Yılın Son Yazısı ve Dehşetin Komedisi!
2011 yılını da geride bıraktık.
2011 için son yazım. Önümüzde daha neler var ve daha ne kadar ne yazabileceğim, bilmiyorum.
Özgürlüğün, insan haklarının, hukukun üstünlüğünün, adaletin, refahın ve birey haklarının güvencesinin sağlandığı bir ülke haline geleceğimiz umudunu ve mücadelesini yeni yıllarda da taşımak dileğiyle, 2011’in ülkemizde yaşanan ve ülkemiz için ayna olabilecek iki olayına değinmek istiyorum. Elbette ayna olabilecek veya ibretlik denilecek başka olaylar da vardır. Ben bu ikisini seçtim.
Birinci vaka: Müthiş bir içişleri bakanımız var!
Adı: İdris Naim Şahin.
Şahin, bilimsel terör var diyerek terörün arka bahçesini şöyle açıklıyor: "Neyiyle veriyor, belki resim yaparak tuvale yansıtıyor. Şiir yazarak şiirine yansıtıyor, günlük makale, fıkra yazarak oralarda bir şeyler yazıp çiziyor. Hızını alamıyor terörle mücadelede görev almış askeri, polisi doğrudan çalışmasına, sanatına konu yaparak demoralize etmeye çalışıyor. Terörle mücadele edenle bir şekilde mücadele ediliyor, uğraşılıyor. Terörün arkadan dolanarak arka bahçede yürüttüğü faaliyetler ki arka bahçe İstanbul'dur, İzmir'dir, Bursa'dır, Viyana'dır, Almanya'dır, Londra'dır, her neyse, üniversitede kürsüdür, dernektir, sivil toplum kuruluşudur."
İlkin şunu belirteyim: Sosyal bilimler sözlüğüne “Bilimsel terör” kavramı eklenmelidir. Bu kavramı bilim dünyasına kazandıran bakanımızla ne kadar övünsek azdır!
Sizi gidi sanat camiası sizi; neler çeviriyormuşsunuz da haberimiz yokmuş.
Şükür, “Komünistlerin enselerindeyiz” diyen Faruk Sükan gibi, hatta ondan çok daha hafiye özellikli bakanımız Şahin var da, bu sanat camiasının terörün arka bahçesi olduğunu öğreniyoruz. Hele TÜYAP’taki Kitap Fuarında plastik sanatlar bölümünü gezerken, bazı stantlarda işkence, özgürlük, cezaevi konulu resimler görmüştüm. Hiçbir anlam veremedim. Tüh be, meğer bunlar terörizmin propagandalarıymış!
Sanata karşı uyanık olun ey dünya devletleri!
Üniversiteler, dernekler, sivil toplum kuruluşları; sizi gidi terörün arka bahçeleri sizi!
Özgürlük konusunda, “ …buna 'özgürlük' denen bir yapıdayız. Allah'a şükür de öyleyiz ve dünyaya da bir örneğiz…” diyor.
Doğru söze ne denir!
Bakanımız şöyle diyor: “Devlet nedir, ne yapar? Devlet düzendir, devlet hukuktur, devlet hiyerarşidir, devlet mülkiyettir, devlet namustur, devlet özgürlüktür, eğitimdir, sağlıktır, devlet hayatın ta kendisidir.”
Platon, İbni Haldun, Engels ve devlet üzerine kafa yormuş ‘kafasızlar’, boşu boşuna binlerce sayfa kitaplar yazmışsınız; yazıklar olsun! Hepinizin defterini üstad-ı şahane İdris Naim Şahin Hocamız işte böyle dürer!
Makyavel, sen de köşede kıs kıs gülüyorsun; Bakan Şahin benim dediklerimi iyi anlamış diye! Hâlbuki sen Bakan Şahin’in çömezi olamazsın!
Ancak azıcık kafam karıştı.
Bakan Şahin, devlet yoksa hayat da yoktur! Bir de bize binlerce yıl önce devletin olmadığı topluluklardan söz ediyorlar. Pes doğrusu!
Devlet namustur diyor Şahin.
Şimdi Hitler’in Nazi devleti Almanların namusu mu oluyor?
Yahu benimki de soru mu; Almanlar ne kadar namuslu ki, devletleri de olsun!
Peki, Dersim’de katliam yapan (Bana bir şey demeyin, Başbakan Erdoğan dedi. İçişleri Bakanı olarak şikâyetçi olabilirsiniz, çünkü namusa dil uzattı!) Türkiye Cumhuriyeti için ne diyeceğiz?
İşte kafamı karıştıran noktaların en önemlisi budur.
Dilerim büyük öğretici (ya da bir bilen mi diyelim) bunu bir gün açıklar.
KCK operasyonları kapsamında tutuklanan Prof. Büşra Ersanlı için Bakan Şahin TBMM kürsüsünden haykırıyor: “Büşra Ersanlı profesör hanımefendinin 80 öncesi gençlik yıllarına bir yolculuk yapmanızı tavsiye ederim. Hangi suçtan, hangi komünizan faaliyetten mahkûm olduğunu, cezaevinde yattığını, akrabalarının kim olduğunu, eniştesinin bu ülkede bir başka faaliyetten tutuklu olduğunu…” diye devam ediyor.
Burada Şahin’in hukuk bilgisine hayran olamamak mümkün değil!
Suç ve suçlu kavramı üzerine bu denli derin bir tahlil yapan bakanımızın, “Hırsız bir babanın çocuğu da hırsız olur” diyen sosyal bilimciler ve hukukçulardan neyi eksik? O cenahın gediklisi olmayı çoktan hak etti!
Şu derin tespitlere, felsefeye, siyasete, tarihe ve bilcümle hayat derslerine bakın!
Başımızdan eksik olma ey bilen kişi!
Üniversiteler ve bilim dünyası: Atın bütün kitaplarınızı Nil’e, varsın Nil nehri mürekkep aksın!
İkinci vaka: Keşan Müftüsü Süleyman Yeniçeri.
Yazı fazla uzadığından şu kadarın söyleyeceğim: Yeniçeri’nin Noel Baba hakkında dediklerinden çok, açıklama yaparkenki yüz hatları daha komikti.
İçişleri Bakanı Şahin’in olsun, müftünün olsun bu açıklamaları gerçekte dehşetin komedisidir!
Dehşetin komedisi olur mu demeyin?
Evet, açıklamalar komik!
Ancak bu seviyelerde görev yapan birilerinin böylesi açıklamalarına dehşetin komedisi denir.
Dehşettir çünkü onlar sokaktan birileri değil!
Dehşettir çünkü o komikliklerin arka planında müthiş bir zorbalık yatmaktadır!