil sürüleri yaratan ve katillerden kahramanlar yaratan ideolojilerden ise tiksindim, bir kez daha...
Fark etmiyor katillerin sağdan ya da soldan oluşu...
Fark etmiyor, ölenlerin sağdan ya da soldan oluşu...
Fark etmiyor, ölen kim olursa olsun yüreğimin yanması...
Ülkem için üzülüyor, gelecek için ise tasalanıyorum...
Çok kültürlü bir ülkenin çocuklarının, hala tek kültürlü bir ülke özlemi içinde olmaları karşısında kederleniyorum.
Son söz: Hele hele devleti yönetinlerin de, aynı özlemleri dillendirmeleri karşısında gelecek için tasalanıyorum. Galiba geçmişten sadece kendi iktidarlarımız için dersler çıkarıyoruz.Yoksa geçmişin tüm yanlışlarını tümden yadsımıyor, işlenen cinayetlere, çatışmaları bakınca galiba hala kutsamaya devam ediyoruz.
Yazık...