content

yazarportal-com-bilgiagi-net-tasviriefkar-com

03 Eki

Yaşayan Bir Efsane: Demokrat Parti (V)

Temenni edilir ki; Türk Siyaset tarihinin gönüllerde yaşayan efsanesi niteliğinde olan bu ibret verici olaylar dikkatle incelenir. Akıl, mantık, siyaset bilimi, insani boyut ve; Kamu vicdanı Atatürk olan aziz Türk milletinin fikir süzgecinde değerlendirilir. Gerekli dersler alınır ve mevcut siyasi hayatın gelişmesi, müspet anlamda değişmesi, yeniden  yapılanması ve kurumsallaşması yönünde doğrusal yönde bir katkıya vesile olur.  

Söylenmesi gereken birkaç söz

DP dava ve misyonu, (gelenek) halk için, halk adına ve hak yolunda, (Hakkıdır Hak’a Tapan Milletimin İstiklâl /Milli Şair Mehmet Akif Ersoy, İstiklâl Marşı) millet için bir şafaktan bir şafağa yürümek;  Maddeyi manâsına kavuşturmak, geleneği sözde değil öz’de ayağa kaldırmak, özüne eriştirmek, ruhlandırmak ve sürdürmek; İnsanla özdeşleştirmektir.

Aziz milletimizi bir kez daha “46 ruh-dava ve misyon çizgisinde” ileri, ilmi, modern, çağdaş ve mükemmel bir vizyonda buluşturmak; TBMM’nin duvarlarına kazınmış bulunan  “Egemenlik Kayıtsız Şartsız Milletindir” emri, emanet, vecize ve vasiyetini hayata-fiiliyata geçirmek suretiyle, “Devlet İdaresinde Millet İradesini Hakim Kılmak” muhakkaktır ki, her Cumhuriyetçinin, her Demokrat ve her onurlu-sorumlu vatandaş ve bütün şerefli siyaset kurumları için asli ve hususi bir vazifedir.

Elbette Türkiye; Sahte dervişler, sahtekâr din adamları, din tüccarları, dinsiz lâikler ve meczuplar ülkesi olamaz. Lâkin, asla ve kellâ hırsızlar, yolsuzlar, sahtekârlar ve hortumcular ülkesi hiç olamaz. İşte DP’nin siyasetteki istisnai farkı ve gerçek boyutu budur. Demokrat Partililer mutfak masraflarına kadar Yassıda mahkemelerinde hesap vermiş ve dünyanın en art niyetli mahkemelerinde aklanmış insanlardır.

Ancak, 28 Mayıs’tan bugüne yozlaşan, kirlenen, yalan ve talanla soyulan, hortumlanan devlet ve sektör hesapları kapkaradır.Bu hesaplar açıklanmak-aklanmak, saikler sorgulanmak, yargılanmak ve “DEVRİ SABIKLAR” yaratılmak; Devletin ve milletin namusu kurtarılmak  zorundadır. Bu ancak DP davası, 46 ruhu ve misyonu ile kabildir.

DP OLMADAN DEMOKRASİ OLAMAZ 

Cumhuriyetin olmazsa olmaz şartı demokrasi; Demokrasinin icabı namuslu, dürüst, ilkeli, onurlu, sorumlu ve saydam-şeffaf yönetim; Yönetimin şartı ise: İnsani ve ilmi kalitedir. Kalite bilgi ve ilkedir. Bilgi ve ilke tabandan tavana kalkınmayı, milletçe gelişmeyi, birlikte yükselmeyi; Adalet, hakkaniyet ve eşitliği zorunlu kılar. İste bu gelenek, gelenek ise DP’dir.

Dönem itibarıyla bu görev; Vatana, millete ve devlete onurla hizmet etme şuuruna ışık tutmak, tam bağımsız, hakim ve hükümran milli devlete öncülük ve önderlik etmek, atılım yapmak, açılım kazandırmak, millete ve devlete karşı duyulan ‘insani ve vicdani’ sorumluluk gereğidir. AB kapılarına bağlanmak, ABD’nin emrine girmek, istiklâl ve bağımsızlıktan ödün vermek ve büyük Türk medeniyetine cephe almak değildir.

ŞİMDİ TAM ZAMANIDIR

27 Mayıs ile başlayan makus talih artık sona ermek zorundadır.

Türkiye, Cumhurbaşkanını seçememiş, siyasete fesat, hukuka ise siyaset karışmış ve küresel sermaye uşakları son kozlarını oynama noktasına gelmişlerdir. Vehamet karşısında ayağa kalkan, ihanete direnen ve Türk Bayrağına sarılan halk “Cumhuriyet Mitingleri” adı ile “Halk Partisi zihniyetince” regüle, motive ve finanse edilmekte, millet aldatılmakta ve alenen kandırılmaktadır. Ülke büyük bir emperyalist oyun ve içten işgal ile karşı karşıyadır.

Şu halde; Sağ duyu, Türklük onuru ve erdem sahibi, gerçek cumhuriyetçiler ve samimi demokratlara iş düşmektedir.

Zira, Demokrat olmanın idrak, onur, şuur-bilinç ve gururu şimdi vaziyet etmeyi zorunlu kılar.

