Yatırım Yapmak Ateşten Gömlek
Heyecanlı zamanlar başladı.
Görünen o ki genel seçimin etkileri Temmuz ayına kadar sürecek.
Seçim süreçlerinde piyasaya para pompalanır ve bu nedenle siyasetin ağırlığı, ekonominin üzerine geçerdi.
Sokaktaki insan aldığı asgari ücrete ya da bilemediniz 1.500-2.000 TL maaşla nasıl geçineceğine aldırmadan kendini seçim sürecine kaptırırdı.
Ancak bu kez ekonomi, siyasetin gölgesinde kalacak gibi görünmüyor.
***
İşadamından, esnafına, sanayiciden, simitçiye herkes siyasetten daha çok, ekonomi konuşmak istiyor.
“Milletvekilleri, bal tutan parmağını yalar misali kendini kurtaracak, bize ne yararı olacak sorgulaması” havası hakim.
Çünkü yavaş yavaş bıçak kemiğe dayanıyor.
İşsizlik bel bükerken, işdünyasında çok büyük, tümüyle kurumsallaşmış, uluslararası finans mekanizmalarından yararlanan şirketler haricinde özellikle aile şirketlerinde, kurlarda yaşanan dalgalanma ve iç talepteki azalma nedeniyle tedirgin olma süreci başladı.
Geçici gözüyle bakılan sürecin o kadar kolay geçmeyeceğinden endişe duyuluyor.
***
Şirketler bırakın yatırımı daha az kapasiteyle katmadeğer yaratmanın peşinde.
‘Kimse kriz tellalığı yapmasın’, doğrudur ama kimse de ‘ortam güllük gülistanlık bakın nasıl yatırım yapılıyor’ havası yaratmaya çalışmasın.
‘İşdünyası yatırımlara devam ediyor’ deniliyor.
Azalan yatırımlar bir yana, kur fırtınasına yakalanan şirketlerin o yatırımlara devam etmekten başka şansı yok ki.
Fabrika binası mı çürüsün, leasingle alınan makinalar mı geri gönderilsin? Ya da tüm hazırlıkları tamamlanan konut projelerinden mi vazgeçilsin?
Geçen gün biraraya geldiğimiz İzmir Sanayici ve İşadamları Derneği’nin (İZSİAD) sevilen başkanı Hasan Küçükkurt, kendisinden örnek verdi.
Ekonomide dengelerin oturduğu düşüncesiyle geçen yıl yeni bir fabrika yatırımına başladıklarını anlattı.
Küçükkurt’u tanıyanlar bilir, İzmir’in en açık sözlü, hayat dolu, içi dışı bir ender insanlarından biridir.
Söyledikleri şöyle:
“ 7-8 milyon dolarlık yatırım bizim için büyük bir meblağ. Bu yatırımı devam ettiriyoruz ama nasıl ettiriyoruz. Allah’tan döviz borcumuz yok. Dolar borcmuz olsa çok büyük sıkıntıya girmiştik.
Ankara’da bir faiz tartışmasıdır gidiyor, doları olanlar paralarını koyacak yer bulamıyor fakat taşın altında eli olan bizleriz. Önlem alsaydınız diyorlar, finansal yatırım araçlarının hiçbiri doların bu kadar fırlamasının zararlarını telafi edemez ki.”
***
Evet faiz tartışmalarının özel sektörü sürüklediği kıyılarda durum budur..
Şöyle bir bilgiyle tamamlayalım yazımızı.
Avrupa’da faiz oranlarını Avrupa Merkez Bankası (ECB) belirler. Birliğin faiz oranı yüzde 0.5. Ama Avrupa Birliği’nde her ülkenin tahvil faizleri farklıdır. Örneğin Almanya’da 10 yıllık devlet tahvil faizi yüzde 0.2’ken Yunanistan’da aynı oran yüzde 10’u aştı.
Demek ki herşey yalnızca merkez bankalarına bağlı değil. Dünyaya verdiğiniz güven, üretim gücünüz, talepteki canlılık daha birçok etken faizlerin reel düşüşünü sağlar.
Ama nedenleri görmezden gelerek sadece sonuca odaklanır ve süreç ‘senin dediğin, benim dediğim’ kavgasına dönüştürülürse eli taşın altında olanlar da çekilmeye başlar.
Unutmayalım, ekonomide cesaret yoktur, iyi yönetim vardır!..