Yardım Savaşı (!)
Biz insanız, ve her insan gibi bizimde sahip olduğumuz maddi ve manevi değerlerimiz var şüphesiz. Bizimde kalbimiz var, yardıma muhtaç, sakat bir insan gördüğümüzde parçalanan, bizimde gözümüz var, çok sevdiğimiz bir kişiyi kaybettiğimizde ağlayan, bizimde ayaklarımız var, yardıma koşacak, bizimde ellerimiz var, bir dosta uzatacak, bizimde dilimiz var, insanları teselli edecek… Aslında o kadar şeye sahibiz ki, keşke birde kıymetini bilsek.
Geçenlerde bir internet sitesinde bir baba gördüm, savaşta ölmüş küçük kızının cesedi vardı kucağında. Zavallı kızın ayakları kopmuştu, bileklerinin kemikleri gözüküyordu giydiği yırtık pantolonunun içersinden. O zaman içimde korkunç bir nefret belirdi, bunu yapanlar kimdi, o küçücük kızdan ne istemişlerdi. Biz insanlara yardım edelim, onların dertlerini paylaşalım derken onların yaptıklarına bak. İlle bizde mi böyle davranalım, bizde sizin evlatlarınıza aynı şeyi yapalım. Merak etmeyin, biz istesek de yapamayız bunları, çünkü sizin kadar kötü olabilmek o kadar da kolay bir iş değil.
Acaba bu zulümlere nasıl dur diyebiliriz, kana karşı kan alarak mı, o acıları onlara da yaşatarak mı, bir musibet bin nasihatten iyidir diyerek davranarak mı, acaba o zaman mı anlayacaklar yaptıkları yanlışlıkları.
Dünyada yardım muhtaç sayısızca insan var, bazen çevremizde, bazen akrabalarımızın arasında. Bu kişiler için neler yapabiliriz, biz bunları düşünmeliyiz. Aslında sadece dünyadaki fakir ve yardıma muhtaç insanlara özel ve çalışanlarının da yardıma muhtaç insanların olduğu bir fabrika kurulsa, ve fabrikada üretilen bütün malların gelirleri yardım kuruluşlarına aktarılsa, dünyadaki aç, yoksul ve diğer yardıma muhtaç insanlar için harcansa ve bu fabrika ürünleri de televizyonlarda bu şekilde tanıtılsa eminim ki yardımsever insanlar bu çağrıya cevapsız kalmayacaktır. Ne fark eder ki, her gün aldığımız ekmeği onlardan alsak, içtiğimiz suyu, yediğimizi yiyecekleri, elbiseleri… Nasıl olsa bunlar için para harcamıyor muyuz, bırakalım o insanlarda bundan kazanç sağlasınlar. Aslında yapılması gerekenleri yada günümüzde yapılanları düşündüğümüzde böyle bir fabrika kurmak çok güzel bir fikir olabilir, şahsen ben bu fabrika ürünlerini tercih ederdim, hem kendi ihtiyaçlarımı gidermiş olurdum hem de bu sayede sevap kazanmış. Hem günümüz dünyasında işsizlikte ayrı bir sorun olup karşımıza çıkmışken bu fabrikalar hem de bir istihdam alanı olarak da düşünülebilir. Burada amaç sadece dünya üzerinde bulunan fakirin, yoksulun yardıma muhtaç olan herkesin yaşayabileceği bir dünya yaratmak, onlara bir nebze dahi olsa, insanların kendilerini düşünüyor olduklarını sağlamak, onlara da yaşama şansını sunmak, hakları olan ve gecikmiş her şey için.
İnsanlar için yapabileceğimiz başka yardım yöntemleri bulma konusunda hemen herkesin kafasında bazı düşünceler vardır. Bu düşüncelerin topluca değerlendirebileceği, insanlığın eşitliğinde fayda sahibi olacağını düşünen herkesin bu düşündüklerini toplayan ve belki de hayata geçiren özel bir kuruluş, her ne kadar dünya üzerinde bir çok yardım kuruluşu olsa dahi sadece hakla özel bir kuruluş olabilirdi, kendi düşüncelerimizi, kendi isteklerimizi ve kendi planlarımızı ortaya koyan bir kuruluş. Hem böylece dünya üzerinde yapılabilecek çabalar daha da ateşlenmiş olur ve belki eşitlik yolunda koca bir adım atmış oluruz. Yada örneğin evlerimize gelen su, elektrik, telefon v.b. faturalarımıza kendi isteklerimiz doğrultusunda makul bir ücret yansıtsalar, ve bu ücretler toplanarak dünya yardım kuruluşlarına aktarılsa, kim bilir belki de bu bazı ülkelerde yapılıyordur, ama dünyada da yapılsa çok daha yarar sağlayabilirdi. Bu düşünceler gibi binlerce farklı düşünceye sahip nice insanın olduğu ben inanıyorum, dünyada bazı şeylerin hiç de yolunda gitmediğinin farkında olan insanlar. Onların sayesinde belki de yüzyıllardır süregelen ve hiç de sona ermeyeceğe benzeyen dünyadaki bu eşitsizlik, zulüm acı ve keder sona erer, ve belki de böylece ahretimiz içinde bir şeyler yapmış oluruz.