Yeniden şaha kalkmaya, dirilmeye, durulmaya, kâbustan uyanmaya, tekrar milli devlet olmaya; Milli teşebbüsün azim, irade, ümit, heyecan ve bilinci ile devlet olmaya ve gerçek demokratları meclise taşımaya başlamak zamanıdır.

Bu bağlamda DP tarafından hazırlanan; “Yeni Atılım ve Açılım Dönemi İkinci Büyük Halk Hareketi” konulu “İleri, güncel ve Çağdaş Vizyon ile Tarihi Dava, manâ ve Misyon” adlı proje ivedilikle ve seçimlerle birlikte devreye sokulmalıdır.

SON SÖZ

Demokrat Parti Gücünü Nereden Alıyordu ?..

Askeri bir darbe ile iktidardan düşürüldükten sonra  yerden yere vurulan, yönetici kadrosu nâ’ hak yere çok ağır cezalara çarptırılan, yoğun bir propoganda ile çürütülmeye ve yok edilmeye, tarihten silinmeye çalışılan Demokrat Parti, geniş halk kitleleri yanındaki sevgi, saygı, sadakat ve sempatisini nasıl olup da kaybetmedi. 9.Temmuz.1961 tarihinde yapılan Anayasa halk oylamasından itibaren yapılan her seçimde, Demokrat Partinin politika hayatımızdaki tesir ve nüfuzunun gittikçe artan bir oranda hissedilmesinin sebepleri acaba nelerdir ? Bu, çok meraka şâyan soruların cevaplarını araştırdığımız zaman demokrasimizin çok değerli bir özelliğini ortaya çıkarmış ve aynı zamanda, Türk vatandaşının bu rejime ne kadar kuvvetli bir inanç, azim, irade ve kararlılıkla bağlı olduğunu da göstermiş ve bizzat görmüş olacağız.

 Demokrat Parti iktidarının, yukarda kısaca anlatılan ve açıklanan cehennemi şartlar içinden tam bir onur ve zaferle ayrılmasının sebebini önce; DP iktidarının hizmetlerinde, sonra da o’nun devletle vatandaş ilişkilerinde getirdiği ve Türkiye’miz için pek yeni olan zihniyeti ve tutumunda aramak gerekir.

Gerçekten, DP iktidarı bu ülkeye, o tarihe (1950’ye) kadar bizim halkımızın bilmediği, görmediği, ama yıllardan beri özlemini duyduğu bir çok yeni hizmet alanları açmış ve bunun sonunda halkla devlet arasında büyük bir güven ve kaynaşma hasıl olmuştur. Hazırlanan bir kitapta yer vereceğim örneklerden Orhan Cemal Fersoy’un anılarında yazdıkları bu meyanda çok önemlidir. Zira, Cumhuriyet sadece ve yalnızca DP döneminde, Büyük ATATÜRK’ ün tarif ettiği “FAZİLET REJİMİ” olabilmiştir. Adâlet ahlâkı, eşitlik, hakkaniyet ve hukukun hakim olmadığı bir cumhuriyet halka zulümdür. Muz cumhuriyetlerinden farkı yoktur. 

Velhasıl, Türk milleti 1950 seçimleri ile birlikte yepyeni bir dönemin içine girmişti. O, asırlardır özlemini duyduğu şeylerin (hürriyet, adalet, eşitlik ve namuskârlığın) bu dönemde gerçekleşmeye başladığını görüyor ve Atatürk’ün gençlik ve gelecek kuşaklara gösterdiği çağdaş medeniyet seviyesine ulaşma hedefine  doğru hızlı adımlarla ilerlenmekte olduğunu anlıyordu. DP’nin oy gücünün irticayı okşamadığı, aksine lâiklik ilkesinin ATATÜRK’ ün arzu, emir, tanım, İslâm’ın emir, Lozan Antlaşması, ülkenin ve ilmin gerçekleri doğrultusunda algılanıp uygulandığı tarihi bir vakıadır. Sair bütün yalan ve iftiralar gibi, irticanın okşanması iddiası da gerçek dışı, yalan ve iftiradan başka bir şey değildir. Zira, DP’nin çok daha sağında bulunan partilerin oy güçlerinin çok aşağılarda oluşu bunun susturucu delili idi.

 Netice olarak; Halkımızın DP’ye (geleneğe) sevgi ile bağlanmasının hakiki nedeni: Ülkemizde bir refah ve hürriyet döneminin başlamış ve ülkenin önünün açılmış olmasıydı. Türk milleti, demokratik rejimle birlikte kendi kaderinin artık değişmekte olduğunu görmüş ve bu başarılı politikayı uygulayan insanlara dört elle sarılmıştı. Gerçek demokrat olmak ve hangi konum, “parti-kurum” durum, hal ve şartlar altında olursa olsun; İnsan Hakları, Adalet, Hukuk ve illâ Demokrasi’ yi yaşamak ve yaşatma çabası içinde bulunmak dileğiyle...

Etiketler : , , , , , , , ,

Bu Yazıyı Yazdır Bu Yazıyı Yazdır

Yorumlar Kapatıldı.



2007-2012 Bilgi Agi / Turkiye nin Interaktif Kose Yazari Gazetesi

Designed By Online Groups
ÇÖZÜM ORTAKLARIMIZ

bizajans, kent akademisi, sunubank