Yerli Soya Üretimi ve Üreticilerine Darbe
Yükselen saman fiyatları feryatlarının ithal soya lobisinin istekleri ile buluşturulan 2 Eylül 2012 tarihinde yayınlanan, hayvancılık sektörünün isteği gibi gözüken ve kamuoyunca adına saman-soya kararnamesi denilen kararlar, çökertilen hayvancılığın dirilmesine çare olamayacak iken ülkemizde bu yıl yerli soya üreticilerini, gelecek soya sezonunda da yerli soya üretimini bitirecek. Tam da hasat mevsiminin başlangıcında çıkarılan bu kararname Çukurova çiftçisinin ocağına incir ağacı dikti.
İthaldeki sadece kepeğin gümrük indirimi doğru, kalitesiz kaba yemlerden saman vb., kaliteli kaba yem olan yonca, yonca samanı vb. ithalinin serbest bırakılması yanlış kararlardır. Soya ve soya küspesi ithalinde gümrük indiriminin hasat mevsiminde ve takvimsiz yapılması yanlış kararlardır. Tam buğday unu tüketimine geçen Türkiye’nin kepekte gümrük vergilerini ‘’diğer ülkeler gümrük tarife’’ faslında % 13,5’dan % 5’e değil % 0 (sıfır)’a indirmesi gerekirdi.
Saman-Soya Kararnamesi
Saman ve kaliteli kaba yem olan yonca, yonca unu, ot, fiyatları artınca 2 Eylül 2012 tarihli yayınlanan bakanlar kurulu kararnamesi ile yurt dışından kalitesiz kaba yem olan saman, hububat sapları, yonca, yonca çayır bitkileri ot vb, ithalatı serbestleştirildi. Kepek ve soyada ise %13,5 olan gümrük vergisi % 5’e indirildi. Kepekte ve soyada % 6,5 kadar gümrük vergisi indirim kararında oran küçük gibi gözüküyor ise de ülkemiz üretiminin %85’ini gerçekleştiren Çukurova çiftçilerine darbeyi vurdu: 1 Eylül 2012 tarihinde Adana Ticaret Borsasında soyanın tonu 1300 TL iken kararname yayınlandıktan sonraki gün ise 1100 TL’ye düştü. Yaklaşan hasat mevsimi dolayısı ile diğer bölge ve Çukurova çiftçileri tonunu 1300 TL’den satacakları soyayı şimdi 1100 TL’den satarak tonda 200 lira zarar edecekler.
Tam hasat mevsimi öncesinde alınan bu gümrük indirimi kararından dolayı çiftçi zarar ederse gelecek yıl ‘’ şu kadar şu ürüne destek vereceğim ‘’ diyen devlet-i âlisinin GTH bakanı Sayın Mehdi Eker’e güvenebilir mi?
Saman ve soya kararnamesi nasıl çıktı?
Aylarca önce, kanatlı, büyük baş küçükbaş hayvan yemi üreticilerinin önde gelen firmaları ve bunlardan hem çiğ süt satın aldığı üreticiler ile yem takası yapan, hem de ambalajlı süt satan endüstriyel yem de üretenler GTHB’na müracaat ederek başta soya olmak üzere yem girdileri ithalatında gümrüklerin indirilmesi teklifinde bulunmaları üzerine Bakanlık Adana çiftçi örgütlerinden görüş sormuş, çiftçi örgütleri karşı çıkmıştı.
3 Eylül 2012 tarihinde konuştuğumuz Adana Ticaret Borsası Başkanı Sayın Şahin Bilgiç’in bildirdiğine göre soya ve küspesi ithalatındaki bu % 6,5’luk gümrük indirimi bir takvim dahilinde hasat mevsimi dışında yapılacak olsa idi yerli soya üreticilerine zarar vermeyeceğini söylüyor. Soya ekimi için bu yıl temasta oldukları Çukurova çiftçisini soya ekmeye teşvik ettiklerini, iktidarında yerli soya tarımına parasal teşvik verdiğini, soya üretiminin mısır üretiminden daha ucuz olması dolayısı ile çiftçilerin ekim mevsiminde mevcut soya iç piyasa fiyatlarına güvenerek soya ektiklerini gümrük indiriminde küçük bir oran gibi gözüken % 6,5 lük indirimin yerli üretime darbe vuracağını söylüyor. Soya ve küspesi ithalatında gümrük indiriminin 1 Ocakta açılış, 1 Nisanda da kapanış olacak şekilde takvime bağlanması gerektiği görüşlerini daha önce yazılı olarak kararname yayınlanmadan çok önce Bakanlığa bildirdiklerini, tam da soya hasadı mevsiminde iken soya ithalatında takvim uygulamaksızın gümrük indirimi kararname yayınlanmasının Çukurova çiftçisi için kötü bir sürpriz olduğunu vurguluyor.
