Yargı Kapısında Önlem
Kalıpların bildik düzeninde geçtiğimiz patikanın sonunda ulaştığımız çıkış noktası.
Cebinde kalmış yasaklarının sana önlemler yetiştirmesine direktörlük yaparken, insanlar davranışlarına inanmaz hale gelirler.
Adalet aranmayan bilindik bilgi düzeyi, tüm toplum için yerleştiğinde zihinlere yargı kapısı açılmayacak mı?
Yarım bırakıp uğruna uykusuz kaldığınız bir başlangıcın ne kadar iyi olduğunu düşünseniz de saklambaç oyunun da hep yalnız saklanırdınız.
Yargı kapısında hepimiz bir diğeri tarafından yargılandıktan sonra önlemler ya da girişimlerin altyapı çalışmaları hızlandırılır.
Gülümsemeye neşeye hesap verilmeyen yıllardan birindeydik.
Bulutlu bir gökyüzünde gün için üzüntü, sevinç, gök gürültüsü arkadaş olup adına yağmur dedikleri bir oyun oynamaya hazırlandıkları sırada olmuştu her şey.
Sözlere gerek yoktu, seçilemeyen kelimeler önlemdi çünkü yargının kapısında beklerken, düşlenen masal perisi ıslanan hikâyesini koynunda saklayıp koşuyordu.
Ansızın çarpıştılar onlar olup ıslanarak, uzun zamanın ortak noktasında ki düz çizgide, birbirlerini neden hiç fark etmediklerine anlam yüklemeye fırsat vermeden çarpıştılar.
Yargılandılar hemen oracıkta kendi zihinlerinde ki mahkeme salonların da seyircileri şahitleri bile olmaksızın donmuşlardı çıkmaz leke gibi.
Genç delikanlının tutsak kalmış kuşlarını uçurmaya çalıştığı bir dönemdi, yıllanmış şarap şişesi kese kağıdı içinden kendini gösteriyordu, alkolü damarlarında yargılamaktan başka önlem düşünmemişti genç delikanlı, körpe dünyada masal perisiyle karşılaşacağın dan ümitsiz monotonluğa tutunmuştu.
Yalındı, ıslak saçlarından damlalar süzülürken masal perisi, güneş düşmesini dilemişti, dün gece uykuya dalmaya yakın yastığa baş koyuşunda.
Sahi yalınlık neydi karmaşadan çıkabilen zeki bir kişinin haykırış biçimi mi?
Güneş doğmamış gerçekliğe kim sahip çıkmıştı?
Alacakaranlık içerisine sürüklenirken fark edilmez uzaklık duvarlarını ören işçileri görmemişlerdi bile, oysa görünmeden size yön vermeye çalışanlar hep yanı başınızda yer alır.
Anlamak için yalın olmak çözmeye yetmeyecekti, karşılaştıkları nokta bir ceza evinin avlusuydu çünkü onlar için.
Aldırmadılar ne bulundukları yere ne diğer yön vermeye çalışan insanların sözlerine, kederi üzüntüyü tutsaklığı bile duvarların dışına atabildiklerini fark etmişlerdi, baskılanan duygularından kurtulmak adına satranç tahtasında yanlış hamleler yapmaktan çekinir hale hiç düşmediler, denizi, ufkunu görmedikleri fakat sesini duyabildikleri sahile vuran dalgaların sesine uyanıyorlardı günaydın diyerek.
İçeride birbirlerini görebildikleri tek yer avluydu bunun dışında her şey tesadüf oyunuydu, yasaklı bölgede karşılaşmaları masal perisinin sesini kaldığı odanın tek pencereli parmaklıkların dan duyması tutsak delikanlının umudu olmuştu.
Neydi bu umut? Bir diğer insanı nasıl bu kadar çabuk yaşama bağlıyordu sevgi neydi?
Aylar geçtikçe umut soğuk duvarların arasında iki kişilik tek bir beden olmaya çalışıyordu görmeden düşlerde sevgi çoğaltırken masal perisi.
Islanan hikâyesiyle yüzleşiyordu yorgun düştü yüzü gülmüyor susuyor tutsak delikanlı ne yapacağını bilmez haldeydi.
Tutsak delikanlı bunca zaman masal perisinin ''Yargı Kapısında Önlem'' hastalığına tutulduğundan habersizdi, bu hastalık bilinen en acımasız hastalıktı karar vermeyi engelleyen suskunluğa itiyordu insanı.
Tutsak delikanlı martıların kanadın da her gün ''Gülümse lütfen'' yazılı notları göndermenin işe yarayacağını düşünüyordu fakat ne yaptıysa gidişe karşı duramamıştı.
Bir sabah martıların ağıtıyla uyandığında masal perisi artık yoktu içten içe karışan duyguları kendi gerçekliğine son vermişti yalın ve anlamsız koşuşturma canın esiriydi sadece.
Hiç başlamadan tükenmiş sürmeyecek bir aşktı belki de, Artık genç delikanlı tutsak kuşlarının ayaklarına bağladığı notları gönderiyordu dışarıda kalan Önlemli insanlara.
Notların içinde korkularını unutmadan değersiz kıl gülümse yazıyordu devamında yolları duvarları geç yavaş ağır ağır sana nereye gidiyorsun diye soran olduğunda aklındaki şarkılarla ne olursa olsun gülümse..