Teknolojimizi Kurmaya Cumhuriyet İdeolojimiz
Yerli Arabadan Teknolojimizi Kurmaya Cumhuriyet İdeolojimiz
“Yurdumuzu dünyanın en mamur ve en medeni memleketleri seviyesine çıkaracağız. Milletimizi en geniş refah, vasıta ve kaynaklarına sahip kılacağız. Milli kültürümüzü muasır medeniyet seviyesinin üstüne çıkaracağız. Bunun için, bizce zaman ölçüsü geçmiş asırların gevşetici zihniyetine göre değil, asrımızın sürat ve hareket mefhumuna göre düşünülmelidir. Geçen zamana nispetle, daha çok çalışacağız. Daha az zamanda, daha büyük işler başaracağız. Bunda da muvaffak olacağımıza şüphem yoktur.” (10. Yıl Nutku; Mustafa Kemal ATATÜRK)
Atatürk’ün Onuncu Yıl Nutku’nda bu şekilde ifade ettiği gibi yeni Türkiye Cumhuriyeti’nin hedefi ‘muasır medeniyetler seviyesine’ çıkmaktır. Bu da yine Mustafa Kemal Atatürk’ün ifadesiyle ilim ve fennin tahsili ve çok çalışmakla mümkün olacaktır.
Kısa bir süre sonra Cumhuriyetimizin 88. yılını kutlayacağımız günümüzde Ulu Önder’in belirlediği bu hedeflere maalesef henüz ulaşabilmiş değiliz. Ama 1938’de uçak fabrikamız vardı ve Türkiye Cumhuriyeti uçak ithal edecek bir seviyeye gelmişti.
Çok tartışılan 1960 kanlı ihtilali sonrası Cemal Paşa’nın ısrarıyla yerli araba yapımına başlanıp çok kısa sürede yüzde yüz yerli iki adet ‘devrim’ otomobili üretilmişti.
Yerli otomobil üretimi öncesi Cemal Paşa şunları söylemişti: "....Tarımı da ıslâh edeceğiz; ancak ot satmakla neticeye varmak kabil değildir. Bir vapur dolusu pamuk karşılığı yedi-sekiz otobüs alabiliyoruz. Bir vapur pamuğun ne emeklerle meydana geldiğini takdir edersiniz. Bu cihetle sanayi de lâzımdır."
"Muvazeneli (dengeli) bir tempo ile sanayileşmek mecburiyetindeyiz. Buna mutlak zaruret vardır. "Bizde sanayi yok mu?" diye soracaksınız. Vardır; ancak bunlar o kadar dağınıktır ki, heyeti umumiyesini (tamamını) bir istikamette çalıştırmak lâzımdır."
"Otomobil sanayiine gelince; medenî bir memleket nakil vasıtalarını kendisi yapmalıdır. Nakil vasıtaları bugünkü dünyada, ekonomik alanda büyük yer almaktadır. Nakil vasıtalarını kendimiz yapmalı, kendi vasıtalarımızla taşımalıyız. Bidayette (başlangıçta) bazı yerli aksamlarını vücuda getirmeli ve inkişaf ettirerek (geliştirerek) % 70 - 80'ini meydana getirmeliyiz."
"Türkiye'de otomobil yapılamaz diyorlar. Bu tamamiyle kara bir düşüncenin mahsulüdür. Türkiye'nin bugün malik olduğu bir çok sanayi kolları vardır ki, bizi bu mevzua da teşvik ediyor...." (http://tr.wikipedia.org/wiki/Devrim_(otomobil))
Bu görüşlerin sahibi Cumhurbaşkanımızın ısrarıyla üretilen yüzde yüz yerli arabamız ‘devrim arabalarının’ serüveni, o yılın 29 Ekim’inde Ankara’da kısa bir sürede sona erer. Noktayı yine Cemal Paşa koyar: "Batı kafasıyla otomobil yaptık ama Doğu kafasıyla benzin ikmalini unuttuk".
