Yitik Parçam Hakkında
Göl Kitap Yayınlarından 10.Mart. 2012 tarihinden itibaren yayınlanmış olan “Yitik Parçam” isimli kitabım ile Roman dünyasına adım atmış bulunuyorum.
Okuyucularıma merhaba derken;
Edebiyatımızın yorucu olduğu kadar hem kapsamlı ve hem
de en doyurucu bölümü olan roman dünyasına adım atmış olmanın
heyecanını yaşıyorum. Daha önce roman yazmayı hayal etmemin,
karanlık bir yolda ilerlemek gibi olduğunu işin içine
girince, iyice anladım… Şiir, deneme, makale, anı ve seyahat gibi
edebiyatın diğer dallarıyla ilgili çalışmalarımı okuyan dostlarımın
“Roman da yazmalısın, yazarsın, başarırsın” gibi telkinleriyle
yola çıkmıştım. Yazmalıydım ama neyi, kimi? Her roman bir hayattır
gerçeğinden yola çıkarak bir şeyler yazılır yazılmasına ama
yazmışken bazı yaralara da değinmem gerekiyordu. Madem sanatçı
ve edebiyatçılar için toplumun önünde yürüyenler diyorsak
eserleri de yol açan, aydınlatan, uyandıran, soru sormayı öğreten
olmalıydı… Şahit olduğum hayatlardan motifler katarak şehirli
kadın ruhunu kalemime oturtmak istedim… Birkaç arkadaşımın
hayat hikâyelerinden yola çıkarak, yer değiştirilen iki bebek üzerinde
görüş mesafemce bir kurguya gittim… Yani romandaki hayatların
hiçbirisi birebir yaşanmış değil; sadece yaşanmışlıklardan
bazı motifler taşımaktadır… Bu kurgunun içini süslemek için
hayal gücümden yardım alarak biraz fantastik dünyada da gezdirmek
istedim sizleri…
Gülce Edebiyat Akımı’nın mensubu olarak, Gülce zihniyetiyle
ve Gülce sorumluluğuyla hareket ettirdim kalemimi; Gülceci’
nin kucaklayıcı, hoşgörülü ve sevgi yüklü olması gerektiği
gerçeğinden hareketle insanca ilişkileri, insanca fikir ve yaşamı
arzulayan birisini yazmalıydım… Ne kadar başardım, sizlerin takdirine
bırakıyorum. Bu çalışmalarım sürecinde şiir ve yazılarımda
bana destek veren, beni yüreklendiren, internette yayınladığım
yazılarıma olumlu yorumlar ve eleştiriler gönderen okuyucularıma
ve arkadaşlarıma, eşime ve çocuklarıma gönül dolusu teşekkürlerimi
sunuyorum. Ayrıca, roman konusunda beni aydınlatan,
özveriyle düzenlemeler yaparak bana yol gösteren değerli romancı
Erdoğan Baysal Hocam’ a da sonsuz teşekkür borçluyum.
Sizlere de tabiî ki…
Asuman Soydan Atasayar
ÖNSÖZ
Erkek egemeni ülkemizde kadını yazmak çok zor. Ne var
ki Asuman Soydan Atasayar bunu bir şekilde başardığı gibi; kadının
ötelenen dünyasındaki sessiz tepki ve sevgilerindeki yanlışlık
kırıntılarına da değinip, doğruların ne olduğunu açık
yüreklilikle dile getirmiş... Bunu yaparken çok tatlı, mistik bir
anlatım biçemi kullanmış. Özellikle günümüzde örnekleriyle
baskılanmaya başkaldıran kadın analizleri okumaya değer...
İnsanların sevmek ve sevilmek adına yapamayacağı hiçbir
şeyin olamayacağı savı da, yine onun bu güzel anlatısında
yanıt buluyor. Gizemli biçimde süren olayların içinde, insanı en
etkileyen yanı “yaşamsal işkenceye hümanist duygularla karşılık
verebilme” mantığının yaşam bulabilmesi...
Ya istenilen sevgiyi taraflara yaşatacağım diye, aynı saatte
doğan iki bebeğin yer değiştirilmesi, okuyanı sevmek adına oldukça
hislendiriyor... Zaman zaman bu yapılana ölümcül kızgınlık
doğuyor okuyanın yüreğinde ama olayları bir de, sevgi
adına değerlendirince, dudaklarındaki o gizli alevli sözcükler,
buruk bir gülümsemeye dönüşüyor istemeden...
Dolayısı ile düşünüyorsun!
Romancılığın psikolojik niteliklerinden biri çok güzel
vurgulanmış onun kalemiyle... İç içe geçmiş, ama bir türlü doku
uyumu sağlayıp sağaltılamayan kadın problemlerine bakış açısının
başka bir yönü duyarlılıkla ve herkesin anlayabileceği bir
dille yansıtılmaktadır Asuman Soydan Atasavar’ın bu güzel kitabında...
Güzel analizlerinden ötürü kutluyorum!
Erdoğan Baysal