Yaşayan Bir Efsane: Demokrat Parti (IV)
Sonuçta: DP Milletvekillerinden 39' u müebbet, 4' ü idama mahkum edildi. İçişleri Bakanı Namık Gedik işkencelere dayanamayarak intihar etti. (!) Yassıada da 7 milletvekili öldü veya öldürüldü. TC nin 3. Cumhurbaşkanı Celal Bayar yaşlılık nedeniyle tahliye edildi. Fatin Rüştü Zorlu (iki dönem Dışişleri bakanı), Maliye Bakanı Hasan Polatkan ve Başvekil Adnan MENDERES hunharca asılıp, alçakça idam olunarak şehit edildiler.
Halk partili sadist bir avukatın müracaatı nimet bilinerek, 29 Eylül 1960 tarihinde, DP Mahkeme kararıyla ve "yasal süresi içinde büyük kongresini yapmamış olmak" gibi uyduruk, düzmece ve komik bir gerekçe ile resmen kapatıldı. Ta ki bugüne kadar uzanan duraklama ve gerileme dönemi böylece başladı, ülkenin üzerine adeta mezar toprağı serpildi ve darbe ile tekrar çöreklenen makus talih bu güne kadar hükmünü sürdürdü.
İşte DP’ nin ve milletle özdeş demokrasinin kısa ve özlü hayat hikayesi budur.
Peki bundan sonra ne oldu?
Önce Demokrat Parti’ nin taklitleri ve fakat içten içe düşmanları türedi. Bu temiz dava ve nezih misyonun adını kullanarak milleti kandırdılar. Haksız ve hukuksuz yere mirasyedilik, din ticareti ve misyon tacirliği yaptılar. Tutmadı.
Art arda müdahaleler, post modern darbeler ve ihtilallerle sarsılıp döküldüler. Parçalandılar.
Her Parçadan bir yolsuzluk, hayali ihracat hırsızlık ve hortumculuk türedi. Bankalar boşaltıldı. Ekonomi bitti, çöktü.
Ülkemiz, ardı arkası kesilmeyen krizler, bunalım ve kronik buhranlar ülkesi haline geldi. Sürekli gerilim, güvensizlik, baskı, zulüm, işkence, istismar, şiddet ve terör had safhaya vardı. Nihayet, 12 Eylül de haklı olarak kapatıldılar.
Sonunda demokrasi gelir gibi oldu.
Sahipleri eski partilerine ve bunların mallarına ihtiyaç duydular 19 Haziran 1992 de; “16.10.1981 Tarih ve 2533 Sayılı Siyasi Partilerin Feshine Dair Kanunun Yürürlükten Kaldırılması ve 2820 Sayılı SPK da Değişik Yapılmasına İlişkin Kanun” TBMM’ de kabul edilerek, 03.Temmuz 1992 tarih ve 3821 sayılı kanun yayınlanarak yürürlüğe girdi. Malum ve mahut çevreler bu Kanun kapsamına DP’yi katmamak için akıl almaz bir mücadele verdiler ise de; Başta merhum Turgut ÖZAL, Celâl BAYAR, Dr. Sadettin BİLGİÇ, Dr. Faruk SÜKAN ve Hasan KORKMAZCAN’ ın yoğun gayretleri sayesinde bu kin, kir, menfaat ve husumet cephesi aşılıp, DP’ nin de kapsama dahil edilerek açılması sağlandı.
07.Temmuz.1992’de kanun gereği; 1960’ ın 27 Mayısında DP Genel İdare Kurulu Üyesi olan 14 kişiden hayatta kalan Prof. Dr. Rıfkı Salim Burçak, Muzaffer Kurbanoğlu ve Hüseyin Fırat toplandılar. Prof. Dr. Orhan MORGİL “Kurucu Genel Koordinatör” Gazeteci yazar Mustafa Nevruz SINACI’ da genel koordinatör yardımcısı; Teşkilat, Basın-yayın-tanıtım ve halkla ilişkilerden sorumlu olarak görevlendirildi. Yeniden açılış çalışmalarına merhum Celal BAYAR’ ın Atatürk bulvarı 215 numaralı yeşil köşkünde resmen başlandı.
08 Temmuz 1992’de başlayan yoğun çalışmalar süratle gelişti. 11 Eylül 1992 de Genel Merkez törenle açıldı. 3821 Sayılı Kanun Gereği 29 Kasım 1992 tarihinde V. Olağan Büyük Kongre yapıldı. (Ankara, Maltepe-Etap Altınel Oteli, Divan Başkanı Esat Budakoğlu) Genel Başkanlığa Eski Çalışma ve Dış İşleri Bakanı Merhum Hayrettin ERKMEN seçildi.
Aydın MENDERES "devam" kararına karşı çıkarak ve kendisine önerilen genel başkanlık teklifini redderek "DP, ya bir Vakıf olmalı veya aziz bir hatıra olarak tarihe havale edilmelidir." dedi.
