Yarın 23 Nisan Neşe Doluyor İnsan (!)
Nasıl bir ülkeyiz, nasıl insanlarız, 45 yaşına geldim çözemedim, Allah için çözen varsa söylesin gözümüz açık gitmeyelim…
İster gazeteyi aç, ister radyoyu, ister TV ekranını. Hep aynı haberler nakarat edilip duruyor.
Haberler hep aynı. Üç aşağı beş yukarı aynı telden çalıyorlar. Birini iyi dediğine diğeri kötü diyor. Biri yalaka oluyor diğeri yalakalıkla suçluyor… Yıldık, bıktık, çileden çıktık.
Şu habere bakın; ‘Kabine toto, bakan Günay gidici, kalıcı… v.s.’
Yahu gitse ne olur, gitmese ne olur? Bakanlık koltukları değişse ne olur, değişmese ne olur? Vatandaşın çok mu umurunda sanıyorsunuz? Vatandaş aç, açıkta, yok, yoksul, darma duman halde. Onların hangisi bakan olmuş olmamış aşağıdaki vatandaşın neyine… Bunu yorumluyorlar, elli takla attırıp haber yapıyorlar. Sanki o bakanlar yerlerinde kasalar yâda kalmasalar, vatandaşın lehine bir ortam gelişecek (!) Bize ne onların gittiği kaldığı… Varlıklarından ne fayda gördük ki?
Ergenekon da yeni kazı, istek vakfı arazisi kazılıyor, bomba bulundu, üfff cephene çıktı, 6 gözaltı… v.s.
Biri diyor haberim yok, birileri diyor ki şöyle böyle. Artık vatandaş bu yorumları ve haberleri de duymak istemiyor. Bırakın ADALET kendi çarkı içinde yürüsün. Aklınız eser Savcıyı süper edersiniz. Vatandaşı manyak. Bu nasıl iş anlamadık gitti. Bu Ergenekon işinde öyle haberler işittik, okuduk ki artık tahammül edemez olduk. Sabır ederek dişimizi sıkarak haberleri okuyor ve dinliyoruz. Bu nasıl bir iştir, nasıl derinliktir ve nasıl bir sessizliktir akıl alacak iş değil. Tak kapı çaldı, karşında güvenlik güçleri ve arama tarama gözaltı. Acayip bir iş… Yarın kimin kapısı ne için çalınacak ve ne olacak hiç belli değil. Akıllar karışık. Durum vahim. Ama vatandaşın geçimi, yaşamı, daha berbat halde ve onu konuşan, tartışan, gündeme taşıyan yok. Varsa yoksa Ergenekon, aldı kaçtı, yedi içti, filanın mini eteği, falancanın karısı, feşmekanın oynaşı… Yeter artık kardeşim. Memleketin gerçekleri bunlar mı yani?
Azeri vekiller gelmiş, miş, miş, mişşşşş… Bizim muhterem medya sazı eline aldı, Ermenistan kapısı açılmasın, Azeri gardaşlarımız çok üzüldü, bozuldular, bakın onları kaybedeceğiz. Buna benzer elli bin çeşit yorum. Kardeşim Azeri’nin çıkarından vatandaşa ne? Sen millet olarak onların çıkarını düşünüyorsun da onlar benim milletimin ve devletimin çıkarını düşünüyor mu? Bırakında devlet düşünsün bu işleri. Yangına körükle gitmeyin. Gelip azarbaycandan bizim buraya atıp tutma ile olmuyor. Azarbaycan devleti benim devletime hangi ekonomik, sosyal, siyasal faydayı sağlamış ona bakın. Dünya gerçeklerini ölçün biçin tartın. Bir yandan AB olsun, bir an evvel AB’li olalım diyeceksiniz ve ABD başkanı Obama alın bunları artık AB’ye diyecek, diğer yandan Azeri gardaşlarımızla iyi geçinelim diyeceksiniz. Güldürmeyin Allah aşkına. Zaten Azeri basını bizi yerden yere vuruyor. Adam kalkıp gidip Ruslar ile anlaşmada imzalıyor.
