Yerel Yönetimlerde Başarı Şartı Kurumsallık
Ülkelerin kamu yönetim sistemleri sınırları içinde yaşayanların kültürel, siyasal, sosyo-ekonomik ve tarihi faktörlerinin etkisi altında oluşarak gelişir.Merkezden yönetim sisteminde genel ve yerel bütün kamu hizmetleri tek elde yani merkezde toplanmıştır. Yerinden yönetim sisteminde ise kamu hizmetleri o bölge halkınca seçilen ya da oluşturulan kuruluşlar ya da organlar eliyle yürütülmektedir.
Ülkemizde idari ve mali sistem geleneksel merkeziyetçi bir yapıdadır. Yetkiler büyük oranda merkezde toplanmıştır. Kamu hizmetlerinin yerine getirilmesi bakımından iki sistemin yumuşatılmış şekli ile uygulama göstermektedir. Yönetim örgütü Anayasada belirtildiği gibi kuruluş ve görevleriyle merkezden yönetim ve yerinden yönetim esasına dayanır. Merkezi yönetimin taşra örgütlenmesinin dayandığı temel ilke yetki genişliğidir. Yetki genişliği merkezin ve genel yönetimin taşra kuruluşlarına kendiliğinden karar alma uygulama yetkisini tanımasıdır.
Ülke sınırları içinde yaşayan halka götürülen kamu hizmetlerinin sadece merkezi yönetimce yerine getirilmesinin zorluğu yerel idarelerin önemini ortaya çıkarmıştır. Bazı kamu hizmetleri geleneksel olarak merkezi yönetim tarafından yerine getirilirken, bazı hizmetlerin o yörede bulunan yerel yönetimlerce yürütülmesi zaruri olmuştur.
Merkezi ve yerel yönetimler arasında biri idari biri mali olmak üzere iki yönlü ilişki vardır. İdari ve mali paylaşımda hem gelir kaynakları hem görev ve faaliyet alanında sınırlamalar vardır. Üniter özellik taşıyan Türkiye idari yapısı gereği yetkiler büyük oranda merkezde toplandığı için yerel yönetimler merkezi idarenin idari ve mali vesayeti altındadır.
Yerel yönetimlerin: İl özel idareleri, Belediyeler, Büyükşehir Belediyeleri ve Köylerden oluştuğu görülmektedir. İdari ve mali paylaşım düzenli bir esasa dayanmamaktadır. Gelir yönünden de merkeze bağlı bir görüntü çizen yerel yönetimlerin kendi oluşturdukları kaynaklar sınırlı kalmaktadır.
Kamu ekonomisinin üretici birimi olarak merkezi idareler yanında devlet faaliyetlerini yerine getirmekte olan yerel yönetimler kamu yönetiminin önemli bir parçasıdır ve hızla gelişen günümüz şartlarında kendini fazlasıyla geliştirmelidir.
Yerel yönetimler hizmetleri yerine getirirken sınırlarında yaşayan halkın ihtiyaçlarını göz önüne alarak oluşturulan bütçelerin elverdiği imkânda en iyi şekilde olması için gayret göstermelidir
Anayasamız yerel yönetimlere görevleri ile orantılı gelir kaynakları sağlanır hükmü getirerek yeterli kaynak sağlanılmasını kural haline getirmiştir. Genel bütçede vergi gelirleri hâsılatı toplamının %3.83’üne isabet eden kısmını fonlarda toplanmakta yine vergi gelirlerinin %7.12’lik bölümünü nüfus durumuna göre belediye ve il özel idarelerine dağıtılmaktadır. Bu fonlar ise Belediye Fonu İl Özel İdare Fonu ve Mahalli İdareler Fonu’dur.
Ülkemizdeki kamu hizmetlerinin yürütülmesinde yerel yönetimlerin durumunu
ve mali kaynaklarını kısaca irdelendikten sonra hizmetlerin ve harcamaların kamuoyunda şeffaflığı konusunda merkezi yönetiminin denetiminin yetersizliği ve bu denetimde halkın da yer alması konusuna değinilmesi önemlidir.
2007 yılında yerel yönetimlerin şeffaflığı konusunda önemli bir adım atılmıştı. Ülke bilânçosuna doğru bir adım olan bu uygulama ile merkez yönetim bütçesinden sonra ilk kez yerel yönetimlerin bilânçosu yayımlandı.
