Yazın Doğanlar Gerçekten Daha Sağlıklı mı Yoksa…?
Heliyon isimli tıp dergisinde yayınlanan bir araştırmaya göre yaz aylarında doğan çocuklar daha “sağlıklı” oluyor (1).
Cambridge Üniversitesi uzmanlarınca gerçekleştirilen araştırma, haziran, temmuz, ağustos aylarında dünyaya gelen bebeklerde düşük doğum tartısı, boy kısalığı ve erken buluğa ermenin daha az görüldüğünü ortaya koydu.
Birleşik Krallık Biobank’ ta kayıtlı 450 bin kadar kadın ve erkeğin boy, kilo, bilişsel fonksiyonlar ve diğer parametrelerin değerlendirildiği çalışma aralık, ocak ve şubat aylarında doğan bebeklerde ise bunun tersi bir durumun varlığını gösteriyor.
Araştırmacılar, bu sonuçları yaz aylarında çocuk doğuran annelerin kanlarında D vitamini seviyelerinin daha yüksek olabileceği ve bunun da çocuğun büyüme ve gelişmesini müspet etkileyebileceği hipoteziyle açıklıyorlar.
Gerçekten de kanda 25-hydroxyvitamin D seviyeleri (25(OH)D) mevsimlere göre değişiklik gösterir.
Yenidoğanın D vitamini seviyeleri de doğum ayıyla ilgilidir ve bir araştırmaya göre yazın doğan bebeklerin D vitamini seviyeleri kışın doğanlara göre iki misli yüksektir (2).
D vitamini meftunları hemen sevinmesinler çünkü bu araştırma D vitamini düşüklüğü gibi yüksekliğinin de şizofreni riskini artırabileceğini bildirmektedir.
Fetal programlama (fetal programming) hipotezine göre anne rahminin çevresinin çocuğun gelişimi ve sağlığı üzerine çok önemli tesirleri var.
Güneş ışınlarının deriye temasıyla D vitaminin aktifleşmesinin rahim çevresini de etkileyebileceği düşünülüyor.
Bu araştırma ile puberte başlangıcının mevsimlerle ilişkisi de ortaya konmuş oluyor.
Erken puberte yani erken buluğa erme kadınların daha uzun seneler östrojen hormonu etkilerine maruz kalmaları anlamına geliyor, östrojen fazlalığı da kanser riskini artırır.
Doğum ayı hastalıkları etkiliyor
Daha önce yapılan birçok araştırmada doğum ayı ile tip 1 ve tip 2 diyabet, multipl skleroz, kalp-damar hastalıkları, obezite, şizofreni başta olmak üzere çeşitli hastalıkların görülme riski arasında bir ilişki ortaya konmuştu (3).
Bu ilişkilerde annenin güneş ışınlarına maruziyeti dışında diğer meteorolojik faktörler, hava kirliliği, beslenme ve fiziksel aktivite gibi etkenlerin rolü olabileceği bildirilmiştir.
Düşük kadar fazla doğum kilosu da riskli
Yaz aylarında dünyaya gelen bebeklerde düşük doğum tartısı, boy kısalığı ve erken buluğa ermenin daha az görülmesi “sağlıklı” olmakla özdeşleştiriliyor ama pek de doğru değil.
Bebeğin doğum tartısının düşük olmasının birçok hastalığa kapı açtığına şüphe olmamakla beraber bebeğin kilosunun normalden fazla olmasının yaratabileceği sorunlar da var.
Doğum tartısı 4 kilodan fazla olan bebeklerde hem çocukluk hem erişkin dönemi kanserleri daha fazla görülür.
Bir meta-analize göre doğum tartısındaki her 1 kilo fazlalık çocukluk çağı akut lenfoblastik lösemi (ALL) riskini yüzde 14, akut miyeloit lösemi riskini ise yüzde 29 artırıyor (4).
Bu risk artışı, fazla kilolu bebeklerde insülin benzeri büyüme hormonunun (IGF-1) fazla olmasıyla ilişkilendiriliyor (5).
Fazla kilolu bebeklerde astrositoma (beyin tümörü) ihtimali de daha fazla (6).
Doğum tartısı yüksek olanlarda meme, prostat, endometrium ve kolon kanserlerinin daha çok görüldüğünü ortaya koyan birçok çalışma bulunuyor (7, 8).
Doğum kilosunun fazla olmasının tip 2 diyabet riskini artırması da mümkündür (9).
Aynı durum uzun boy için de geçerlidir, uzun boylularda kanser riski yüksektir.
Bu araştırmaya güvenilemez
Araştırmacılar, gerçekten çok uğraşıp yorulmuşlar ama araştırmanın pek çok “defosu” var:
BİR: Bu araştırma sebep-sonuç ilişkisini ortaya koyan bir araştırma olmadığı için sonuçlarından kesin hükümler çıkarılamaz.
İKİ: Araştırmada ne anne ne bebek kanında D vitamini seviyelerine bakılmamış olmasına rağmen elde edilen neticelerin D vitaminine bağlanması doğru değildir.
ÜÇ: İlk adet yaşı, doğum kilosu katılımcıların ifadesine göre belirlendiğinden doğruluğu kesin değildir.
DÖRT: Annenin oturduğu evin yeri, annenin ne kadar güneş aldığı ve gıda desteği olarak D vitamini alıp almadıkları da belli değildir.
Tüm bunlara rağmen araştırmanın sonuçlarının gebeliğin son iki trimestrinde güneş alımına, oradan da D vitaminine bağlanması “önyargılıdır.”
Bu araştırmadan tam tersi bir sonuç çıksaydı bu sefer de “Gebeliğin ilk üç ayında annenin güneş almasının önemli olduğunu” söyleyeceklerinden şüphem yok.
Peki, D vitamini gerçekten mucize bir vitamin midir?
Bu soruya cevabım “Hayır” dır.
Nasıl mucize bir besin yoksa mucize bir vitamin de yoktur.
Ve de nasıl her besin bir mucize ise D vitamini de öyle bir mucizedir.
Hiçbir “sağlıklı” yiyeceğin birbiriyle kıyaslanmasını, birinin diğerine üstün tutulmasını doğru bulmam; her birinin kendine mahsus artıları, faydaları vardır.
Bu durum vitaminler için de geçerlidir.
Her vitamin değerlidir, her vitaminin yeteri kadar alınması şarttır, her vitamin eksikliği türlü hastalık ve rahatsızlıklara zemin hazırlar.
D vitaminine diğer vitaminlerden daha büyük “paye verilmesi” doğru değildir, diğer vitaminlere de haksızlık olur.
Gelelim neticeye
Bu araştırmadan itimat edilecek sonuçlar çıkması asla mümkün değil ama araştırmacıların ne olursa olsun D vitaminine methiye düzmeye niyetli oldukları gün gibi ortada.
Tamam, D vitamini önemlidir, olmazsa olmazdır ama her şeyi de D vitaminine bağlamanın, D vitaminini bu kadar göklere çıkarmanın âlemi yok.
Bu D vitamini meftunluğunu anlayamıyorum.
Kaynaklar:
1. http://www.heliyon.com/article/e00031/
2. http://www.ncbi.nlm.nih.gov/pubmed/20819982
5. http://www.ncbi.nlm.nih.gov/pubmed/8877054?dopt=Abstract
7. http://www.ncbi.nlm.nih.gov/pubmed/15700315?dopt=Abstract
8. http://www.ncbi.nlm.nih.gov/pubmed/12064890?dopt=Abstract