Yazmak, Konuşmak ve Muhalif Durmak
Yazmak… Muhalif duruş.. Yandaş duruş... Konuşmak… Muhalif bir duruş... Yada yandaş bir duruş…
Susmak… Ya muhalif bir duruş.. Yada korkudan susmak... Yada hiçbirşey bilmediğin için susmak.. .
*****
Yazmak ve konuşmak…
Herkese beğendirmek zorunda mıyız, söylediklerimizi ve yazdıklarımızı?
Yanıtım hayır.
Beğenilmezseniz neden okunasınız ki? Neden sizin konuştuklarınızı dinlesinler ki?
Muhalif bir duruşun sahibi iseniz, beğenilmek esas değildir.
Söylerseniz sözünüzü, yazarsanız yazınızı duyurursunuz topluma sesinizi.
Umurunuzda değildir, diğerlerinin ne düşündüğü.
*****
Ya birileri muhaliflik yaparken, ahlakın peşine düştüğünü açıklamışken söylediklerini doğru mu kabul edeceğiz?
Yada aklını mı okuyacağız?
Doğru olan hangisi?
Söylediğini doğru kabul edeceğiz.
Ancak elimizde anahtar olmayacak mı?
Sınamayacak mıyız?
Tartmayacak mıyız?
Konuştuklarının, yazdıklarında samimi olup olmadığını anlamak için…
*****
Bir kentte, yeni yönetime muhalif bir tavır sergilerken sormayacak mıyız?
İlk yıllar ne yazıyordun?
İlk yıllar ne konuşuyordun?
Yetmez, önceki yönetimle ilgili ne yazdın?
Ne konuştun?
Hangi konuyu bir yerlere taşıdın?
Yönetimin bir olumsuzluğunu ortaya çıkarıp haber yaptıktan sonra, aynı haberi hangi gazetelere geçtin?
Nerelere taşıdın?
*****
Her gazeteci ve gazete aynı olmak zorunda mı?
Aynı muhalif tavır yada aynı yandaşlığı, yalakalığı mı yapmak zorunda?
Gazeteci olmak, kumaşının muhaliflikten geçtiğini, iyi gazeteci olmanın yolunun muhalif bir duruşa sahip olmaktan geçtiğini bilmek, ona göre davranmak.
Zordur…
Her mesleğin iyisi ve kötüsü vardır.
Aynı bizim gazetecilikte olduğu gibi.
*****
Gazetemde çalışacağım kadroları ben belirlerim.
Güvendiğim ve işini iyi bilen adamlarla çalışmak isterim.
Siyasi düşüncesi, inancı, etnik kimliği, cinsiyeti önemli değildir.
Esas olan işini iyi yapmasıdır.
Sadece bizim gazete için değil. Tüm kurumlar için geçerlidir bu.
*****
Siyasi, kime karşı hesap verir?
Seçmenine karşı. Ne zaman seçimden seçime… (temsili demokrasilerde böyledir.)
Doğru olan seçim olmadan da hesap verebileceği koşulların yaratılmasıdır.
Seçmen memnun olmadığında, belediye başkanını, meclis ve il genel meclis üyesini, milletvekilini başarısız gördüğünde geri çağırabilme hakkı olmalıdır.
*****
Memur olan biri başarısız olduğunda görevden uzaklaştırılabilmelidir.
Öğretmen olanlarda dahil.
Devlete kapak atmışsanız, kim gelirse gelsin yönetimin başına gelen size bir masa vermek zorundadır. Ve siz emekli oluncaya kadar maaş almaya devam edersiniz.
Yaratmaya, kendini geliştirmeye ihtiyaç yoktur. Çünkü iş ve maaş garantidir.
*****
Şimdi bir belediye başkanı göreve geldiğinden kimlerle çalışacak?
Nasıl seçecek kadrosunu?
Devletin memurları belli.
Seçilen meclis üyeleri belli.
Dışarıdan kadro getirecek mi?
Danışman çalıştıracak mı?
Çalıştırmaz ise nasıl başarılı olacak?
Kötü kadro iş bilmez kadro seçerse seçimlerde hesabını verecek.
İyi kadrolarla, iş bilir kadrolarla çalışırsa ise de seçimlerde karşılığını alacak.
Kim diyebilir ki, ‘o’nunla neden çalışıyorsun?’ diye.
*****
Bu ülkede, muhtar bile olamaz diye gazete manşetleri atan gazeteciler tanırız.
Başbakan müsteşarlarını onaylamayan cumhurbaşkanları tanırız.
Muhtar olamayan siyasi üç dönemdir başbakandır.
Müsteşarlığı bile onaylanmayan bürokrat bugün Milli Eğitim Bakanı’dır.
****
Başbakanlar nasıl bakanlarını kendilerinin belirleme hakkı varsa, belediye başkanlarının da kendi kadrosunu tercih etme hakkı vardır.
Bunu eleştirmek bir muhalif gazetecilik değildir.
Şayet muhalif gazetecilik ise söylenecek şudur.
Aç gazeteni, aç yazılarını bak bakalım.
Eski yönetim için ne yazmışsın?
Yeni yönetimin ilk yıllarında ne yazmışsın?
Sonuç olarak, ‘Halep ordaysa arşın burada’dır.