Yaşayan Bir Efsane: Demokrat Parti (II)
Türk Milleti, başta Atatürk' ün son Başvekili Celal BAYAR olmak üzere, Partinin 4 kurucu’ sunu tam bir güven, sevgi ve heyecanla kucaklamış, umutla bağrına basmış, bütün samimiyetiyle yürekten inanmış, itimatla bağlanmış ve 14 Mayıs 1950’ ye kadar efsanevi bir mücadele vererek DP' yi iktidara taşımıştır.Bu dönem, devleti adeta gasp ve işgal etmiş bir hükümet olarak, bütün güçlerini DP ye karşı düşmanca kullanan ve hatta 1946 da genel milletvekili seçimlerini “Açık Oy–Gizli Sayım” gibi, bütünüyle ahlak ve yasadışı bir yöntemle yapan despot-işgalci ve statükocu bir zihniyete karşı verilen muhteşem bir mücadele dönemidir.
DP ilk katıldığı seçimde fiilen iktidar olduğu halde, hakim unsur (CHP) ve yerleşik statüko (Halk Partisi zihniyeti/oligarşi) tarafından kendisine ancak ve sadece 66 vekillik (milletvekilliği) kazandırılmış olup, buna rağmen; TBMM’de cumhuriyet tarihinin en büyük ve efsanevi hukuk mücadelesi başlatılmıştır.
1950 Seçimlerinde uygulanan “CHP Teminatlı” ve daha sonraki “Hakim Teminatlı ve Yargı Gözetimli /Gizli Oy Açık Sayım” usul ve sistemi (düzenleme) Demokrat Parti’ nin en önemli eser ve hizmetlerindendir. Bu paralelde daha pek çok hukuki düzenleme ve iyileştirme çalışmasına katkıda bulunulmuştur.
1950-1960 Dönemi:
Bilindiği üzere Demokrat Parti,1950’ de oyların %53.3 ünü, 1954’de %56.6’sını ve 1957 ‘de %47.3' ünü almış, 1960 ta ise, bir erken seçim sözü verilmiş iken (26 Mayıs 1960, A.Menderes Eskişehir Mitingi) dünya tarihinde eşi ve emsali görülmemiş ve doğrudan tek partiye karşı yapılmış antidemokratik ve yasadışı kara bir darbe yapılarak, cebren ve hile ile “gerici, yobaz, çağdışı ve halk düşmanı bir kesimce” iktidardan uzaklaştırılmıştır.
Bu cihetle DP, hukuken ve fiilen iktidarı devam eden ve bu durumunun resmen kabulü lazım gelen “masum ve mazlum bir misyon” mesabesindedir. (Her ne kadar hal böyle olmasa bile 30 Mayıs 1960-05 Ocak 1961 (24.) ve 05 Ocak 1961-20 Kasım 1961 (25.) dönemi Cemal Gürsel hükümetleri ile 20 Kasım 1961-25 Haziran 1962 (26.) ve 25 Haziran 1962-25 Aralık 1963 (27) ile 25 Aralık 1963-20 Şubat 1965 (28.) dönemi İsmet İnönü hükümetleri hariç olmak üzere; 20 Şubat 1965 tarihinde kurulan AP, YTP, CKMP ve MP’den oluşan Suat Hayri Ürgüplü (29.) hükümeti ile tekrar “DP” yoluna ve izine girilmiş bulunulmaktadır. Nitekim, CHP ve türevleri hariç olmak kaydı şartı ile merkez, milliyetçi, muhafazakâr, liberal ve sağ tandanslı bütün partiler kök olarak ‘DP dava ve misyonuna dayanmakta ve kadrolarının tabanı DP milletvekili ve teşkilâtına kadar uzanır.)
