content

yazarportal-com-bilgiagi-net-tasviriefkar-com

29 Ağu

Yediğimiz Etler Helal Değil!

Hem damak tadına düşkün biri, hem bir hayvansever hem de inançlı bir insan olmak, özünde çelişkiler taşıdığı için zordur... Ben yaklaşık 30 senedir üç karpuzu bir koltuğa sıkıştırıyorum...Geçtiğimiz günlerde isminden ilgi duyup aldığım, "Hayvan Yemek" isimli kitabı okudum... Kitap, hazırlık aşamasında yazarının vejetaryen hayat tarzını perçinlemiş, okurlarına da böyle bir iddia ile sesleniyor. Ben ise -henüz- et yemekten vazgeçmedim ama okuduklarım, duyduklarım ve bildiklerim, konu hakkında epey düşünmeme neden oldu...

Hayvanseverliği bir yana koyalım, bugün yediğimiz dana, kuzu ya da tavuk etleri Müslüman inancına uygun mu? Allah'ın yarattığı tüm varlıklara saygı gösteren samimi bir inanan, günümüz Türkiyesi'nde, hayvan kesim tesislerindeki uygulamaları kabul edebilir mi?

İslam dininin kutsal kitabı Kuran, haram koşulan leş, kan ve domuz eti haricindeki hayvanların etlerini tüketirken bir şart daha koyar; hayvanların üzerinde Tanrı'nın adını anmayı... 

Bu emrin iki anlamı vardır; birincisi yüzeysel, görünen anlamdır... Hayvanı gırtlaklarken besmele çeker ya da tekbir getirirsin.... İstersen farklı dualar, istersen salavat okursun... Düpedüz hayvanı başka bir ilah adına / ona sunarak kesmemek bile, bu şartın yerine getirilmesine kafidir... (Bu yüzden İslam fıkhında, Hristiyan ve Musevilerin kestikleri hayvanlar yenilebilir ancak örneğin bir Mecusinin kestiği kurban yenmez...)

Kesilecek hayvanların üzerinde Tanrı'nın ismini anmanın derinlemesine anlamı ise, sadece dille bir şeyler söylemenin ötesindedir... Allah'ı anmak, tekerleme söylemek değildir... Allah'ı anmak; o hayvanı keserken, kesmeden önce, onun da bizler gibi bir can taşıdığını, duyguları, nefsi olduğunu, korktuğunu, heyecanlandığını, paniklediğini, canının derdine düştüğünü, acı çektiğini, hem de çok acı çektiğini bilmek demektir... Allah'ın yarattığı hiç bir canlı, insan da, koyun da, kendi kanında çırpına çırpına boğulmayı hak etmez... Hiç  bir canlı, sıra kendisine gelecekken, kan kokusu içinde diğerlerinin öldürülüşünü izlemeyi hak etmez... 

İşte Allah'ın adını anmak, o hayvanın da bizler gibi bir can olduğunu düşünmek ve anımsamaktır. Allah'ı anmak, onun yarattığına karşı ondan korkmaktır...

Maalesef, her yıl sadece kurban bayramı zamanında, bu hayvancıkların üzerinden milyonlarca lira rant elde eden Diyanet İşleri başta olmak üzere sözde İslam uleması, hacı hocası, şeyhleri, şeyhcikleri, tarikatları, cemaatleri, bu hayvanların üzerinde Allah'ın adını anmak için hiç bir şey yapmazlar. 

Onlar Allah adını anmayı, nefes borusu kesik hayvan kendi kanı içinde boğulurken, tekerleme okumak zannederler.

Günümüzde kesilecek hayvanların ölmeden önce bilinçsiz bırakılmasını, şoklanmalarını sağlayan bir çok teknik var. Bu sayede, hayvanlar mümkün olan en az acılı ve en az dehşetli şekilde öldürülebilirler. Bu İslam'a da, diğer dinlere de, insanlık hasletlerine de uygundur...

Tabi ki hayvanların acısı sadece kesim anıyla sınırlı değil. Günümüzde hayvanlar daha az masraf, daha çok kar, daha hızlı ve seri üretim amaçlarıyla, canavarca bir kapitalist güdüyle yetiştiriliyorlar. Bir dosya kağıdı kadar alanda, kat kat kümeslerde onlarca tavuk barınıyor. Bu tavuklar, doğdukları anda önce gagaları kesiliyor, daha sonra antibiyotiklerle ve yapay besinlerle, hızla semirtiliyor. Böylece normal şartlarda daha civciv olması gereken bir hayvan, şişirilmiş bir tavuğa dönüyor. Yumurta tavukları, ışıklar yakılıp söndürülerek, bir gün içinde iki kez gündüz-gece döngüsüne maruz bırakılıyor ve iki kere yumurtlamaları sağlanıyor... Zavallı horozlar ise, ne kesimde, ne yumurtada hiç bir işe yaramadıklarından, daha civcivken yok ediliyorlar... Hindi çiftliklerindeki hindiler benzer şartlara ek olarak, bir de genetikleriyle oynanıp, çiftleşme yetenekleri ellerinden alınıyor. Yapay döllendirilen hindiler, sadece et üretmeye yarıyor... Bu üretim çiftliklerinde, kümeslerde öyle cehhennem şartları hakim ki, çoğu zaman hızlı ve acısız bir ölüm, bu hayvanlar için ödül sayılabiliyor...

Peki, hayvanı gırtlaklarken tekbir getiren ve böylece onu "İslami usullere uygun" kesmiş olanlar, bu hayvanların daha "insani(!)" şartlarda beslenip yetişmelerine uğraşmaz? Doğal olan, Allah'ın yarattığıdır. Doğal olan, sünettullahtır... Nefes borusunu keserken akıllarına Allah'ı getirenler, hayvanı beslerken neden Allah'ı hiç düşünmüyorlar?

Burada yapılması gereken bellidir. Din-diyanet bir yana konulup, hayvan refahı konusunda yasalar çıkartılmalıdır. Kümes hayvanları, büyükbaş ya da küçükbaş, gıda amaçlı hayvan yetiştiren tüm çiftliklere, üretim tesislerine sıkı denetimler eşliğinde, şartlar konulmalıdır. Aynı şekilde hayvanların kesilirken en azından şoklanmaları sağlanmalıdır... Diyanet İşleri de, Alevilerin nerede ibadet edeceğine kafa yoracağına, bu çalışmalara destek vermelidir.

Bu şartlar altında yediğimiz -kırmızı veya beyaz fark etmez- hiç bir et tam olarak helal değildir, dini koşullara da, insanlık ve vicdan gereklerine de uygun değildir!

Kaan Göktaş
twitter.com/kaangkts | facebook.com/kaangkts

Etiketler : , , , , , , , ,

Bu Yazıyı Yazdır Bu Yazıyı Yazdır

Yorumlar Kapatıldı.



2007-2012 Bilgi Agi / Turkiye nin Interaktif Kose Yazari Gazetesi

Designed By Online Groups
ÇÖZÜM ORTAKLARIMIZ

bizajans, kent akademisi, sunubank