Yaşanmış bir aşkın hazin hikayesi (I)
Sevgili okuyucularım. Bu yaşanmış aşk hikayesini herkesin okumasını tavsiye ederim. Çünkü her okuyanın dönüp dolaşıp bir kaç kere daha okuyacağını, okumayıp sonradan duyup okuyanlarında keşke daha önceden ben neden okumadım. Deyip okuyarak gösterecekleri samimiyetlerine bağlı o güzel ağızlarından dökülen itiraflarını şimdiden duyar gibi oluyorum. Onun için bu eser, sadece benim olmayacak. Aşkı sevdayı benim gibi yaşayan herkesin olacaktır. Bundan en az sizlerde bemin kadar emin olarak okuyabilirsiniz. Şimdi sevip sevilenler, aşık olup, aşk yaşayan her kes adına hikayeme başlıyorum.
Rahmetli babaannem, görmüş geçirmiş, güzel düşünceli, hoş sohbet bir kadındı. Her şeye her zaman konuşmazdı. Konuştuğu zamanda bir bilge ağırlığında konuşurdu. Onu, fırsat buldukça dinlemeyi sadece bizler değil, herkes çok severdi.
Hani bazen özverili yaklaşımıyla, tüm okulun öğrencileri tarafından sevilip sayılan, her söylediğini can kulağıyla dinleyip ezberlediğimiz öğretmenlerimiz / hocalarımız olurdu ya! İşte benim babaannemde, koca bir mahallenin sevilip sayılan bir öğretmeni, bir hocası gibiydi. Herkes onu sever, herkes can kulağıyla onu dinlerdi.
Zaman zaman bizlere derdi ki, insanın kendisine ışık olup yol gösterebilmesi için evladım; insan kendini, kendi gibi olanlarla bir görüp bir bilmeli. İyiyi örnek alıp kötüyü terk etmeli.
Çünkü insanlar kendilerini, kendi gibi olanlara daha yakın hissederler. Bu yakınlık hissiyle bir arada yaşayanlar, kendi oluşturdukları çeşitli yöntemlerle birbirlerini deneyip test ederler. Bu test sonucu oluşturacakları samimiyete bağlı olarak bir de kendi aralarında güven duygusu oluştururlar.
Karşılıklı oluşturulan bu duyguyla yaşayan insanlar ister istemez birbirlerine karşı daha yakın olurlarken, daha içten davranarak daha çok samimi ve sevecen olurlar. Derdi.
O yüzden de eskiden aynı mahallede yaşayan insanlar bu günkünden çok daha dürüst, çok daha iyi ve samimiydiler. Dışardan görenler onları, birbirinin akrabası sanırdı. Herkes birbirini bu günkünden çok daha iyi tanırdı. Bu tanışıklığın oluşturduğu samimiyette onları birbirine daha çok yaklaştırır, daha çok sevecen ve müşfik ederdi. Derdi.
Onun için çocukluğumuzda bizlerde, yaşlı teyzeler, amcalar bakkal manav gibi vs. yerlerden bir şey alınması için içimizden herhangi birimizi çağırdıklarında, hepimiz birden koşardık. Hatta bazen birbirimizle yarıştığımız bile olurdu. Çünkü hepimiz onları annemiz, babamız, amcamız, teyzemiz gibi bilirdik. Onlarda bizi, kendi çocuklarından ayırmaz, aynı duygularla severlerdi.
Zamanla, bu terbiye ile yetişen mahallemizin tüm gençleri olan bizler, mahallemizin insanları tarafından takdir ve taltif edilmek için elimizden geleni bizlerde onlar için yapardık. Bizler böyle büyüyüp böyle yetiştik. Bu yüzden de çevremizdeki insanlar tarafından daima seviliyorduk. Sevildiğimiz içinde kendimizi onlara yakın hissediyorduk.
O nedenle de o zaman büyüklerimizle bizler bu günkünden daha iyi ilişkiler kurabiliyorduk. Bu ilişkiler sayesinde de aramızda en çok sevilip çalışkan olanlarımıza iş bulup yuva kurmada herkes elinden geldiğince yardımcı oluyordu.
Babaannem, evladım; yeter ki, sizler iyi bir eğitim alın, iyi bir terbiye ile yetişin. Kazanacağınız sağlam bir karakter yapısıyla da iyi bir huy ve kişiliğe sahip olun. Eliniz ayağınızda temiz olsun. Gerisi kolay derdi.
O zamanlar çevremizdeki insanlardan duyardık. Mahallemiz sakinleri tarafından, birkaç arkadaşla birlikte, benim de böyle bir kişiliğe sahip olduğum söylenirdi. Bizlerde bunları duyardık.
Yaşayacağınız her sevgiyi, her aşkı büyütmeniz dileğiyle, bu günlük bu kadar. Hoşça kalınız.