Yasaklı Kelimeler
Başta “İslamcılık”, “Demokrasi” gibi kavramlar olmak üzere pek çok kavramın kullanılmasına itiraz edilirken, Kur’an’da geçen: “Ra’ina demeyin, unzurna deyin, dinleyin” (Bakara 2/104) ayeti de bunun gerekçesi olarak gösterilmektedir.Elbette her görüşün, dinin hatta ideolojinin kendi içeriğini anlatmak için seçtiği özel kavramlar vardır. O kavramlar atlanarak, o dini, o görüşü veya ideolojiyi kamil manada açıklamak kolay değildir. Bu durum İslam için de fazlası ile geçerlidir.
İslamcılık kavramının kullanılmasına itiraz edilirken, “İslam’ın her hangi bir eke muhtaç olmadığı, zaten cı-cu veya cılık-culuk gibi eklerin de ticari faaliyetler de yer aldığını bundan dolayı İslam adının böylesi eklerle birlikte kullanılmasının asla doğru olmayacağı” gibi görüşler savunulmaktadır. Bu iddiaya karşılık, Türkçede cı-cu gibi eklerin mensubiyet anlamı taşıdığı göz ardı edilmektedir. Çünkü bir insana sağcı-solcu denildiğinde o insanın sağ veya sol alıp sattığı bunun ticaretini yaptığı kast edilmiş olamaz. Yalnızca sağ veya sol kavramları ile ifade edilen görüşten yana olduğu kast edilmiş olunur. Demirci-Gözlükçü gibi meslek bildiren kavramların sonunda yer alan ci-cü eklerinin her kelimenin sonunda bir ticari faaliyeti karşılamayacağı sağcı-solcu veya Türkçü-Arapçı kullanımları ile de açıktır. Kaldı ki ticari faaliyeti ifade eden kavramların sonunda ki bu ekler bile yine bir meslek zümresinin içinde olunduğunu, mensubiyeti ifade eder.
Böylesi görüşlerin açıklanmasında sıkça başvurulan ayette geçen; ra’ina ve unzurna kavramları da oldukça zengin bir içeriğe sahiptirler. Türkçede kullanılan “riayet” kelimesi de aslında aynı kökten gelmektedir. Ra’ina kelimesinin kökü ra’y kabul edilmiştir. Ra’y; beklemek, korumak demektir. Bu yüzden ra’i çoban demektir. Bunun çoğul ve emir hali ra’ina’dır. Yine ruûnet’ten gelen ra’in ise ahmak demektir. Ra’y kökünden gelen ve kelimenin özne hali olan ra’in isebirinci şahsın çoğul zamirine izafe hali ra’ina şeklindedir ve “çobanımız” demektir. Ra’ina kelimesinin İbranicede sövme ve hakaret anlamı da vardır. Yahudiler ra’ina kelimesini ya kendi dillerindeki sövme/hakaret anlamı ile “Dinle, işitmez olasıca” ya da Arapçada ki ahmak, çoban, kibirli, cahil insan anlamı ile kullanarak Hz. Peygamber’e (sav) hitap ederlerdi.
Yahudiler yalnızca ra’ina kelimesini değil selam kelimesini de küçük bir değişiklikle oldukça farklı anlamda kullanmışlardır. Çünkü rahmet, bereket, barış, güvenlik, sağlık gibi anlamları karşılayan Esselam kelimesini Yahudiler, Müslümanlarla karşılaştıklarında Essam biçiminde kullanırlardı. Belki çok dikkat etmeyince kolayca da anlaşılmayacak bir değişikliktir onların tercihleri. Oysa Essam’ın anlamı ölüm demektir. Neredeyse esselam’ın tam tersi bir anlama sahiptir.
Ra’ina yerine kullanılması istenen kavram ise unzurna’dır. Unzur nazar kelimesinden türemiştir. Doğrudan bakma, görme demektir. Ra’ina kelimesinin Arapçada ki İbranicede ki anlamları ile unzurna kelimesinin anlamı arasında neredeyse hiçbir benzerlik yakınlık yoktur. Ayrıca ra’ina kelimesinin kullanımında Hz. Peygamber’e karşı bir kötü niyetin, kin ve düşmanlığın da gizli olduğu açıktır. Bundan dolayı ra’ina kavramının yasaklanmasına karşılık onun yerine unzurna kavramının tercih edilmesinin son derece açık ve anlaşılır tarafları bulunmaktadır.
Hicretten sonra Hz. Peygamber’in Medine’ye gelmesi ve burada meskun olan Yahudilerle muhatap olmasından sonra bu tür sorunlar ortaya çıkmıştır. Yahudiler Hz. Peygamber ile ittifak etmiş görünmelerine rağmen hatta zaman zaman onun sohbet meclislerinde de hazır bulunmalarına rağmen, onun sözlerini bazen değiştirerek bazen de ra’ina örneğinde olduğu gibi birden fazla hatta hakaret anlamları da olan kelimeleri kullanmayı tercih ediyorlardı. Çünkü bununla hem Hz. Peygamber’e olan kin ve düşmanlıklarını örtülü bir şekilde ifade etmiş hem de İslam’a bağlılığın henüz başında olan bazı Müslümanların akıllarına bazı şüpheler sokmaya çalışmış olmalıdırlar.
