Yeni Yıla Girerken
İzmir Tabip Odası’nın bir bildirisi:
Değerli meslektaşlarımız,
Her yılın sonunda yeni yılı karşılarken, bir yandan geride bırakılan yılın değerlendirmesi yapılır, diğer yandan gelecek yıla ilişkin beklentiler paylaşılır.
Doğal olarak bizler de sağlık ve tıp alanlarına ilişkin değerlendirmelerde bulunacağız!
Öncelikle yeni yılın tüm meslektaşlarımıza ve halkımıza iyilikler getirmesini dileriz. Yeni yılın iyilikler getirmesi üzerine vurgumuzun, 2011 yılının götürdüğü onca olumluluktan kaynaklandığını bilmenizi isteriz.
2011 yılını özetlemek gerekirse; ülkemizdeki sağlık sistemi, hem sağlık çalışanlarımız, hem de hastalarımız için yıkım etkisi yaratacak bir duruma gelmiştir.
Hastalar ve hastalıklar üzerinden para kazanmanın tüm olanakları sağlanmıştır. Hastalar açıkça ve resmen müşteri olarak kabul edildiklerinden, sağlık sisteminde başarı, insanların sağlık hizmetini ne kadar fazla tükettikleri üzerinden değerlendirilmiştir. Başarının gizli ölçütü, kalite ve verimlilik ile makyajlanan kârlılık olmuştur.
Sağlık hizmeti bireyselleştirilmiş; vatandaşları hastalıktan korumak yerine, hasta olduklarına inandırmak, hastalıkları kışkırtmak, hastayı ilaca ve tetkike kolay ve hızlı ulaştırmak temel hedef olmuştur. Vatandaşlarımız bütün bu “yalancı” olumlulukların bedelini niteliksiz, eşitsiz ve kamusal olmayan bir sağlık sisteminde kaybolarak ödemiştir.
Sağlık otoriteleri tarafından yapılan yasal düzenlemelerdeki hukuksuzluk, hoyratlık, ben bilirimcilik ve başkalarının görüşlerini hiçe sayma geçtiğimiz yılın hemen her gününde yaşanmıştır!
Otoriter anlayış çoğulculuk değil, ama çoğunlukçuluk kalkanı ardına gizlenerek “halkın yararına” paradigması ile sağlık ortamını birbirine katmış durumdadır!
Başta hekimler olmak üzere, tüm sağlık çalışanlarına yönelik baskıcı, kuşatıcı ve zorlayıcı anlayış mesleki bağımsızlığı, güvenceli bir çalışma ortamını ve insanca yaşamaya yetecek ücret hakkını çok görmüştür. Özellikle yıpratıcı ve yorucu bir çalışma yaşamı demek olan hekimliğin ardından huzurlu bir emeklilik bizler için hayal olmuştur!
TBMM üyeliğinde iki yılı dolduranların emekliliğe hak kazandığı ve bununla da kalmayıp aylıklarına bol kepçe zam yapmada sınırların zorlandığı günümüzde, hekimlik gibi kutsal bir işin emeklilikte 1500 TL aylıkla cezalandırıldığı gerçeği önümüzde durmaktadır!
Bu süreçte sürekli baskı gören hekimlerin ve hekimlik mesleğinin bilinçli ve sistemli bir yıpratma, ucuzlaştırma, değersizleştirme kurgusuyla da baş başa olduklarını görmezden gelemeyiz.
Ne yazık ki, sayın Sağlık Bakanı’nın son talihsiz açıklamaları bizlerin ne demek istediğinin anlaşılmasını kolaylaştırmış oluyor. Sayın bakan diyor ki; “Doktor hastanın tahlil sonuçlarına bakarak kalbinden ameliyat edilmesi kararı verdiyse hasta bu sonuçları alıp başka doktorlara da göstermesi gerekir. Bugün bir elbise alırken bile mağaza mağaza dolaşıyoruz. Kalbini emanet etmeden önce elbette on yere soracaksın! Bu kültürün oluşması lâzım. Çünkü, şifayı Allah verir, hekim vermez hekimi sadece vesile eder!”
Bu açıklamanın, toplumun hekime duyduğu güveni olumsuz etkilemeye yönelik olduğu ortadadır. Bu açıklama kendi içinde çelişkiler de taşımaktadır. Şifa Allah tarafından verilmekte ise, hasta şifa bulmadığında sorumlu kimdir? Bakanın söylediğine göre hekim değildir. Öyleyse hekimler neden şiddet görmektedir? Neden her yıl mesleki sorumluluk sigortası ödemektedir?
Her şey bir yana, bu açıklamanın ana fikri hekimi ve hekimliği değersizleştirmektir! Değersizleştirilen bir varlığın şiddetten, saygısız yaklaşımdan, umursamaz anlayıştan uzak tutulması mümkün olabilir mi?
Bu aymazlığa karşı bir çift sözümüz var! Başta hekimler olmak üzere sağlık çalışanları sağlık hizmetinin özneleridir. Başka deyişle olmazsa olmazlarıdır!
Peki hekimlerimiz ne düşünüyor?
İzmir Tabip Odası olarak son dönemde, İzmir ilindeki sağlık kuruluşlarına pek çok ziyaret gerçekleştirdik. Sağlık ortamına ilişkin olarak hekimlerimizi ve ilgi duyan sağlık çalışanlarını bilgilendirdik ve görüşlerini aldık. Bu ziyaretlerden çıkardığımız temel sonuç, hekimlerin ve sağlık çalışanlarının mutsuz, umutsuz ve tükenmiş olduklarıdır!
Akıldan çıkartılmamalıdır ki, mutsuz sağlık çalışanı verimli ve yararlı olamaz! Halkı memnun etme gerekçesine sığınanların dikkate alması gereken çok önemli bir gerçeği sizlerle paylaşmayı görev biliyoruz;
Sağlık ortamına her geçen gün egemen olan baskıcı, kuşatıcı ve dayatıcı tutum bir etki olarak tepkisini oluşturacaktır. Bu tepkinin odağı da, her zaman olduğu gibi İzmir Tabip Odası olacaktır. Bu nedenle her nerede çalışıyorsa çalışsın tüm hekimlerimiz için güzel bir gelecek adına, 2012 yılına direnme, dayanışma ve mücadele ruhuyla giriyoruz!
Her şeye rağmen bizim umutsuz olma hakkımızın olmadığını biliyoruz. Yeni yılın ülkemiz ve insanımız için nitelikli sağlık ve kalıcı mutluluk, hekimlerimiz ve çalışanlarımız için insanca yaşam getirmesini diliyoruz.
Saygılarımızla,