Yapılabileceğimiz başka şeylerle gelince, şöyle bir şeyde yapabilir aslında: İl il, ilçe ilçe ve bölge bölge insanların yapabileceği yardım noktaları oluşturma ve her ay toplanan yardım miktarlarını medya aracılığıyla insanlara ve dünyaya duyurmak ki, böyle bir kampanya ile insanların, kendi bölgeleri adına da yardıma teşviki sağlanmış olunabilirdi. Bu şekilde yapılacak yardım kampanyaları en fazla ülkelerin arasında bir yarış doğuracağından dolayı bir müzayededen farkı olmayacaktır. Çünkü her ülke, kendilerinin burada ilk sırada yer almalarını isteyecektir. Bu yardımda toplanan paralar, değişik kategorilerde sıralanarak dünyanın izleyeceği bir kanalda naklen yayınlanacak, en fazla yardım sever ülkelerin kim olduklarının da tespitini sağlamış olacaktır. Ben ülkemin şahsen bu yardım savaşına gireceğinden eminim, daha doğrusu bir çok ülkenin. Ve bu kampanyanın adı şunlar olabilir, I. Yardım Savaşı, Dünya Yardım Savaşı, Dünya I. Yardım Savaşı…
Aslında böyle bir kampanya düşünüldüğünde bu kampanyanın uluslararası etkinliğinin artması adına değişik yöntemlerde kullanılabilir. Bence her yıl yapılacak değerlendirmelerin ardından en çok yardım yapan ülkelere belirli bir unvan verilebilir, dünyanın en yardımsever ülkesi, yılın en iyi gönüllüleri, en insaniyetlilerin ülkesi… ve belki de “ Gerçek Eşitliğin Varolduğu Yer”
Geçmişe dönüp de baktığımızda insan olarak üstesinden gelemediğimiz şey yok, yani biz istersek her şeyi yapabiliriz ve her sorunu çözebiliriz, yeter ki bunu gönülden isteyelim, yeter ki içimize gizlenmiş o iyilik meleğini ortaya çıkartalım. Emin olun ki dünyada hiç bir insan yoktur ki vicdan sahibi olmasın, hiçbir insan yoktur ki yardıma muhtaç, ayakları çıplak, açlıktan neredeyse kemikleri görünen bir çocuk gördüğünce azap çekmesin. Bazen öyle şeyler oluyor ki, öyle insanlar görüyoruz ki çevremizde, televizyonlarda, insan olduğumuz için utanıyoruz, biz olduğumuz için utanıyoruz, o insanlar sıcak bir yemek bile yiyemezken her gün yedimiz her şey için, UTANIYORUZ. Ve kimi zamanda onlar utanıyor, gözlerini sizinkilerden kaçırırcasına, çöpten çıkarıp ta torbasında koyduğu ekmeği gizlercesine, içinde bulunduğu hayatına ağlarcasına…
Kısacası, dünyada hak edip de yaşayamadığı, başına öne eğdiren her şeye, UTANIYOR. Siz siz olun, şükredin, hayatınıza, yaşantınıza, yediklerinize, hayatın size sunduğu her şeye, şansın ve adaletin yanınızda olduğu için, ŞÜKREDİN. Çünkü nice insanlar var ki, keşke diyor, sizi gördüğü zaman keşke bende öyle olsam, onun gibi giyinebilsem, onun gibi başım dik yürüyebilsem, onun gibi yaşayabilsem, kısacası onun sahip olduğu her şeye sahip olabilsem diye. Aslında başı dik yürümeye layık olan sadece siz değilsiniz, onlar her ne kadar ezik hissetseler de kendini, asıl onların da başlarının dik, gözlerinin parlak olması gerekir. Sahip olduklarınızın değeri bilin, çünkü bazen her şey için çok geç olabiliyor. Özellikle de şans bize gülmüşken, hayat istediklerimizi bize vermişken.