Demokrat Partinin 10 yıllık iktidar dönemi;
DP iktidarı, Türk halkının ağır sefalet, cehalet, fakirlik, kriz bunalım, buhran, yokluk, yoksulluk, açlık, işsizlik ve kıtlığın hüküm sürdüğü ve Cumhuriyet tarihinde en kritik noktaya geldiği; Devlette geri kalmışlığın iyice tabana vurduğu yerden başlar. Buna paralel olarak siyaset yozlaşmış, rüşvet, yolsuzluk, ayırma-kayırma ve su-i istimal almış yürümüş, çok katı, karanlık ve despot, dikta bir rejim halkı canından bezdirmiştir. İsmet İnönü hem CHP genel başkanı ve hem de Cumhurbaşkanıdır. Başbakanlık semboliktir. Hakim siyaset, halen de halk parti zihniyeti olarak tanımlanan seçkinci, koyu devletçi, merkeziyetçi, oligarşik-totaliter, duçe (Mussolini) modelidir. Belirgin özelliği: Atatürk’ün emrettiği “batı uygarlığının endüstri, iktisadi bilim, ticaret ve teknoloji transferi yapmak” yerine “dinsel (Fransız tipi seküler/lâiklik /dinsizlik) siyasal, sosyal ve kültürel batılılaşma (yozlaşma) yolunu seçmiş, Atatürk ilkeleri ve Türk inkılâbına sırt çevirerek, sistematik bir strateji ile aleni sosyalizm (örtülü komünizm) yolunu benimsemiş olmasıdır.
Bu yol, Türk toplumunun belirgin-özgün karakterine, inancına, yüksek ahlâk ve geleneklerine (töresine) aykırı düşmüş olmakla; Dönem itibarıyla ülkemiz ve halkımız büyük bir bunalım ve buhrana sürüklenmiş bulunmaktadır.
Türkiye tıpkı bugünkü gibi yaşanamaz ve tahammül edilemez haldedir.
Dahası milli değerler ve manevi mukaddeslere karşı oluşturulan düşmanca tavır ve politikalar, prototip insan yaratma eğilimi, yok edilen köylü, esnaf ve malını çalmaya zorlanan çiftçi ile "yol vergisi + milli koruma kanunu" adı ardında belirginleşen halk partisi güdümlü jandarma zulmü.. Bunun yanında Halk Partisi saflarında yerleşen, belirginleşen ve giderek devleti bütünüyle ele geçiren ve sömüren seçkinci ‘mutlu azınlık’ buna mukabil ezilen, üzülen ve ıstırap çeken kahir ekseriyet "çarıklı çoğunluk" yani kurucu unsur, yani HALK !..
İşte DP bütün bu olumsuzluklara, kanunsuzluk ve ahlâksızlıklara son verdi. Bu korku CHP’de büyük bir endişe, derin panik ve çekinceye yol açtığı için DP’den “DEVRİ SABIK” yaratmaması ‘iktidarı devir ve teslim etmenin mutlak şartı’ olarak talep edildi. Bu, 11 Kasım 1938-13 Mayıs 1950 döneminde devletin talan edildiği ve çok büyük yolsuzlukların yapıldığı anlamına gelmekte idi. (Nitekim, 27 Mayıs darbesinin esas nedeni de, Anayasa hükmüne göre kurulan Tahkikat Komisyonu raporudur) Sonuç: Celâl Bayar söz verdi. Yolsuzlukların üstüne gidilmedi. Sadece, bütün yolsuzluk kaynağı ve muslukların kesilmesi ile iktifa edildi.
DP, iktidar olduğu gün Cumhuriyeti demokrasi ile buluştu. Büyük Önder Atatürk' ün en büyük hasret, hayal, emel ve ideali gerçekleşti. DP, 1938’den sonra cumhuriyet tarihinde ilk kez millet idaresini, devlet idaresine taşımak suretiyle, Atatürk’ün “Egemenlik Kayıtsız Şartsız Milletindir.” İlke, emanet, vasiyet ve vecizesini fiilen hayata geçirdi. Artık, halk devlet ’le, devlet’de halkla barışmıştı. 14 Mayıs 1950, O güne kadar eşi benzeri görülmeyen büyük bir coşkuyla kutlandı ve "DEMOKRASİ BAYRAMI" olarak ilan edildi. Ayrıca;
Atatürk' ün programını bütünüyle uygulamak suretiyle, Cumhuriyet tarihinin en büyük değişim-dönüşüm, milli devlet ilke ve kriterlerine sadakatle yeniden yapılanma, kalkınma-gelişme çağdaşlaşma ve modernleşme hareketini gerçekleştirdi. İşsizlik kısa sürede sıfırlandı. Bütün ekonomik göstergeler en yüksek düzeye çıkarıldı. Türkiye, hatırı sayılır, itibarı yüksek, onurlu ve saygın bir dünya devleti haline getirildi.
