Yeni Kaymakamın Azmi, Halka Yürek Oldu
BİR AVUÇ YÜREKLİ İNSAN VE ONLARI CESARETLENDİREN YENİ KAYMAKAM!
Bu yazı aynı zamanda “Bilgiağı. net”te de yayınlanacağı için orada yayınlanan önceki yazımızın altını dolduran bir yazı olacaktır. Onun içinde benim açımdan önemlidir.
BİZ BUYUZ İŞTE!
Demiştik iki hafta önce “Bilgiağı.net”te Kürt’ü, Çerkez’i, Alevi’si, Türk’ü ile nimeti kıt merhameti bol bu coğrafyada BİZ BUYUZ! Demiştik.
Sanki bunları doğrularcasına bir olay yaşandı geçtiğimiz günlerde bu güzel ilçede. Gazetemizin de manşetini haklı olarak işgal eden bir haberdi bu. Nasıl haber denilirse buna, öyle bir haberdi işte.
Ayyaş bir baba, sefalet ve yoksulluğa evlatları adına eyvallah derken, koca dayağı canına tak etmiş bir anne, en büyüğü yedi yaşında dört kardeş ve bunlara uzanan sımsıcak bir kaç koca el. İşte bizim kahramanlarımız bunlar.
Biz o koca ellere devlet eli dedik ya galiba insanlık eli demeliydik, fakat nihayeti devletin imkânlarına dayanan bir el olduğu için devlet eli dedik. Çokta haksız sayılmayız.
Bir köy okulu müdürünün ateşlediği kıvılcım; dört minik kalbin ve parçalanmış iki koca insanın belki de talihini değiştirecek.
En büyüğü yedi yaşında Ortaoba köyünde yaşayan dört kardeş, şimdi hayata, daha güvenli bakıyor. Kimin sayesinde? İşte bu coğrafyanın merhameti sayesinde...
Başta o okul müdürü (ben isimleri isimsiz bırakmak istiyorum. Çünkü bu insanların reklâma veya gösterişe pek de ihtiyaçları yok hani)sayesinde. Bir müdür ki; yüzlerce öğrencisi arasından daha henüz birinci sınıf öğrencisi küçük Cansu’nun ahvalinden bir şeylerin yanlış yolda olduğunu keşfedebiliyor. Yetmedi başka bir köyden taşımalı gelmesine rağmen Cansu’yu yanına alıp evine kadar gidebiliyor.
Gerisi kolay, İlçe Milli Eğitim Müdürlüğü harekete geçiyor. Sendika temsilcileri, diğer okul müdürleri ve derken olay İlçe Kaymakam’ı Muhammet Emin Güngör’e intikal ettiriliyor.
Bu insanları yüreklendirende İlçe Kaymakam’ı Muhammet Emin Güngör’ün tavrı oluyor haliyle. Raporu alır almaz bizzat kendisi olaya el koyuyor, ne bir memur görevlendiriyor, nede kolluk kuvveti, bizzat o minik kalplerin attığı viraneye hareket ediyor ve bundan sonra olayın seyri kendilerinin kontrolün de şekil alıyor.
Kışın ortasında sobasız, yiyeceksiz ve barınmadan yoksun, terk edilmiş bir vaziyette belki de ölmek üzerelerken devlet adına insanlık kapılarını çalıyor, dört minik kalbin.
“Evladım sen vatana faydalı bir birey olarak yetişeceksin.” Nasihati en zor zamanında devleti tarafından elinden tutulmayan bir çocuğun ne aklına, nede gönlüne yer eder.
İşte devlet bu olsa gerek, kendisine faydalı bireyleri yetiştirmek için önce onları; ana şefkatinde kucaklamalı. Minik Cansu, daha miniği Zeynep, bebek Efe ve Emre dün devletle böyle tanıştılar, hem de kendilerini terk eden ana şefkatinde. Karınları doydu, belki de uzunca zamandır ilk defa bir sıcacık yatakta yattılar. Doktoru ilk defa gördüler, ilk defa kendilerine yeni yeni elbiseler alındı hem de hiç tanımadıkları birileri tarafından yapıldı bütün bunlar.
İlk defa birileri onların geleceğini düşündü. Cansu’nun okulunu değiştirdi. Taşımalı gitmekten kurtuldu ilk defa, ilk işi olarak ödevlerini düşünecek belki de bundan sonra bu sayede.
Diğerlerinin aklı ermiyor bütün bu olup bitene, anneleri niçin evi terk etti? Babaları niçin kendilerini yalnız bıraktı? Niçin karınları doymuyor? Kışın evde neyle ısınılır? Hastalık nedir? Tedavi nedir hiç görmemişler ki. Daha kaç kış geçirdiler, kaç yazları oldu önlerinde, yaşları kaç ne bilsinler yavrucaklar.
Bir köşede bırakılmakta hayatın kendisi sanıyorlar, bu yaşanılanı bir oyun biliyorlar ve sadece canları üşüdükçe acıyor ve karınları acıktıkça bazı şeylerin farkına varıyorlardır belki de. Emre hastalığını eğer yaşarsa eski haliyle ki, çok zor. Ergen delikanlı olunca anlayacaktı.
Eğer ellerinden tutulmamış olsaydı ve onlar her şeye rağmen hayata tutunmuş olsalardı; yaklaşık 10 yıl sonra; ne Cansu’ya, ne Emre’ye, ne Efe’ye, nede Zeynep’e devleti anlatamayacaktı bu insanlar. Çünkü bu köyümüz Alevi köyüydü ve ha bire birileri bu ülkede ayrıştırmaya ve insanları kamplaştırmaya devam ediyor olacaktı. 10 yıl sonrada.
İşte bu yürekli insanlara ne kadar minnet duysak, ne kadar arkalarından methiyeler yazsak, azdır diyoruz. Zenginliğimiz; yüreğimizdeki taşıdığımız sevgidir, diyoruz. Elimiz kocaman, yüreğimiz kocaman ve biz kocaman bir milletiz diyoruz.
Ayrışmaya değil birleşmeye, zıtlaşmaya değil kucaklaşmaya ihtiyacımız vardır diyoruz. İyi ki varsınız o yürekli insanlar ve sizleri cesaretlendiren Kaymakam Muhammet Emin Güngör, iyi ki bu ilçedesiniz, keşke görev süreniz daha uzun olsaydı. SAYGILARIMLA!