Yazık Değil mi O Paralara…
Baştan belirteyim, kurulduğu günden bu yana markalaşmasını takdir ettiğim bir kuruluştur Türk Telekom.
Ya da böyle giderse ‘bir zamanlar beğendiğim’ diyeceğim gibi gözüküyor...
Başarılı gelişti, markasını ve hinterlandını güçlendirdi, sanal dünyanın Türkiye’deki altyapısı oldu.
İşte ben zavallı kul, başına gelecekleri bilmeden had safhada bu marka güvenine sahip olarak yazlık eve internet bağlamak için tereddütsüz Türk Telekom’u seçtim.
Bir bayiye gittim, sıcak kanlı görevli kendilerinin bağlantı sağlayamadığını 444’le başlayan numaradan ulaşabileceğimi söyledi.
Müşteri hizmetleri temsilcisine bağlandım. ‘Yazlık internet paketi şu kadar ay, şu fiyata’ dedi, ‘tamam’ bir sorun yok!
Şeceremin de sorulmasının ardından temsilci “Ekiplerimiz şu gün, şu saatler arası gelecek, mutlaka siz evde bulunmalısınız” dedi.
‘O saatler bana uymuyor, başkası olsa’ demeye kalktım. Hayır mutlaka ben olacakmışım. Peki.
İşlerimi ayarladım, lakin ne gelen oldu ne giden, ne de bir açıklama yapan.
O meşhur 444’lü hattı 444 kez aradım, nafile. Telefondaki müşteri temsilcisi ‘işleminiz açık görünüyor’ diyor başka bir şey bilmiyor. Urla Telekom’u arayınca nihayet soruna teşhis konuldu;
“Bulunduğunuz bölgede açık port yok”.
FİBERLİYEMİYORUZ!!
Peki ne zaman gelecek bu port. Bilmiyorlarmış. Belki yarın belki yarından bir ay sonra!
İyi de yazlık internet bu zaten, epi topu 3 ay. Telefonda olacak gibi değil, güneşin 35 derecede kavurduğu bir günde atladım gittim Urla Telekom’a. Bir şey bilmeyen, ne bildiğini de bilmeyen Evren adlı yetkili aynı cevapları tekrarladı. “Hiç belli olmaz.”
Ege Bölge Başmüdürlüğü’nden başladım artık kimi biliyor tanıyor, buluyorsam aradım. Nafile kimse konuyu bilmiyor.
Haydi yine 444’e dayan. Müşteri hizmetleri görevlisine ulaşıncaya kadar o bende ağlama duygusu yaratan metalik sesi onlarca kez dinle.
Sonuç aradan neredeyse bir ay geçti, godoyu bekler gibi port bekliyoruz. Bu arada bazı kişilere boşalan portların bağlandığını öğrendim.
Yazlık internet bağlanıncaya değin bir ay geçti. Kaldı iki ay.
Ben artık ‘port’ diye bir kelime duymak istemez hale gelirken, tv’lerde neredeyse saat başı, yüzmilyon dolarlık reklamlar müthiş çekimler ve çarpıcı sloganla dönüyor; ‘Türk Telekom fiberliyor’.
Gerçi, İzmir’in dibinde henüz bizim yazlığa kadar fiberleyemediler!
Bence üst düzey yetkililer, marketing kadar problemlere eğilerek bu güzelim markaya yazık edilmesine izin vermemeli.
MASUMLARDAN
NE İSTİYORSUNUZ?
İstanbul Havaalanı saldırısı haberi ulaştığında oğlumun lise veda gecesindeyiz. Gururlu, keyifli, ‘beş yıl nasıl geçtili’ bir gece. Eğlence başlıyor ki, o bomba geceye de düşüyor. Gençlere belli etmemeye çalışılıyor, nafile tabii. Onların da neşesi kaçtı. Onlarca masum insan, çoluk çocuk acı içinde, kimde hal kalır? Türkiye’de insanların mutluluğu ancak birkaç saat. Terörün masuma bulaşmasından daha lanetlenesi bir şey yok. Masumları kalkana dönüştüren küresel tuzakları kim kuruyor ve kim ağlarına düşüyorsa onlara da bin kere lanet olsun.