content

yazarportal-com-bilgiagi-net-tasviriefkar-com

19 Nis

Yüksek Tansiyonlu İlişkiler…

“Ben, ben, ben!” diyen tarafların birliktelikleri her zaman yüksek hararetli olmuştur. Eşlerden birisi uzun süre “Ben…” diyerek diğer tarafı değiştirmeye çalışır. Öyle bir zaman gelir ki değiştirilmeye çalışılan taraf sonuna kadar dolar ve son bir damla ile taşar.

İşte o zaman hep “Ben, ben, ben…” diyen taraf ilk şokunu yaşar…

“Benim dediğim olacak…”

“En doğrusu benim söylediğim…”

“Ben daha iyi bilirim…”

“Benim başarılarım…”

“Benim hayranlarım…”

“Benim çocuklarım…”

“Benim evim…”

“Benim param…”

“Benim arabam…”

“Benim sevdiğim yemekler…”

Daha uzayıp giden bir liste... Ama tema hep aynı: ben, ben, ben... Kendi “ben”ini yücelten, bu nedenle karşısındakine ve onun tercihlerine yaşam hakkı tanımayan kişilik yapılanması her geçen gün artıyor.

Özellikle belli zorluklardan kendilerine güvenerek ve çok çalışmaya kendilerini zorlayarak belli başarılar elde etmiş insanlar sonrasında ilişkide bulundukları her insanı köleleştirmeye çalışıyor.

Zamanında o kadar zorlamışlar ki şimdi şımartılma haklarının
kendilerinde olduğunu düşünüyorlar. Egoları yeterince gıdıklanmadığında yakınlarındakilere öfkeleri büyüyor. Gerçi egolarını ne kadar okşarsanız okşayın, ne kadar “Sen iyisin!” derseniz deyin, doyumsuzca daha fazlasını isteme hakkını kendilerinde görürler.

Dünya ve içindeki herkesin bütün görevinin, kendilerinin etrafında dönmek olduğunu düşünürler. Yorulanlara veya “Artık yeter!” diyenlere de kızma hakkı kendilerindeymiş gibi davranırlar…

“Ben”inin onaylanmasına karşı duydukları iştah bir türlü doymak bilmez! Sürekli olarak kendilerinin haklı, diğerlerinin haksız olduğunu kanıtlamaya çalışırlar. Karşı tarafın her yanlışını özenle seçip didiklerken; kendi doğrularını olduğundan fazla büyüterek yeniden yeniye kendilerini yüceltirler.

Kendilerini herkesten farklı ve üstün gördüklerinden bütün ayrıcalıkları yaşamaya hakları olduğunu düşünürler. Eşlerinden ayrıcalıklı olduklarını her geçen gün daha fazla hissetmeye tiryaki olduklarından, bunu bulamadıklarında ilişkinin tansiyonu yükselir…

“Ben…” diyen taraf için diğerinin ne hissettiği önemli değildir. Önemli olan kendi benliğinin daima onaylanması, övülmesi, takdir edilmesi ve sevilmesidir. Bunlardan bir tanesi biraz eksik kalsa veya gecikse işler hemen karışmaya başlar…

“Ben, ben…” diyen bu adam/kadın, ilişki öncesinde sevdiğini zannettiği kişiyi elde edinceye kadar peşinde koşuşturur. Oysaki elde edemezse murdar olacaktır; elde ettiğindeyse değersiz…

“Kim bunlar?” diye düşünüyorsanız eğer aynaya bakın derim. Her geçen saniye sayıları artan “Ben” neslinin bir üyesi olduğunuz gerçeğiyle karşılaşacaksınız.

Günlük yaşamın içinde “Ben…”diye başladığınız ne kadar çok cümle olduğunu gördüğünüzde şaşıracaksınız.

Kendimizi merkeze aldıkça hayattan aldığımız mutluluk da azalıyor. Sadece kendimizi kutsayarak mutlu olacağımızı düşünüyorsak, yanılıyoruz! Kendimizle yüzleşmeden hep daha fazlasını hak ettiğimizi düşünerek ve ilişkideki tüm kabahati karşı tarafın omzuna yükleyerek daha ne kadar gidebiliriz?

Ben den O’ na geçebilmenin yolu kendimizden bildiğimiz ve gururlandığımız her şeyin bizatihi verilmiş olduğunu bilemekten geçiyor.Eğer benin dediğimiz şeylerin sahibiymiş gibi davranmayı bırakırsak ilişkilerimizde de daha keyifli olmanın bir yolunu bulmuş olacağız.Yoksa şişirilmiş bir benliğin yuttuğu zavallılara dönmek kaçınılmaz görünüyor.

Etiketler : , ,

Bu Yazıyı Yazdır Bu Yazıyı Yazdır

Yorumlar Kapatıldı.



2007-2012 Bilgi Agi / Turkiye nin Interaktif Kose Yazari Gazetesi

Designed By Online Groups
ÇÖZÜM ORTAKLARIMIZ

bizajans, kent akademisi, sunubank