Yine başka bir ayette Yahudilerin bu tutumları anlatılırken: “Dillerini eğip bükerek ve dinle alay ederek/dine saldırarak ra’ina diyorlar” (Nisa 4/46) denilmiştir. Yahudiler hz. Peygamber’e hitaben bizi koru veya bizi gözet (ra’ina) diyorlarmış gibi yaparak aslında ona hakaret ediyorlardı. Bu ve benzeri ayetlerin Müslümanlara, Hz. Peygamber’e karşı nasıl bir saygı dili kullanmalarını telkin ettiği,öğrettiği açıktır. Her ne kadar Hz. Peygamber’in çağdaşları olan sahabeye hitap edilmiş ise de, ona karşı saygılı bir dil kullanılması zorunluluğu bütün çağları,bütün zamanları içine alan bir genişliğe sahip olduğu kuşku götürmez. İlk bakışta bir dil sürçmesi gibi görünebilecek olan farklı kelimelerin kullanılmasının ardında nasıl bir kin ve düşmanlığın gizlendiğini de gösteren ama tarihte de karşılığı olan dikkat çeken bir misaldir.
Ayetlerde karşılığı bulunan ra’ina ve unzurna örneklerinden yola çıkılarak aynı bağlam ve içerikte olduğu neredeyse imkansız olan bir İslamcılık kavramının bu çerçeve de yasaklı kelime sayılmasının hiçbir mesnedi yoktur. Elbette insanlar İslamcılık kavramını kullanmak zorunda değildir. Ancak bunu kullanmaları halinde yasaklanmış/ayıplanmış bir iş yapmış olmazlar. Çünkü İslamcılık kavramını kullananların bu kelimeye verdikleri anlam ile Medineli Yahudilerin unuzrna yerine tercih ettikleri ra’ina kelimesine verdikleri anlam bir biri ile uzak yakın ilgisi olmayan kavramlardır. Üstelik Yahudilerin hangi toplumsal kin ve düşmanlıkla Hz. Peygamber’e karşı bu kavramı tercih ettikleri de bilinmektedir. Doğrusu Medineli Yahudilerin kullandıkları ra’ina kavramından yola çıkılarak bir benzetme yapılması son derece haksız ve yanlış bir tutumdur.
Demokrasi kavramı da aynı çerçeve içinde ele alınabilir mi? Çünkü demokrasi, bazı görüşlere göre “apayrı bir dindir, bu yüzden Müslümanların böyle şaibeli bir kavramı kullanmaları külliyen yanlıştır.” Başka bir görüşe göre ise “demokrasi teknik bir kavramdır. Doğrudan farklı bir dini içeriğe sahip değildir.” Her iki görüşün de kendine göre çok önemli saydığı mesnetleri bulunmaktadır. Demokrasi bu farklı görüşlerin ve mesnetlerin konusu olması dolayısı ile apayrı ve uzun bir konudur. Yine de demokrasi kavramını kullananlar Müslüman olsun veya olmasın, hangi manada ve hangi bağlamda kullandıklarına bakılmaksızın bir sonuca varmanın isabeti hayli şüphelidir. En azından bu kavramı kullanan tarafların durumlarına, hangi içerikte kullanmış olduklarına bakılmaksızın sırf bu kavramı kullandılar diye, böyle bir kullanımı da “ra’ina yerine unzurna deyiniz” çerçevesi içinde ele almak ve demokrasi kavramını kullananları da peşinen mahkum etmek hakşinas bir tutum değildir. Hiç kimse kendi siyasal tutumunu açıklamak için cumhuriyet, demokrasi gibi kavramları behemehal kullanmak zorunda değildir ama kullananların da hangi içerikte ve bağlamda kullanmış oldukları da en az bu kavramlar kadar önemlidir. Kaldı ki yazı konusu olan ra’ina kelimesinin bile olumsuz içeriği reddedilmektedir ancak. Yoksa içerikten bağımsız olarak bazı kelimelerin özellikle mahkum edilmesi, suç sayılması gibi bir tutum burada söz konusu değildir.
SEÇİLMİŞ KAYNAKÇA
1-Ebu’l Ala el-Mevdudi, Tefhim’ül Kur’an, Çeviren: Nazife Şişman, C.1, İnsan Yayınları, İstanbul 1988, s.81.
2-İzzet Derveze, Nüzul Sırasına Göre Kur’an Tefsiri, Çeviri: Vahdettin İnce, C.5, Ekin Yayınları, İstanbul 1997, s.110.
3-Ragıp el-İsfahani, Müfredat / Kur’an Istılahları Sözlüğü, Mütercimler: Abdulbaki Güneş – Mehmet Yolcu, C.1, Çıra Yayınları, İstanbul 2006, s.499.
4-Süleyman Ateş, Yüce Kur’an’ın Çağdaş Tefsiri, C.1, Yeni Ufuklar Neşriyat, İstanbul 1988, s.211.