Biz ne yapacaz? Her işten her şeyden çırak mı çıkacağız? Bırakın bu tiyatroyu kardeşim. Vatandaşın umurunda değil. Millet aç, açıkta… İşsiz, umudunu yitirmiş. Siz o kapı açılırsa bu insanlara ne katkısı olacak ona bakın. Yok ise gerisini boş verin. Bu devirde hiçbir ulus ve millet bir başka ulus ve milletin karakaşına gözüne hayran olduğu için selam vermiyor. Ekonomi, ekonomi ve yine ekonomi… Paran yoksa gerisi hikâye. Azarbaycan’ın gardaşıysam, Ekonomide bana yardım etsin. Ucuz lafa ve sahte sevgiye, öğüde ihtiyacımız yok. Dünya gerçekleri ortada… Küresel hareketlilik her alanda jet hızı ile dönüyor. Ayak uyduramayan mevta oluyor. Pamuğu müsait yerine tıkıyorlar ve sonra… Sonrası veleddallin amin…
Magazin haberlerine hiç girmek istemiyorum. Ortalık Allahın cezası haber ve yorumlar dolu. Onun sevgilisi, onun karısı, o boşanacak, bu kikirdeyecek, şu fingirdedi, yok şunu aldı, bunu aldı, onla dağa çıktı, poposunu gerdirdi, silikonu patladı, botoks yaptırdı, sünnet olacak mı olmayacak mı… v.s.
Kardeşim vatandaşın sorunu mu bu yani? Neyine bu haberler? Alan memnun satn memnun ise sanane elin herifinin sünnetinden sünnetsizinden! Hayret bir şey ya… Milleti adeta uyuşturuyorlar. Abidik gubidik meseleler ile uyuşturuyorlar. Memleketin gerçeğine dönün be kardeşim. Açlık, yokluk, yoksulluk, işsizlik, eğitim bozukluğu, sağlıktaki düzensizlik, nüfus artışı, çevresel dengenin bozulması, doğanın tahribi biraz bunları gündeme getirin.
Vatandaşa ne, bakan kim olmuş olmamış…
Bakan var, bakancık var…
Çeşit çeşit bakan var. Ela gözlerle bakan, mavi gözler ile bakan, kahverengi gözler ile bakan, siyah gözler ile bakan var…
Ay’a bakan var, Yıldız’a bakan var, Güneşe’e bakan var, kendine bakan var, eşine dostuna çevresine bakan var… Ama bir türlü vatandaşa bakan yok. Gelecek olan bakan, vatandaşa bakacaksa mesele yok, yok yine diğerleri gibi olacaksa ne hoptirinam çalıp oynuyorsunuz?
Ülkemizde son 5 yılda farklı şeyler cereyan etmeye başladı. Aslında APO’nun yakalanıp yurda getirilmesi ile başlayan bir süreç. Rahmetli Ecevit “bunu bize niye teslim ettiler anlayamadım” demişti. Haklıydı. Dürüst ve tertemiz adamdı Ecevit, nur içinde yatsın. Bende o zaman onun bu söylemini anlayamamıştım. Ama şimdi anlıyorum. Onu teslim eden güç planı programı yapmış. Bakın ev hapsi denmeye başlandı. Bakın Kuzey ırak ta gelişen olaylara ve Barzani ile Talabani’nin açıklamalarına. Bakın ABD başkanının açıklamalarına. Bir şeyler değişiyor. Hızla. Bu güç, bu egemen güç bir düzeni değiştirip yeni bir düzen kuruyor diye düşünüyorum. Derin devlet mevlet hikaye. Derin devlet APO nun yurda teslimi sonrasında yerini serin devlete bıraktı. Bu gün bir temizlik hareketi denen farklı bir hareket var ve işin ucu nereye gidecek belli değil. Derin devletin biri gider öbürü gelir. Dünyadaki tüm devletlerde bir derinlik vardır. Hiç meraklanmayın. İşin aslı bizim devletimize ve ulusumuza bir şey olmasın. Toprak kaybına, millet kaybına, herhangi bir zafiyete uğramayalım.
Devletimiz, ulusumuz, için o kadar büyük sıkıntılar söz konusu ki, düşündükçe midem bulanıyor.
Neyse…
Yarın 23 Nisan, neşe doluyor insan (!)
Bu kadar aymazlık, çıkmaz, yanlış işler, yanlış haberler ve yorumlar, halkın gerçekleri ile örtüşmeyen gündem karşısında nasıl neşe dolacaksak…
MUSTAFA GÖKTAŞ