Milletimiz yok olan milli, ilmi, manevi, sosyal, bilimsel-teknik ve kültürel değerlerine kavuşturuldu. Halk devlete, devlet halka güvendi. İnsan hakları, karşılıklı anlayış, barış, adalet, hukukun üstünlüğü ve demokrasi bütün kurum ve kuralları ile evrensel norm, standart ve kriterleri ile hayata geçirildi. Alevi ve Roman (Çingene) vatandaşlarımıza ilk kez Nüfus hüviyet cüzdanı verilerek kimlik ve kişilik kazandırdı. (1) Tıpkı Atatürk döneminde olduğu gibi, TL’nin kıymeti arttı. Dolar' ın değeri değişmedi. NATO normlarına göre 10 yılda 100 yıl karşılığı (dünya tarihinde eşi–emsali görülmemiş) bir kalkınma, ve iktisadi-siyasi-manevi-sosyal-bilimsel ve kültürel gelişme ve büyüme hareketini hayata geçirdi.
Sosyal/halkçı devlet, Cumhuriyet ve laiklik ilkesini çağdaş modern ve muasır düzeyde, tanım-norm-standart, kriter ve ilkelere kavuşturdu. Toplumsal barış, karşılıklı anlayış huzur, varlık, bolluk zenginlik ve refah ortamı sağladı. Sosyal adalet sağlandı. İmkân ve fırsat eşitliği umdesi hayat buldu. Refah tabana yayıldı. Ülkemizi geri, çağdışı, ilkel bir durumdan kurtarıp dönemin birinci sınıf dünya devletleri düzeyine ulaştırdı. Milli, moral ve manevi değerleri geliştirdi. İnsan Hakları, Adalet ve Hukuk fiilen yaşam boyutuna geçti.
Bu konuyu tefrika etmeye devam edecek misiniz?
Eylül 30th, 2010 at 13:22Ali Adnan Bey'ler idam edildiğinde medyanın tepkisi nasıl olmuştu? Yıllar yılı Ali Adnan Bey'in avukatı diye bildiğimiz Hüsanettin Cindoruk'un böyle bir hususiyetinin olmadığı işlendi medyada, doğrusu nedir?
bu gidişle Numan Bey "kazan" Kaldıracak. 🙂
Eylül 30th, 2010 at 13:26Bakarsınız, Numan Bey Demokrat Parti ruhunu bir daha canlandırır..
Eylül 30th, 2010 at 13:28Muhterem İbrahimi Feyzullah YALÇIN bey,
Eylül 30th, 2010 at 15:06Bütün bu konuları "tartışmasız bir biçimde" açıklığa kavuşturacak "GELENEK VE GREÇEK" isimli kitabımın yayını yakındır. İnşallah herşeyin doğrusunu orada göreceksiniz.
Selam, saygı ve şükranlarımla.
Kitabınız yayımlandığında hangi yayınevinden çıktığını anımsatırsanız çok sevinirim. Ayrıca, mevcut hükümetin hiçbir organizasyon kademesinde olmayan ve hayatında hiç oy kullanmamış biri olarak, hükümeti eleştirirken çok haşin ifadeler istimal ettiğinizi nazarınıza sunmak isterim. Halbuki normal beşeri münasebetlerde, ifade tarzınıza, Demokrat Parti ve Ali Adnan Bey'in üslübu yani hasbiliği, rikkati ve dikkati çok hakim. Ama mevzu, günümüze ve mevcut hükümete gelince şiraze çorap söküğü oluyor. Ellerinizden öptüm!
Eylül 30th, 2010 at 16:01