2012 yılı Ağustos ayında Saman, yonca gibi kaliteli kalitesiz kaba yem fiyatları yükselince hayvancılık sektörünün medyatik kısmi temsilcileri ‘’ yüksek saman, yem fiyatları yine inekleri kasaba gönderecek ‘’ söylemlerini kamuoyunda ifade etmeleri ve iktidar partisinin milletvekilleri üzerinden Ekonomi ve GTHB baskı kurulunca, GTHB önce kaliteli, kalitesiz kaba yem ile ilgili karantina yönetmeliği ve yasak kararının kaldırılması yönetmeliğini yayınladı. Ekonomi Bakanlığı’da GTHB isteğine uyarak ithalatta gümrük indirimi kararnamesini Bakanlar Kuruluna sevk ederek soya ve soya küspesinde de ithalat takvimi uygulaması yapmaksızın yayınlanmasını sağladı.
Yerli üretim mısır yetmediğinde mısır ithalatını yerli birinci ve ikinci ürün üretim hasat mevsimini gözeterek ithalat takvimi uygulayan Bakanlığın soya ve soya küspesi ithalatında Eylül de olan hasat mevsimini gözetmeksizin hem de Eylül ayının başında soya ve küspesinde gümrük vergisi indirimine gitmesi bilhassa Çukurovalı soya üreticileri ve üretimini can evinden vurdu.
Türkiye’de Soya Tüketimi
Türkiye yılda 2,2-2,5 ton arasında milyon ton soya ve soya küspesi tüketiyor. Tüketiminin % 95’ini yurt dışından ithalat ile, % 5’ini yurt içi üretim ile karşılanıyor. Yurt içi üretimde dekar başına ve değişen tonaj oranlarında 100 kg’a 50 TL olacak şekilde çiftçilerimize parasal destek veriliyor. Türkiye’nin bu güne kadar soya da en yüksek rekoltesi 300 bin ton, geçen yıl 250 bin ton olup bu yıl 200 bin ton rekolte bekleniyor.
Soya, kanatlı et üretiminin yeminde % 35-40 oranında kullanılıyor. Büyük baş ve küçük baş hayvan besi yeminde ise soya kullanılmıyor. Süt ineği yeminde % 5 oranında kullanıldığı takdirde süt verimini artırıyor olsa da soya proteini yerine ucuz ve diğer yem fabrikaları ile rekabet edebilir olması dolayısı ile diğer hububat proteinleri kullanılmaktadır. Dolayısı ile saman fiyatları feryatlarını dile getirenlerin soya gümrük indirimi hiçbir işine yaramadı.
Soya, çiftlik balığı ve diğer beyaz et üretiminin can damarı iken büyük, küçük baş besisinde yeri yok, süt hayvancılığında da tüketimine yer verilmiyor! Dolayısı ile beyaz et, çiftlik balığı sektörü saman kararnamesiyle bayram ederken inekten çiğ süt üretenlerin hiçbir işine yaramayacak! Süt ineği medyatik kısmi temsilcilerinin saman feryatlarını, yükselen saman fiyatlarının inekleri kasaba götüreceği türküsü doğrusu endüstriyel yem sektörünün, çiftlik balıkçılarının, kanatlı yem sektörü ve üreticilerinin işine yaradı.
Soya Üretimi
Türkiye’de soya üretim rekoltesi geçen yıla kadar yıllık ortalama 200-250 bin ton olarak gerçekleşti. Geçmiş yıllarda en yüksek verim ise 300 bin ton olarak gerçekleşmişti.
Soya üretiminin devamlı ama güven veren parasal destek politikaları ile yıllık 250 bin ton olan yerli soya üretiminin 500 bin tona yükselebileceğini Adana Ticaret Odası Başkanı Sayın Şahin Bilgiç öngörüyor olsa da şahsen bir farkla ben de aynı görüşteyim. Sayın Şahin Bilgiç’in ve kamuoyunun soya rekoltesi konusundaki görüşlerine katkı sunmak için soyada rekoltenin ne kadar yükselebileceği konusunda bir ilave yapmak istiyorum.