Devamında Koç’un girişimiyle Ford Motor ortaklığında üretilen Anadol’umuzun hikayesi de biraz ‘devrim’e benzer. Sonrasında diğer alanlarda olduğu gibi otomobilde de maalesef montajdan ileriye geçemeyiz.
Yerli otomobil üretmek dahası yerli teknolojimizi kurmak Türk bilgin, alim, mühendis, teknisyen, tekniker ve sanayicinin namus benzeri büyük bir davası olmuştur. Onların bir çoğunun hayalini muhtemel gerçekleşecek yerli teknolojimiz süslüyor.
Daha 1938’de uçak fabrikamız varken 88 yıl sonra bugün montajdan ileri gidemeyen sanayi ve teknolojimizin bu halini devlet ideolojimizde aramak lazım diye düşünüyorum. Yüzde yüz yerli otomobil üretilmişken bazı aksaklıklar bahane edilerek bu başarının üzerini çizmekte devlet ideolojisi yatıyor olmalı. Şayet devlet irademiz bu konuda samimi ve ısrarlı olsaydı bu kadar başarı sonrası bunu burada bitirmezdi. Ulu Önder Atatürk’ün büyük hedefine rağmen muhtemelen dış etkenden yerli teknoloji kurulması devletin olmazsa olmaz ideolojisi olmamıştır.
Başbakan Tayyip Erdoğan’ın yüzde yüz yerli otomobil üretilmesinde kesin kararlıkla girişimde bulunması sonrası bir çok kesimde dudak bükmeler ve yüz ekşitmeler oldu. Yerli otomobil ne lazım ki, kime ne kazandıracak gibi düşünceler hal diliyle seslendirildi. Yılların tanınmış otorite yazarlarından Mehmet Barlas konuyla ilgili yazısında bu düşünceleri dile getirdi. Sonuçta yüzde yüz yerli otomobil üretiminin bir anlamda imkansızlığı ve çokta gerekli olmadığı görüşü çıkıyor Barlas’ın yazının bitiminde:
“Bugün "İlle de yerli otomobil yapacağız" sloganlarının seslendirilmesini dinlerken, teknolojinin şekillendirdiği yeni dünyayı tam olarak kavrayamadığımızı görmemek imkânsızdır. "Kendi otomobilimizi yapalım" veya "Kendi uçağımızı yapacağız" diyenlere Boeing örneği de verilebilir.
Bir "Boeing 777" uçağında 3 milyon parça vardır.
Seattle'daki Boeing fabrikasında bu uçağın sadece gövdesi ve kanatları imal edilir.
Bu uçağın diğer parçaları ise 17 ülkedeki 900'ü aşkın tedarikçiden gelir.
Örneğin "Boeing 787" modeli için çarpmayı önleyici ve sıfır görüşle inmeyi sağlayan sistemler Hindistan'daki HCL Technologies şirketinde alınmaktadır.
"Dağıtılmış imalat" diyebileceğimiz bu yeni sürecin en önemli görevlisi "Ağ yönlendiricisi"dir.
Siz "Yerli otomobil yapıp bunu 20 bin liraya satacağım" diyecek yerde, önce dünya pazarında ihtiyaç duyulan bir modeli dizayn etmeye çalışın.
Kısacası teknolojiyi almak yeterli değil.
Hele bu çağda "Yerli" otomobil üretmek iddiası asla milli gururun ifade aracı olmamalıdır.” (http://www.sabah.com.tr/Yazarlar/barlas/2011/10/04/yerli-otomobil-yapmak-hevesi-ve-gercekler)
1938’de yerli uçak fabrikasını kuran Cumhuriyetimizin kurucusu Ulu Önder Mustafa Kemal Atatürk’ün muasır medeniyetlere ulaşma hedefi, devamı cumhuriyet devlet ideolojisinde, yerli sanayi ve teknolojiyi kurmayı adeta içine almamış.
Yoksa onca başarılara rağmen bugün yerli teknolojimizin olmaması imkansızdı.