Yaşamın Yorgun Yüzleri
Yaşayan herkesin mutlaka bir derdi vardır, her derdinde mutlaka acısı vardır. Dermansız dert, katlanılmaz acı olmaz, ya derman bulursun ya da sineye çeker katlanırsın fakat birde acıya tuz basılırsa işte o zaman dünyada hiçbir şeyi gözün görmez. Beden yorgun, gönül yorgun, gözler yorgun, yüzler yorgun işte o zaman ruhunda yorulur çöker kalırsın.
Üstesinden gelmek ve ya intikam almak için ölüm dâhil her şeyi göze alırsın, yapılabilecek ne varsa yapmayı düşünürsün. Fakat neyi ne zaman yapacağına bir türlü karar veremezsin. Seni bağlayan, hırsını engelleyen pek çok etken çıkar karşına. Nedenini, niçinini sorarsın hep cevap bulmakta bir o kadar zordur senin için.
Çilenin çekilmez olmadığını düşünürsün, sabretmenin alınacak en güzel intikam olduğunu düşünürsün bir an için gönlüne bir serinlik düşer. Beterin beteri var deyip teselli edersin kendini. Ama bu çileyi çektirene, seni düşünceye sevk edene baktığın zaman daha çok kin birikiyor içine. Değeri beş para etmeyen, yüreksiz ve aciz birinden gelen bu sıkıntı daha çok düşündürür seni. İçinde ki hırs ve kin katlayarak artar o zaman.
Yaşadığım sürece insanları sevdim hep değer verdim, ne fakir zengin, ne de zayıf güçlü ayırmadım. Kimseyi de hakir görmedim. İnsanları üzmek, zarar vermek yerine faydalı olmaya çalıştım hep, ama beklemediğin bir anda karşılaştığın ve hiç kabullenemeyeceğim bir durum alt üst etmeye yetti bütün iyi niyetlerimi.
Ne yaşam zevkin ne de geleceğe yönelik planlarım tutmadı, bir karamsarlık çöktü üzerime, sanki her şeyin sonu gibi. İşte bu durumda alacağın her karar da kendi öz değerlerin yine bağlar seni. Hem bedenin hem de ruhun öyle yorulur ki sanki üzerinden çok ağır bir yük varmış gibi olursun. İşte bende kendimi o kadar yorgun hissediyorum.
Hem de öyle yoruldum ki kendimden, çevremden, ikiyüzlü ve değersiz insanlardan, sakin olmaktan ve sabretmekten. Hani ağlamak istersinde gözyaşların hep içine akar ya, hani haykırmak istersinde susmak zorunda kalırsın ya, hani her yerde olmak istersinde, insanlardan kaçmak zorunluluğu hissedersin ya işte bunlardan yoruldum.
Güvendiğim insanları yanımda bulamamak, yarasını sardığım insanların yarama tuz basmaları, iyiliği için uğraştıklarımın hatırımı bile sormadıkları hiç umurumda değil. Bunlar benim için olağan şeyler oldu artık, çünkü iyiliğin kabul görmediğini biliyorum.
Fakat beni en çok yoran hak etmediğim ve hiç beklemediğim bir durumu yaşamak ve bunu yaşatandır.
Dedim ya çok planlar yaptım ve ne pahasına olursa olsun uygulamaya kararlıydım, içimdeki kin ve hırsı yenmek için yapmalıydım da fakat bir an geldi sayfanın öteki yüzünü düşündüm. Değmezdi hem de hiç değemezdi.
Allah insana sıkıntıyı verdiği gibi sabrı da veriyor, ben sabretmeyi seçtim ve zamanla en doğrusunu yaptığımın farkına vardım. Sabrın alınabilecek en büyük intikam olduğunu öğrendim. Öfkeyle kalkanın zarar oturduğu gibi, belki de büyük belalara karışacaktım. Ortaya çıkacak sonuçlar belki beni daha derinden yaralayacak, belki de daha çok yoracaktı. O zaman sadece eyvah demek kalacaktı geriye, çok sevdiklerime bile zindan edecektim dünyayı.
Anladım ki peşine düşüp intikam alacağım insan iki tokada bile değmeyecek kadar aciz ve basitti. Ne karşına alıp konuşmaya, ne de hesap sormaya cesareti olmayan, kendini adam sanan bir şerefsizin kuklasıydı.
Bu tür insanları karşına alıp muhatap olmak yerine Allaha havale etmek en doğrusuydu. Alçaklık yapanın seviyesine düşülmemeliydi. Bunu biliyordum fakat içimdeki hırsı yenmem zordu benim için. Kendimi toplayım şöyle bir akılcı yoldan düşündüm. Gördüğüm tablo bu kin ve hırsı taşımama hiç değimi yordu.
Öyle bir düzen içinde yaşıyoruz ki kim dürüst, kim adi bunu bile anlayamıyorsun ilk bakışta. Senin içinde beslediğin ve prensip edindiğin doğruluk ve dürüstlüğün herkese göre geçerli olmadığını görüyorsun yaşadıkça.
Özünde şerefsizlik olanın başkalarına çamur atmaktan öteye hiçbir şey yapamadığını görüyorsun.
İnsan hayattan çok ders alıyor ama ne olursa olsun kişinin asaletini bozmaması kadar güzel bir şey olamaz. Bunu da ancak yaşadıkça öğreniyoruz. Bazı olaylar derin izler bırakır bizde çabuk unutamayız ama yaşanan diğer güzellikler teselli etmeye yeter.
En önemlisi de uğruna her şeyini feda edebileceğin ve senden bir parça olan, yüreğinin diğer yarısı olan biri sebep olmuşsa bu yorgunluğu yaşamana işte o zaman sineye çekmek zorundasın. Ne söküp bir kenara atabilirsin, ne de bağrına basmaktan geri kalabilirsin.
Ne kadar yorulursan yorul, ne kadar kırılırsan kırıl yine onun geleceğini hazırlamak ve düşünmek zorundasın. Hani et tırnaktan ayrılmaz derler ya işte onun gibi bir şey. İçin buzdağıdır belki ama yinede yakınsındır ona. Derdi derdin, kederi kederindir ta ki toprak üstünü örtene kadar.