Yosunlardan İlk Ekonomik Biyodizel Üretimi Başladı!
Petrol fiyatlarındaki artış, stokların sınırlılığı, çevreye olumsuz etkileri vs. bilim, endüstri, ticari, yönetim ve politika çevrelerini alternatif yakıt arayışlarına yönlendirmiştir. Gerek biyobenzin ve gerek biyodizel üretiminin bitkiye dayalı olması, başta küresel ısınma sonucu su kaynaklarındaki ve dolayısıyla üretim alanlarındaki ve verimdeki sınırlamalar; var olan doğal kaynakların enerjiye yönlendirilmesine kırmızı kart göstermiştir. Özellikle gıda fiyatlarındaki artış karşısında -var olan kaynaklara dokunmadan- çevre dostu enerji kaynak arayışlarına hız verilmiştir. İşte bu aşamada gündeme su yosunları (=algler) gelmiştir.
Aslında ne üretim alanı, ne su ve ne de üretimde gerekli gübre – ilaç girdilerine fazlaca gereksinim duymayan bu biyoyakıt kaynağı algler; ilaç ve fonksiyonel besin endüstrisinin hammaddesidir. Dünya ilaç piyasalarında anti kanser kategorisinden başlayarak birçok ilacın hammaddesi, alglerin farklı türlerinden biridir. Türkiye’den sadece bir örnek: Ege Üniversitesi’nde geliştirilen “Spirulina” ticarileştirilmiştir.
Oluşumları milyarlarca yıla dayalı algler çok geniş bir biyoçeşitliliğe sahiptir. Bu çeşitlilik içinde; hızlı üreyen, biyoyakıt üretimine uygun olan bir türün yakalanması da doğaldır. Son yıllarda bu konuda yapılan yoğun araştırmalar ticari açıdan meyvelerini vermiş ve 2009 yılında ticari bir üretim tesisi devreye girmiştir.
Böyle bir sistemin kurulması için binlerce tür arasından, gelişme hızı ve yağ oranı açısından en uygun genotiplerlerin belirlenmesi ile yola çıkılmıştır. Dünya alg koleksiyonunda bulunan 3000’e yakın genotipin tümünün söz konusu amaca uygun olduğu tabii ki söylenemez. Öne çıkan başlıca popular iki tür: Neochloris oleoabundans S. Chantanachat & H.C. Bold ve Chlorella pyrenoidosa Chick’dir.
Yosunlardan elde edilen yağın etkin bir şekilde biyodizele dönüştürülmesi sorunu bu zamana kadar çözümlenememişti. Bir New York Şirketi bu soruna metal oksit karışımı katalizör (korozyona dayanıklı fakat aktif kalabilen bir metal formu) ile çözüm getirmiştir. Firmanın bu uygulaması ticari bir diğer uygulama olan methanol-kostik işleminden %40 daha ucuza mal olmaktadır. Ayrıca klasik yöntemde, biyodizelin saflaştırılma aşamasında kullanılan suyun arıtılma sorunu da henüz çözümlenememiştir.
Bu konuda Türkiye’de neler yapılabilir? Yerli petrol şirketlerinin ARGE birimlerinin bu yönde projelerinin olduğu muhakkak. Diğer taraftan algler konusunda Fen Fakültelerimizin Biyoloji Bölümlerinde çok sayıda uzmanın var olduğu da bir gerçektir. Ülkemiz coğrafyasında kayıtlı ve kayıtsız tüm alg örneklerinin amaca uygun fizyolojik, biyolojik ve moleküler karakterizasyonun yapılacağı güdümlü bir projenin başlatılmasının belki de en uygun zamanı. Hele TÜBİTAK – Teydep’in 1007 sayılı sanayi - üniversite işbirliği projelerinin işin destek kapılarını açtığı günümüzde!