Yumurta Tavuktan mı? Yoksa Tavuk Yumurtadan mı Çıkar?
Çocuk anadan doğduğuna, ağaç meyvesinin çekirdeğinden oluştuğuna, kuş, balık ve yılan yumurtadan çıktığına göre, tavuk ta yumurtadan çıkar. Çünkü hiçbir şeyin büyüğü, küçüğünden çıkmaz. Doğadaki her şey yaratılıp var edilişte kendi ilk birine benzer oluşur. Ve ilk birin benzeri, benzersiz olur. O, türünün tek örneğidir. O, birdir ve tektir. Onun için kendi türünde ilk birden sonra oluşan her bir fazlalık varlığın sayısal çoğunluğunu oluştururlar. Sonunda da ya sürü, ya da topluluk olarak adlandırılırlar. Ağaçlar, inekler, koyunlar, tavuklar, kuşlar, balıklar, insanlar gibi…
Görünüşte bütün yumurta ve tavuklar irili, ufaklı birbirinin benzeridirler. Çünkü hepsinin yaratılıp var edilişleri kendi türleri içinde birbirlerine benzerdir. Aynı zamanda da hepsi kendi cinsinden olan ilk bire benzer olarak oluşup çoğalırlar. Sonrada her biri çoğalıp oluşarak kendi türlerinden ilk bire benzer sayısal çoğunluklarını oluştururlar. Yani başlangıçta benzersiz yaratılıp var edilen her varlık kendi oluşum sistemi içinde kendi benzerini kendine benzer şekilde oluşturup çoğaltır.
Ağacı çekirdeği, kuşu, balığı ve yılanı yumurtası, çocuğu anası rahminde oluşturup nasıl doğuruyorsa; Tavuk ya da civciv de yumurtada oluşup çıkar. Oluşan her şey canlanıp, hareket eder, ses çıkarır. Yumurtadan oluşup çıkan civcivde canlanıp hareket eder, ses çıkarır. Bu da oluşup hareket edip canlanıp ses çıkaran varlığın oluşuma ilk işarettir ki, bu da tavuğun yumurtadan oluşup çıktığını ve beslenip büyümeye, bakıma ihtiyacı olduğunu dünyaya gücünün yettiği kadar haykırır. Yine bu da bize tavuğun yumurtadan çıktığını gösterir. Halbuki tavuktan çıkan yumurta hareketsiz, cansız ve sessiz durur.
Onun için burada kimin kimden çıktığı değil, sebep sonuç ilişkisine göre kim, kimden çıkınca hareket edip can bulup yaşıyorsa; o, ondan çıkıyor. Yani tavuktan çıkan yumurtada ne hareket, ne can, ne bir ses, ne de beslenme gibi bir önceliği var. Nede ölecek bir korkusu var. Sadece zamanla değerlendirilmediğinde bayatlar. Hepsi bu. Ama buna karşılık, yumurtadan çıkan her civciv ya da canlının hayata tutunup yaşama önceliği var.
Bu da yine bize gösteriyor ki, tavuk yumurtadan çıkıp oluşuyor.
Bu gün tavuğun, belirli süre ve sıcaklıkta kuluçka makinesinde bekletilen yumurtadan çıktığını görüp bilmeyenimiz yok. Tıpkı dokuz aydan sonra anadan doğan çocuk gibi. Demek ki her varlığın oluşup can bulup çoğalması belirli süre ve zamana bağlı. Bu ister yumurta içinde oluşup gelişen civciv olsun. İster ana rahminde gelişip, büyüyüp doğan çocuk olsun. İsterse de toprakta çatlayıp canlanıp büyüyen gelişen ağaç, filizi olsun. Demek ki dünya ki canlı varlıkların hepsinin oluşup çoğalmalarının temel yasası bu. Önce can bulup, hareket edip, gelişip, büyüyüp, olgunlaşacak.
Yoksa tavuktan yumurtanın çıkması, çok önemli değil, çünkü birçok varlık yumurtluyor. Yumurta, yumurtlayan her varlığın adeta çekirdeksiz meyvesi gibidir. Onun içindir ki, oluşumda yumurta sıcağa, çocuk rahime, çekirdek toprağa muhtaçtır. Yoksa bunların hiç birisi canlanıp hayat bulup yaşamaz. Hayat bulup canlanıp yaşayan her varlık; soluyup, nefes alıp vererek hareket eder, beslenip, su içer, buna mukabil boşaltım sistemi çalışır. Tavukta, yani yumurtadan çıkan tüm civciv ya da canlı varlıklarda bunlar oluşurken, hiç yumurta da bunlar oluşmaz.
Demek ki, tavuk yumurtadan çıkıyor.