Maliye Bakanlığınca açıklanan istatistiklerde bir anlamda ülke bilânçosu hakkında bilgiye sahip olunundu. Bu istatistiklere göre yerel yönetimler merkezi yönetimlerin 5/1 ‘i kadar bir bütçeye sahip. 2006 yılı verilerine göre Merkezi yönetimin 175 milyar YTL’lik bütçesine karşın yerel yönetimler 33,5 Milyar YTL’lik bütçeye sahiptir.
Yerel yönetimlerin sınırları içinde yaşayan halkın, belediyelerin ve bunlara bağlı işletmelerin finansal tabloları ve bilânçoları hakkında hiçbir bilgisi bulunmamaktadır.
2004 yılında devlet hazinesinden ödenen yerel yönetim borçları 12 Katrilyon TL olmuştur.
2006 yılında 14,4 milyon YTl belediye borçlarının merkezi yönetim tarafından üstlenilmesi istenilmiştir. Merkezi yönetim bu isteklerin önemli kısmını kabul etmek zorunda kaldı. Belediyeler KİT’lerden aldıkları mal ve hizmetlerin bedellerini geç ya da hiç ödemeyerek borçlarını arttırmıştır.
Yerel yönetimlere ait tüm finansal bilgilerin düzenli biçimd açıklanmamasının ve açıklanan bilgilerin bağımsız uzmanlarca denetlenmemesinin sakıncaları her zaman görülmüştür.
Belediye yönetimlerinde objektif yönetim uygulanmaması sonucu ortaya çıkan suiistimaller devlet bütçesine görev zararı olarak dönüş yapmıştır. Belediye yönetimlerinin siyasi hizmet anlayışı nedeniyle yaptıkları hizmetlerin ve aksaklıkların görülmezlikten gelinmesi nedeniyle ortaya çıkan yanlı yönetim halk tarafından bilinememiş, değerlendirilememiştir. Yönetimdeki bu aksaklık çeşitli biçimde yolsuzluk iddialarıyla gündeme gelerek belediye yönetimini yıpratmıştır.
Belediyelerce her yıl yapılan faaliyetlerle ilgili olarak yayınlanacak mali ve hizmet bültenleri kurumsal yönetim ve şeffaflık ilkelerinin bir gereğidir. Bu uygulamalar belediyelere bağlı işletmelerin yönetiminin işlevini ve denetimini de kolaylaştıracaktır. Mali ve hizmet denetimlerinin merkezi yönetiminin dışında o yöre halkınca oluşturulacak bağımsız denetim kurullarınca yapılması hizmetlerin verimliğini arttıracaktır. Yerel halk içinden mesleklerine göre oluşturulacak bir kurul, bilânçoları ve finansal tabloları bağımsız denetim firmalarına onaylatarak güvenirliliğini tescil ettirmelidir. Yerel halk tarafından oluşturulacak kurul, her yıl belediyenin hizmetlerini analiz edip, harcamaların verimli kullanılıp kullanılmadığını denetleyerek yılsonunda faaliyet raporu olarak kamuoyuna sunmalıdır. Böylelikle kamuoyu belediye yönetiminin başarılı bir yönetim çizip çizmediğini belirleyerek bir dahaki dönemler itibarıyla bunu değerlendirebilecektir.
Belediye yönetimi hizmet götürdüğü topluma dürüstçe hesap vermek zorundadır. Kurumsal yönetim ilkeleri özel firmalara dahi finansal verileri açıklama zorunluluğu getirmiştir. Merkezi yönetimden aktarılan gelirler, yardımlar, vergi gelirleri ve vergi dışı gelirlerin belediye yönetimlerince hizmetlerde kullanılmasının verimliliğini ölçecek halk denetimi olmadan, yerel yönetimlerin güçlenmesi mümkün değildir.
Belediye seçimlerinin yaklaştığı son günlerde belediye başkanları hakkındaki iddialara verilecek en iyi yanıtı, yöre halkının oluşturduğu kurulların denetim raporları cevap verecektir. Bu raporlar sadece bütçe ve finansal tabloları içermeyecek aynı zamanda tüm hizmetlerin yerine getirilmesinde optimum kaynakların kullanılıp kullanılmadığını da açığa çıkaracaktır.
Belediye Başkan Aday Adaylarına bu konuda çok iş düşmektedir. Vaat ettikleri hizmet çizelgelerine her yıl bilânçolarını ve finansal tablolarını yayınlama maddesini eklemeli, bu raporların bağımsız denetim firmalarına onaylatma şartını koymalıdır.
Yerel yönetimler kurumsallaşmalı, kurumsal yönetim yönünde bu adımlar atılmalıdır.
Fırat AYHAN