Türkiye Ne kadar Soyayı Üretebilir?
Türkiye de politikacılar Tarım ürünleri ile ilgili gelecek on yıl sonrasına projeksiyonlar tutar iken genellikle ürün miktarları ile değil parasal miktarlar ile konuşulmaktadır. Ürün miktarları ile konuşabilmek için o ülkenin tüm topraklarının şu bölgede şu yetişir, bu bölgede bu yetişir gibi lise coğrafya kitabının GTHB öğretileri çerçevesinde kağıt üzerinde ‘’bölgesel havza sistemi ‘’ ile değil Türkiye’nin tarım yapılabilir toprakları üzerinde kadostral; pafta pafta, ada ada, parsel parsel ciddi toprak etütlerinin yapılması gerekir.
Gelişmiş ülkeler kadostral toprak etütlerini parsel parsel tamamladıktan sonra havza sistemine geçmişlerdi.
GTH Bakanı Sayın Mehdi Eker, kendi bakanlığı döneminde ‘’tarımsal desteklerde havza sistemine geçilmesi ’’ ile övünmesinin bu yüzden kıymet-i harbiyesi yoktur.
Kendisi ortadan kanunla ortadan kaldırılarak hizmet görevleri, makine parkları İl özel İdarelerine, toprak etüdü ile ilgili görevleri ise devredilen eski adı Tarım ve Köy İşleri Bakanlığına bağlı mülga Köy Hizmetleri Genel Müdürlüğü; Türkiye’nin toprak etüdü için başlattığı pilot proje tamamlanamadan kapatıldı! GTH bakanlığı da mülga Köy Hizmetleri Genel Müdürlüğünün pilot uygulamasını rafa kaldırdı.
Şayet mülga KHG müdürlüğünün başlattığı toprak etüdü pilot uygulaması sürdürülüp şimdilerde bitirilmiş olsa idi sadece soya ürünlerinde değil tüm tarım ürünlerinin miktarlarında gerçekçi üretim rakamları tahminleri ortaya konulabilirdi. Bir ülkenin tarım ürünlerinde gerçekçi stratejik planlamanın da önü açılabilirdi.
Sayın Bakan son on yılda tarımsal artışının kendi şahsi politik uygulanmasından, tarımsal destek miktarlarını artırmalarından kaynaklandığını sanıyor. Hayvancılıkta 2002 yılına nazaran destekler 20 kat artırılmış olmasına rağmen hayvancılığımız halen niçin yerlerde sürünüyor? Tarım ürünlerinde başarı, önüne takoz konulmasına rağmen Türk çiftçisinindir! Ekim döneminde soyaya parasal destek var deyip soyanın 1300 TL olduğunu da gören Türk çiftçisi tam da hasat mevsiminde tarladaki ürününün değer kaybettirildiğinde tarım politikasızlığına nasıl güven duyabilsin!
Bilhassa soya üretiminde gerçekçi rekolteler, maksimum verimler alınabilmesi için tüm Türkiye topraklarının toprak etüdü gerekir. Türk çiftçisi kendi, zekâsı, bilgisi ve görgüsü ile soyayı yıllık 250-300 bin ton civarında üretebiliyor.
Çukurova’nın en verimli topraklarından alüvyonlu topraklardan Ceyhan ve Seyhan Nehri deltasında birinci ürün dane mısırda; 1500-1700 kg/dekar verim alınabilirken, Çukurova’nın alüvyonsuz topraklarında 800-1000 kg verim alınıyor. Soyada ise alüvyonlu topraklarda 450-500 kg, kısmen alüvyonsuz İmamoğlu Ovası gibi halen Çatalan sulama projesinin tamamlanmasını bekleyen topraklarda ise sondaj kuyusu suyu ile sulanabilen arazilerde 250-275-300 kg/dekar aralıklarında soya verimi alınabiliyor. Dane mısırda dekara masraf 500 kg dane mısır karşılığıdır. Kararname yayınlanmadan soyanın fiyatı 1300 TL idi. Alüvyonlu topraklarda çiftçinin hasılası 1300TLx0,450 ton= 585 TL+ 225 TL tarımsal destek= 810 TL, alüvyonsuz topraklarda ise 1300x 0,275 ton= 357 TL+137,5 TL tarımsal destek= 494 TL hasıla elde edecekti. Bu kararnamenin şu an ki fiyat düşüşü ile her iki toprak çeşidinde de dekarda 200 TL çiftçi zarar edecek.