Bunun böyle olduğu da herkes tarafından görülüp bilindiği bir gerçektir. Bu hal aynı zamanda görünüp bilinip müşahede edilmiştir.
Ama karşılık hiçbir tavuğun, kuşun, yılanın yumurta yerine canlı civciv ya da yavru doğurduğu görülmemiştir. Bu varlıkların doğurmayıp, oluşturup çıkardıkları yumurtalarında hiçbir zaman çıktıkları andan itibaren canlanıp, hareket edip, nefes alıp, beslenmek için yiyip içtikleri görülmemiştir.
Yaratılışta bütün varlıkların hepsi birbirinin benzeri şekilde oluşurlar. Onun için her varlığın oluşumu kendi ilk birinin oluşum şekline benzer. O da her seferinde ilk birine benzer. Dolayısıyla da hepsi birbirine benzer oluşurlar.
Demek ki yiyip içip beslenen her tavuktan yumurta çıkar. Ama hiçbir zaman civciv / tavuk çıkmaz. Buna karşılık her yumurtanın, tavuk olma ihtimali var. Ama hiçbir tavuk, yumurta yerine civciv doğurmaz. Ama her tavuk yumurtadan civciv oluşturur. Ama bu civcivin tavuktan çıktığı anlamına gelmez. Çünkü yumurtayı oluşturan tavuk, civcivi çıkaran, belirli dereceye ulaşıp, orada sabit kalan ısıdır. Yoksa bu gün binlerce civcivi bir arada oluşturan kuluçka makineleri olmazdı..!
Demek ki, hiçbir yumurta, tavuktan çıktığı şekliyle tavuk olmuyor. Hiçbir tavuktan da yumurta yerine civciv/tavuk çıkmıyor. Ama yumurtayı tavuk, tavuğu yumurta oluşturup çıkarıyor. Tıpkı meyvenin çekirdeğinden ağacın, ağacın meyvesinden de çekirdeğin oluşması gibi.
Dünya da yumurtadan oluşan hiçbir varlığın ilki, hiçbir zaman bir canlı varlık tarafından oluşturulmamıştır. Hepsi de uygun ortamlarda zaman içinde oluşan yumurtalardan oluşmuştur. Bu da yine tavuğun yumurtadan çıktığını gösterir. Ki; bu da ilk varlıkların yaratılıp var edilişindeki temel ana kurallardan birisidir.
Onun için bütün ilk birler, bire benzer, ondan sonraki her bir benzer, kendi ilk birine benzer. Onun için başta söylediğim üzere, hiçbir varlığın büyüğü küçükten doğup, çıkmaz. Her varlığın küçüğü, büyükten doğar. Büyükten çıkar. Büyükten doğup, çıkan her küçük zamanla büyür. Ama hiçbir büyük zamanla küçülmez.
Demek ki, büyük olan tavuk yumurtadan çıkıyor. Yumurtadan çıkan küçük civciv zamanla büyüyüp tavuk oluyor.
DEMEK Kİ; Tavuktan çıkan YUMURTANIN cansız, hareketsiz, nefessiz, yiyip, içip, beslenip, boşaltma gibi, hiçbir yaşam şartına ihtiyaç duymadan kendi varlığı içinde (CANLI OLMAYIP), canlıya dönüşecek varlık olduğundan, aynı zamanda da İHTİYAÇSIZ varlık olarak kabul edilir. Onun için de hayat içinde hiç yaşam önceliği yoktur. O nedenle de YUMURTA TAVUKTAN ÇIKSA DA; Hiç bir YUMURTA TAVUK DEĞİLDİR. Onun için her TAVUK YUMURTADAN ÇIKAR.
Bu tez, bana aittir. İtiraz ya da başka bir düşüncesi olan varsa yazsın. Yoksa bu yeni bilginin kabul görüp ismimle bana ait olduğu tescillenmelidir.
Çünkü BİLGİ, BİLİNMEYENİN BİLİNMESİDİR. BİLİNMEYEN BİLGİNİN KABUL GÖRÜP TESCİL EDİLMESİDİR. KABUL GÖRÜP TESCİL EDİLEN HER BİLGİ YENİ BİR BİLGİDİR. O DA SAHİBİ ADINA TESCİL EDİLMELİDİR.
Yani bu bilgi, benim bilgim, benim kabulümdür. Bu da benim düşüncem, benim bilgim olarak kitaplara geçip kayıt altına alınmalıdır.
Burada bütün felsefeciler bana kızacaklar ama varsın kızsınlar. Yoksa felsefe de fikir üretimi duracak…
Geleceğimiz ve gelişmemiz için fikir üretimi dursun istemiyorum. Yola devam…
12 / 11.09.2014
Cahit KARAÇ