Yine Çatalca…
Bir haber yaparsınız, kamuoyuna duyurursunuz.
Sonra haberde isimleri geçen şahıslar sizi aramazlar... 'Yazılanlar, yalan, yanlış, çarpıtılmış' diyerek dertlerini anlatmazlar. Gazeteye, avukatları ve mahkeme aracılığı ile tekzip göndermezler.
Nedense, birileri harekete geçer. Kendi aklından geçenleri de yamayarak, ilgili şahıs söylemiş gibi, kendilerine göre hem haberi yapana, hem gazeteye, hem de birilerine çakmış olurlar.
Bunun adı da; gazeteciliktir!
Gazetelerin sattıkları gazeteler, aboneleri, ilanları birer ekonomik faaliyettir. Ve bu faaliyetler gazete ile ilgili kişiler arasındadır. Ve yasalarla bu ilişkiler güvence altındadır.
Hiç kimse “o'na ilan veriyorsun bana niye vermiyorsun?, O gazeteden neden toplu gazete satın alıyorsun, benden almıyorsun” diyemez. Derlerse; ekonomik girişimcilik ve ticaretin serbestliğinden dolayı bir suçtur. Çünkü girişimcilik ve ticaret, anayasa ve yasalarla ile güvence altına alınmış faaliyetlerdir.
Gazetenin ilan veren, abone olan, gazete alanla ilişkisi aynı zamanda ticari bir ilişkidir. Aynen bir marketten alışveriş yapan müşteriye, başka bir marketin sahibinin arayarak, 'neden oradan alışveriş yapıyorsun da, benden alışveriş yapmıyorsun?' diyemeyeceği gibi.
Çatalca İHE büfesi
Çatalca'da İstanbul Halk Ekmek Fabrikası'nın bir tane ekmek satış büfesi var.
Bu satış büfesini de, Çatalca Kaymakamlığı'nın kurdurduğu bir dernek işletiyor.
Bu dernek elde ettiği gelirle, Kaymakamlığa müracaat eden çocuklara burs veriyor. Harika bir şey... Ancak, Kaymakamlık burs vermek için neden dernek kurdurur? Kaymakamlığın görevi çocuklara burs vermek midir?
Ellerinin altında sosyal yardımlaşma vakıfları yok mu? Yanıtım var. Ancak bu vakıfların görev alanları, neler yapıp yapamayacakları da belirlenmiş. Kaymakamların denetimlerinde olan, sosyal yardımlaşma vakıfları burs veremiyor.
İşte tam da burada, Çatalca Kaymakamı Nevzat Taşdan, yurttaşların kendisinden istenen burs, yardım gibi talepleri karşılamak için iyi niyetle bir dernek kurdurmuş?
Başına da nedense AK Partili, iktidar partisinden bir ismi geçirmiş. Yönetim kurulu üyelerinin içerisine de numelik olarak bir CHP'li alınmış. Soran olursa yanıt belli, 'dernek kurucuları içerisinde CHP'liler de var.'
Büfenin ruhsatı var mı?
İyi niyetle kurdurulan dernek, yaptığı iş ekonomik bir işletmenin sahibi. Sahibi olduğu büfe de İstanbul Büyükşehir Belediyesi'ne ait İHE'nin ekmeklerini satıyor.
Asıl soru şu; Devlet ekonomiden elini çekerken, çekmesi gerekirken, kaymakamlıklar büfe işletmek için dernek kurdurmalı mıdır?
Çatalca'da başka dernekler yok mudur? Bu derneklerin içersinde öğrencilere burs verenler yok mudur? Varsa İHE'nin büfeleri neden bu derneklere verilmez?
Ayrıca devletin görevi dernek kurdurmak mıdır? Sivil toplumun gelişmesi için kurulan derneklerin (tabi yüzde 99'nun böyle bir derdi yoktur) devletin eliyle kurulması ne acıdır?
İHE'in satış büfesini işleten derneğin Başkanı Ali Yıldız, geçtiğimiz günlerde beni arayarak, derneği kaymakamın isteği üzerine kurduklarını belirterek, yönetim kurulu ve üyelerinin isimlerini, kurulduğu tarihten beri derneğin gelirlerini ve harcamalarını, burs verdikleri öğrenci sayısını mail atarak beni bilgilendireceğini söylemişti. Telefonla görüştüğümüz günden itaberen hala dernekle ilgili bir bilgi tarafıma ulaşmış değil.
Dernek Başkanı Ali Yıldız, halk ekmek büfesinden gelen gelirin yanında, kaymakamlığın kimi bağışları da kendilerine yönlendirdiğini söylemişti. Kaymakam bey’in vakfın kasasına girecek kimi gelirleri kurdurduğu bir derneğe yönlendirmesinin ne kadar doğru olduğunu Başkan Yıldız'a sormuştum. Ama tam olarak yanıt alamamıştım.
Ve başka bir soru; ekmek satış büfesinin ruhsatı neden yok? Belediye başka büfelere ruhsat veriyor mu? Ruhsatsız büfelerin çalışmasına izin veriyor mu?
****
Biz bir haber yapıyoruz, başka bir gazete ve gazeteciler ortaya çıkıyor. 'Kardeşim bu haberi yapacağına şu haberi neden yapmıyorsun?' diye soruyorlar.
Adama sormazlar mı; siz bostan korkuluğu musunuz, siz de o haberi yapın. Her gazete ve gazeteci aynı haberi mi yapmak zorundadır. Gazeteleri farklı kılan, yaptıkları haberler, haberleri sunuş tarzı ve yayın politikaları, gazetenin mizanpajı, köşe yazarlarının kalitesi gibi şeylerdir.
Son söz: Ve gazeteler, gazeteciler, devleti ve başındakileri eleştirirler. Eleştirmezlerse, korkuluk, yalaka olurlar, devlet gazetesi olurlar. Cumhurbaşkanlarının, başbakanların acımasızca eleştirildiği, genel kurmay başkanlarının ve kuvvet komutanların cezaevine atıldığı bu ülkede kaymakamlar da allahına kadar eleştirirler. Aynen belediye başkanlarının eleştirildiği gibi. Yanlış yapmışsa hesap verirler, herkes gibi...