Türkiye’nin toplam toprak etüdü parsel parsel yapıldığında güvenilir bir soya destekleme politikaları izlendiğinde ülkemiz genetiği değiştirilmemiş (gdo’suz) yerli soya üretimini 2,5 milyon tona çıkarabilmesi mümkün olacaktır. Evet, bu bir hayal değildir. Soya tarımı hassas, çok verimli arazi ister. İşte toprak etüt çalışmaları; parsel parsel nerelerde soya veya diğer ürünler yetiştirilebilinir, ne kadar ekonomik verim alınabilir, ülke ihtiyacının planlanmasını ortaya çıkarır. Soya baklagiller familyasından olup üstelik çok güzel bir münavebe bitkisidir. Toprağı yeniler.
Kepekte %13,5 olan gümrüğün % 5’e indirilmesi hayvan sahiplerine yarayacak mı?
Konuştuğumuz Ziraat Mühendisi, Tarım Ekonomisti,yem girdileri yerli-ithal tedarikçisi Sayın Ünal Altıparmak’ın bildirdiğine göre kepekte AB ülkelerinden ithalatta gümrüğün sıfıra indirilmesinin bir önemi olmadığını çünkü AB’nin kepek ihraç eden ülkelerden olmadığını, Bulgaristan, Rusya ve Ukrayna’dan ithal edilen kepekte mevcut gümrük vergisinin % 13,5 ‘dan % 5’e inmesinin ithalatçı firmaların ithal kepeği yem fabrikalarına ucuza sunsa bile yem fabrikalarının hayvancılık sektörüne yapacakları yem satışında bir indirime gitmelerinin beklenmediğini bildiriyor. Tarım Ekonomisti Sayın Ünal Altıparmak ülkemizde şimdilerde dış piyasaya göre pahalı olan mısır ve buğdayın fiyatlarının önümüzdeki beş yılda eşitleneceğini beklediklerini, hayvan yemi girdilerinin ithalatındaki gümrük vergilerini indirmek yerine iç piyasada üretim odaklı stratejik planlara ihtiyaç duyulduğunu, günübirlik politikaların sürdürülmesi halinde endüstriyel tarım ürünlerinde dışa bağımlılığın süreceğini söylüyor.
Saman, yonca ithali bu malların yurt içi satışını düşürecek mi?
Kesif yem ve kaliteli, kalitesiz kaba yem sektörünü Çiğ Süt Üreticileri Grubu adına takip eden Sayın Hakkı Gülerman bakınız ne diyor:
Kaba yem ihtiyacını karşılamak üzere sıfırlanan gümrük vergilerinden sonra, kuru ot Ankara teslimi 0,74 Lira/kg olduğu duyumlarını alıyoruz. Önce 0,440 Lira istenen ithal ot hemen 0,74 Lira'lara çıkmış. Bulgaristan'dan ithal edilmek istenen samanın balyasına yerinde 10 Lira
isteniyor. Müşterilerimizden iyi yetiştirici sınıfında olanlar bile, ellerindeki samanı satmayı planlıyor. Bize ise ineklerden bu parayı kazanamayız hesabıyla ineklere mezbaha yolu gözüküyor. Keşan mezbahasında bir günde 125 inek kesildiğini ve bu ineklerin sağlıklı olduğunu, 2.500- 3.500 Lira'lara sağlıklı ve verimli inek satıldığını duyuyoruz.
İç piyasada saman, ot, yoncanın fiyatı ne ise o fiyattan aşağı satacak bir ot, saman ithalatçısı ortaya çıkar mı? Çıkmaz!
Ege TV’de ‘’ Çiğ Süt Fiyatları Ne Olmalı ‘’ programına birlikte katıldığımız AK PARTİ 22. ve 23. Dönem Aydın Milletvekili, Orkoop Başkanı Sayın Ahmet Ertürk beyefendinin‘’İçerde pahalılaşan samanı, yoncayı, çayır bitkilerini eken de diken de çiftçimizdir’’sözlerine burada yer verirken ‘’o pahalı samanı tarlada üretenler, satanlar, yükleyen işçiler, kamyon ile tüketicisine getiren kamyoncular da bu ülke insanıdır’’ gerçeğini de ben ilave ediyorum.
