content

yazarportal-com-bilgiagi-net-tasviriefkar-com

27 Haz

Yeşil Yakıtlar ve Tarımsal Biyoteknoloji

Fosil yakıtlardaki üretim sınırları yaklaştıkça ve küresel ısınma başta olmak üzere çevrenin olumsuz etkilerinden geleceğimizin korunması için, diğer ülkeler gibi, Türkiye'de, biyoyakıtlara eğilmek zorundadır. 
 
Dünyadaki son gelişmelere bakıldığında, hem AB'de ve hem de diğer gelişmiş ülkelerdeki hızlı bir biyoyakıta geçiş hamlesine izlenir. Bu konuda Türkiye'nin de çok hızlı eyleme geçmesi gerekmektedir. Özellikle bitkisel yağlardan elde edilen biyodizel konusunda AB'nin henüz on yıllık geçmişi, Türkiye'nin bu konuda çok da geç kalmadığını göstermektedir. 

Her ne kadar bazı görüşler bitkisel yağ konusunda ülkemizin sürekli dış alımcı durumda olması nedeni ile olaya kritik yaklaşıyorlarsa da, diğer bazı bilimsel yaklaşımlar,  Türkiye'nin biyoyakıt hammadde sorununun çözümlenebileceği yönündedir. Son yıllarda Türkiye'nin yağ üretimi ortalama bir milyon ton civarında iken, hemen hemen aynı miktrda yağ ithal edilmiştir. Takribi bir milyar dolarlık bu ithalat söz konusu iken, olaya "nasıl olur da Türkiye biyoyakıt konusunda teknolojik yatırım yapar" şeklinde bakılabilir.

 Diğer taraftan Türkiye'nin arazi varlığı, ekolojisi, sulanabilir alan varlığı, ekim nöbet sistemleri, üretim seçenekleri, ürün destekleme politikaları, sözleşmeli üretim sistemleri gibi temel kavramlar ele alındığında, bu konuda karamsarlığın gereği olmadığı ortaya çıkar.

28 milyon hektarlık tarım arazisinin henüz 5 milyonu sulanmakta;
Bu alanın 8,5 milyon hektarı ekonomik olarak, 26 milyon hektarı sulamaya uygun;
6 milyon hektarı nadasa bırakılmakta;
Milyonlara hektarında ikinci ürün tarımı yapılmakta ve tarım sistemlerinin bilinçli planlanması – programlanması sağlandığında, yağ açığının kapanması yanında, 2004 yılında 2 milyon hektar olan biyoyakıt bitki ekim alanını katlayabileceği beklenmelidir 
 Bu seçeneklerin en azından bazılarının gerçekleşmesi yönünde birçok gelişme gözlenmektedir. Örneğin ABD'de özellikle yeşil yakıta yönelik biyoteknolojiyi de devreye sokan bitki ıslah çalışmaları semerelerini vermiş ve dekara 12 ton biyokütleye ulaşılmıştır. Bu konuda transgenik çeşitlerin daha şanslı olduğu savunulmaktadır. Türkiye'nin, ürün planlamasına dayalı, geliştirilen yüksek verimli çeşitlerle çiftçimizi yurtdışı meslektaşları ile rekabet edebilecek, fakat uluslar arası anlaşmalarla ucuz ithalatla bezdirmeyecek, sağlıklı bir sözleşmeli üretim modellerine gereksinim vardır. 

Bilindiği gibi biyodizel kolza, ayçiçeği, soya, yağından yararlanılarak, biyobenzin ise patates, mısır  ve diğer tahıllardan  (etanol) yararlanılarak elde edilir. Ülkemiz bu bitkilerin üretimine alabildiğine uygun olmakla birlikte, bunların gerek kendine yeterlilik arayışındaki Türkiye'nin gıda gereksinimini karşılaması yanında, yeşil enerji olarak kullanımı için daha geniş alanlarda yaygın  üretimi gerekmektedir. Söz konusu üretimlerin ekonomik bir biçimde sağlanması için bir seri sorunun çözümü kaçınılmazdır. Başta "çeşit-ekoloji" interaksiyonu olmak üzere ekim zamanı, yöntemi, hasat şekli, depolaması gibi bir seri konunun açıklık kazanması gerekmektedir. 

AB'de 2010 yılından itibaren karayolları nakliyesinde % 5,75'lik bir yeşil yakıt kullanmayı hedeflemesinde fosil yakıtlardaki kısıtların yanında CO2 emisyon sorununa bir yaklaşımdır.
Yeşil yakıtlar konusu son zamanlarda öne çıkarken ABD'de stratejik bir yol izlenmiştir. Önce konunun fikri gelişimi, kamuoyunun bilinçlendirilmesi sağlanırken şu konular işlenmiştir:

Yakıt üretimi için bitkilerin yeniden desenlendirilmesi;
Bitkilerde biyoyakıt üretimine yönelik olarak ıslah edilebilir;
Biyoyakıt bitkileri: kıraç arazi sahibi çiftçiler için yeni umutlar. 
Sonra konu kamu ve özel sektörün araştırmalara yönelmesi ile devam ederken bazı önemli medya haberlerine öne çıkmıştır:

Enerji Bakanlığı yeni biyoenerji merkezleri için 250milyon $ ayırdı;
Davis (UC) enerji btkileri ıslahı, termokimyasal reaksiyonlar, biyoyakıt bitkilerin ekonomisi için Chevron'dan mali destek alıyor. 
Ulaşılan araştırma sonuçlarının meyvelerinin toplanırken tarımsal biyoteknolojinin öne çıkışı çarpıcıdır:

Pioner 135 tümü fermente olabilen 135 hibrit mısır çeşidi geliştirdi;
Etanol üretimi için yeni arpa çeşitleri ıslah edildi;
Florida Üniversitesi araştırıcıları biyoteknolojik yolla değiştirdikleri E. coli' ile bitki artıklarını etanola dönüştürmeyi başardılar;
Syngenta biyotekolojik olarak geliştirdiği mısırda etanola dönüşümü kolaylaştıran çok etkili bir enzim üretmeyi başardılar;
Etanol eldesi amacıyla dekardan 12 ton biyokütleye ulaşılan transgenik mısır çeşitleri geliştirildi.
GDO kavakta selülozun etanola dönüşümü artık daha ekonomik. 

AB'de 2010 yılından itibaren karayolları nakliyesinde % 5,75'lik bir yeşil yakıt kullanmayı hedeflemesi çarpıcıdır. Bu aşamada işin sosyo-ekonomik artılarını da göz ardı edemeyiz: 100000 tonluk biyodizel tesisi ile 80 işçi ve 550 çiftçi istihdamı söz konusudur.
Her olaya olduğu gibi yeşil yakıtlara da karşı olanlar da çıkmakta ve bunların dünya su varlığı için bir tehlike olacaklarını ileri sürmektedirler.
Türkiye yeşil yakıtlar açısından konuya oldukça olumlu yaklaşmış ve bazı mevzuat sorunlarının da kısa zamanda çözümlenebileceği beklenmektedir. Fakat işin hammaddesi olan enerji bitkileri konusunda, büyük sorunlarla baş başadır:

Ülkemiz bu bitkilerin üretimine alabildiğine uygun olmakla birlikte, bunların gerek kendine yeterlilik arayışındaki Türkiye'nin gıda gereksinimini karşılaması yanında, yeşil enerji olarak kullanımı için daha geniş alanlarda yaygın üretimi gerekmektedir;
Söz konusu üretimlerin ekonomik bir biçimde sağlanması için bir seri sorunun çözümü kaçınılmazdır.
Başta "çeşit-ekoloji" interaksiyonu olmak üzere ekim zamanı, yöntemi, hasat şekli, depolaması, üretim ekonomisi gibi bir seri konunun araştırılması gerekmektedir;
Her yörede ve her koşulda sürdürülebilir olarak en yüksek enerji bitkisi ve yeşil yakıt verimini sağlayan genotiplerin geliştirilme vs.
Enerji bitkilerine ayırabilecek milyonlarca hektar ekim alanı;
Milyonlarca ton biyo yakıt gereksinimi;
On binlerce araştırmacı;
Araştırmaya ayrılmış milyarlar
Islahcı hakları yasasını çıkarmış ve fikri mülkiyet sorunlarını çözmüş Türkiye: entegre, çok disiplinli, çok lokasyonlu, kamu, üniversite, özel sektörün omuz omuza olduğu, öncelikle hammadde sorununu çözecek çeşit geliştirme  projelerinin başlatılma zamanı gelmiştir. Aynı konu AB'de de çok önemsenmektedir. Nitekim 7. Çerçeve Projesindeki 30 Teknoloji Platformundan beşi tarımla ilgilidir. Özel sektörün de paydaşlar arasında yer aldığı bu platformlardan biri de " gelecek için bitki"dir. AB'nin 2025'lere yönelik araştırmalara yaklaşımı "gen'e yatırım"a odaklanmaktadır. AB böylece bu konuda geç kalmışlığını kapatma amaçlı hamleler içindedir. 
AB'nin "gelecek için bitki"sel araştırmalar stratejilerinden bazılarını sıralayalım:

Güvenilir ve yüksek kalite gıda hammaddesi geliştirmek ve üretmek;
Özel tüketici guruplarının gereksinimi gıdaların tasarlamak ve üretmek;
İleri düzeyde bitki bazlı ilaç ve ham madde geliştirmek;
Enerji üretimine yönelik bitkilerin geliştirilmek;
Bitkilerin üretim fabrikalarına dönüştürülmesi. 
Türkiye'nin de dünyadaki bu hızlı gelişmelere paralel olarak entegre, çok disiplinli, çok lokasyonlu, kamu, üniversite, özel sektörün omuz omuza olduğu, öncelikle hammadde sorununu çözecek birçok çeşit geliştirme  projelerine vakit kaybetmeden başlaması zorunludur. Ne var ki bu konudaki hızlı gelişmelerde büyük payı olan tarımsal biyoteknolojilerin de göz ardı edilmemesi gerekir. Bunun için de biyogüvenlik yasasının bir an önce çıkarılması gerekir.

Etiketler : , ,

Bu Yazıyı Yazdır Bu Yazıyı Yazdır

Yorumlar Kapatıldı.



2007-2012 Bilgi Agi / Turkiye nin Interaktif Kose Yazari Gazetesi

Designed By Online Groups
ÇÖZÜM ORTAKLARIMIZ

bizajans, kent akademisi, sunubank