Merhum Turgut ÖZAL sayesinde, 22 Mayıs 1987 tarih ve 3374 sayılı kanunla Demokrat Parti bilmem kaçıncı kez kamu vicdanında beratını müteakip resmen “iade-i itibarına” kavuşturuldu. 15.16 Eylül 1990 günü Demokrasi şehitlerinin aziz naaşları Devlet Töreni ile ‘Anıtmezar’ a nakledildi.
Demokrat Parti Dava ve Misyonunun, münhasıran merhum Özal döneminde DP' nin devamı niteliğini taşıyan ANAP lideri Turgut ÖZAL 17 Eylül günü yaptığı konuşmasında:
“Genç Demokrasimizin 27 Mayıs dönemi diye bilinen karanlık sayfasını tarihe emanet etmiş olacağız. Bu dönemden milletçe aldığımız ders ve edindiğimiz tecrübe bundan sonra ki demokratik yaşamımızda bize rehber olacaktır. ANAP' lı olarak onların eser ve hizmetlerini tamamlamaya çalışıyoruz. Yaptığımız her şeyi onlara borçluyuz.”
ATATÜRK, BAYAR, MENDERES, ÖZAL
Diyerek; ATATÜRK-BAYAR-MENDERES-ÖZAL çizgisinde oluşan “Gelenek” te ki yerini hak ederek alıyor, açıklıyor ve anlatıyordu. Bundan sonra Demokrat Parti;
Büyük Değişim Partisi ile birlikte DP‘ ye katılan Aydın MENDERES, merhum Yusuf Bozkurt ÖZAL ile eski İçişleri Bakanı Korkut ÖZAL, Sakarya Milletvekili Yalçın KOÇAK ve Ankara Büyük Şehir Belediye Başkanı İ. Melih GÖKÇEK’ in emanetçisi sıfatıyla İsmet Hacısalihoğlu ile yoluna ve mücadelesine devam etti. Demokrasi, insan hakları, adalet ve hukuk düşmanı, siyaset soytarısı, politik-ACI, din tüccarı ve misyon tacirlerine karşı büyük bir mücadele vererek bu günlere ulaştı.(!?) Türk milletinin birliği, dirliği, kalkınması, gelişmesi ve 1950-1960 da olduğu gibi tekrar ‘birinci sınıf, mamur ve müreffeh bir devlet, varlıklı-huzurlu-mutlu, zengin ve güçlü bir millet’ olmayı istemeyenler ve istismarcılar partiyi kapatmak ve yok etmek için çok uğraştılar. Ama muvaffak olamadılar olamayacaklar da ...
Son 10 yıl içinde Aydın MENDERES’ in Büyük Değişim Partisi ve merhum Turgut ÖZAL ’ın, 2. değişim programını hayata geçirmek üzere, kardeşi rahmetli Yusuf B. ÖZAL’ a kurduğu Yeni Parti, Demokrat Parti ye katıldı. Liberal Demokrat Parti, Aydın MENDERES ’in uzlaşmaz tutumu haset ve ihtirası yüzünden; kapanan Avrasya Partisi de, Yeni Parti ile büyük bir bölümü, DP’ye geçen bir grubun aradığını burada bulamaması ve siyasette tek beklentileri olan çıkarlarına kavuşamamaları nedeniyle “bir bölünme ve arınma biçiminde" oluşmuş ve DP den doğmuşlardır.
Manâ ve misyon olarak; Bir avuç sadık, samimi ve gerçek taraftarı ile Tarihe geçecek bir azim, yüksek ve güçlü bir irade, sabır, mukavemet ve kararlılıkla ayakta duran; Dava ve misyonundan zerrece taviz ve ivaz vermeden ve bütün sahtelerine, taklit ve mukallitlerine ve bunların ihanet ve engellerine rağmen “siyasette demokrasi, dürüstlük, saydamlık ve fazilet mücadelesini” ilkeli, onurlu, namuslu ve sorumlu bir biçimde sürdüren DP, bütün istismar, ilhak girişimleri, iltihak teşebbüsleri ve kapatma eğilimlerine rağmen bu güne kadar gelmeyi başarmış, ayakta-hayatta kalmış ve aziz Türk milleti adına geleneği korumayı şiar edinmiş eşsiz ve efsanevi bir siyaset okuludur.
Çok kısa, öz ve bir anlamda, bundan sonra yazacaklarımıza “ön söz” olarak; Türk siyaset, Devlet ve Demokrasi tarihinin yaşayan efsanesi DP’ nin macerası budur.
Ancak, Türk siyaset tarihinde çok önemli, ender bir yeri ve inkâr edilemez bir değeri olmasına rağmen DP., şiddetli muarızları, öfkeli hasım ve husumetle malul “art niyetli” düşmanları nedeniyle, (yeni jenerasyonda) bir türlü kendisini anlatamamış, açıklayamamış, halis ve hakiki yönü ile tanıtamamış ve haklılığını geniş halk kitlelerine duyuramamıştır.Bu amaçla sarf edilen çok ciddi ve samimi gayretlere rağmen, maalesef engellerin aşılıp, halka ve bilimsel plâtformlara ulaşılması henüz mümkün olamamıştır.
sizi takip ediyorum Üstad..
Ekim 2nd, 2010 at 18:40