Saman makinesi, saman balya makinesi, mısır silajı biçme ve balyalama, paketleme makinesi, yonca üretimine hem parasal destek vereceksin hem de yonca, kaliteli kaba yem ithal kapılarını açarsanız çiftçi gelecek yıl devletine güvenip yonca, çayır bitkisi tarımı yapar mı?
Canlı hayvan pahalandı ithal et, et pahalandı ithal et, saman, yonca pahalandı ithal et, tavuk eti, yumurta, çiftlik balığı pahalanmadığı halde soyanın yerli üretimini, üreticilerini bitirecek şekilde gümrüğünü indirip, ithal ettirmek, çok yanlış politikalar, hareketler bunlar!
Şimdi soruyoruz:
Sahi piliç eti, yumurta pahalandı mı ki onun yem girdisi olan soyanın gümrük vergileri indirildi? Diğer türevlerin yanı sıra kepeğin de gümrük vergisinin indirilmesi ile soya kullanılmayan süt yeminin fiyatları inecek mi? Çiğ sütü üretenlerin gelirleri artacak mı? İnsanların gıdası çiğ süt nasıl ki ucuzlatılamaz ise hayvanların gıdası yemin ucuzlatılacağını sanarak çiğ süt üreticisinin gelirlerinin artacağını sananlar ya saf olup hayal peşindeler ya da çiğ sütten değil kanatlı sektöründen geçimleri olabilir.! Çiğ Süt üreticisinin gelirleri iki şekilde artırılabilir, birincisi çiğ süt fiyatlarını olması gereken değer olan 1,2 TL’ye getirilmesi iledir. İkincisi ise kesif yem ve kaliteli kaba yemde desteklerin artırılması iledir. Sadece kaliteli kaba yem açığımızın kapatılması için 2011 yılı 484 Milyon TL olan rakamın 2,5 milyara yükseltilmesi ile mümkün olabilirse de bu deveye hendek atlatmaya kalkışmaktır. Çiğ süt fiyat yem paritesinin 1’e 1,5 olması gerektiğini ezberleyenlerin; çiğ süt fiyat-kutu süt paritesinin de AB ve gelişmiş ülkelerdeki gibi yine 1’e 1,5 kat olması gerektiğini ezberlerine
katmaları gerekir. Yine ABD ve AB ülkelerinde endüstriyel süt sektörünün net kazancı % 20 iken ülkemizdeki endüstriyel süt sektörünün net kazançlarının niçin % 68 olduğunu sorgulamalıdırlar. Çiğ süt satın alımlarında ‘’serbest piyasa var ‘’ diyen kısmi üretici temsilcileri, geçmişte kasaba gönderilen ve önümüzdeki günlerde, gelecekte de kasaba gidecek ineklerden endüstriyel süt sektörü, hayvancılık siyasetçileri kadar sorumlu olacaklardır. Destekler 20 kat artırılmış olmasına rağmen hayvancılık ayağa kalkamıyor. Çiğ Süt fiyatı-yem fiyatı paritesinde çiğ sütün fiyatı değil yem fiyatı düşürülmeli diyenler olmayacak öneriyi siyasetçilere sunarak üreticilerin gözlerini boyamaya çalışılmaktadır.
Saman kararnamesinde soyanın fiyatı düşürülürken soya çiftçisinin kafasına balyoz indirildi, gelecekteki soya üretimimizin dibine ise incir ağacı dikildi.
İşleri, geçim meslekleri çiğ süt üretimi ve üretenlerin temsilcisi gibi gözüküp veya kısmen de öyle olanlar bu indirilen gümrük vergileri karşısında süt yemi fiyatlarının ne kadar düştüğünü kamuoyuna sunmalıdır. Saman kararnamesi için teşekkürlerinde mehdiye dizdikleri GTH Bakanı Sayın Mehdi Eker’e bu sefer şehir meydanında düzenleyecekleri karşılama töreninde ucuzlatılan süt ineğini keserek bir kez daha teşekkür etmeliler!
Endüstriyel yem sektörünün yem girdilerinin ucuzlatılması adı altında bilerek veya bilmeyerek soya lobiciliğini sahi hangi hayvancılık örgütleri yaptı? Yazılarımı takip edenler gayet iyi bilir: ‘’Çiğ süt fiyatı artırılmamalı, yem girdilerinin fiyatı düşürülmeli’’ diyenler deveye hendek atlatmak istiyorlar! Deveye hendeği atlatmak mümkün olmasa da buna kalkışmak endüstriyel tarım ürünlerinde yerli üretimi ve hayvan varlığımızı bitirecek!