Yardım Eden de İtiraz Eden de Ölüyor
FETÖ lideri Gülen hakkında yıllardır çok şey yazılıp çizildi ama önemli ölçüde esrarını korumaya devam ediyor.
Gülen hakkında binlerce makale, yüzlerce kitap kaleme alınmış. Önemli bir bölümünü inceledim. Bir bölümü ticari veya bazı ihtiraslarla yazılmış kitaplar. Bir bölümü ise kopyala yapıştır. Solcu cenahın yazdıkları kitap veya makalelerin çoğu, İslamî kavram ve yapıları tanımamalarından kaynaklanan komikliklerle dolu.
Demem o ki, kökü Hz Âdem (a.s.) ve İblisin mücadelesine kadar dayanan bu ihanet, sadece Türkiye'nin değil aynı zamanda İslam dünyasının ve hatta insanlığın en temel sorunlarından biri.
İsrail oğulları Hz Musa (a.s.)'ya inen vahyi tahrif ederek adını “Yahudilik” olarak değiştirdiler. Aynı kavimin mensupları Hz İsa (a.s.)'ya inen vahyi de tahrif ederek adını “Nasranilik (Hıristiyanlık)” koydular.
Kasım Gülek çok sevdiği, Fars Yahudi'si Aziz Pavlus'un adıyla Tarsus'ta “Dinler Arası Diyalog” ya da bütün dinlerin öğretildiği bir üniversite kurmak ister. Dönemin mebuslarının oylarıyla reddedilir. İlginçtir dönem gazetelerinde çok cimri olduğu yazılıp çizilen Kasım Gülek, Vatikan'ca idare edilecek olan bu okulun bütün masraflarını üstleneceğini taahhüt eder. Şükür ki, Allah izin vermez.
Herkes meseleyi sadece okullar ve devlete nüfuz etme babında ele alıyor. Moon Örgütü ve Scientology Örgütü'ne bağlayıp oradan ileri götürmüyor, götüremiyor.
Moon hakkında bir şeyler yazıp çizdikleri halde, Scientology konusunda bunu da yapmıyorlar. Bu sapkın yapı içinde “tarikat” ibaresini kullanıyorlar. Tıpkı solcu cenahın Fetullah, Nurculuk ve Süleymancılık ile ilgili sürekli “tarikat” diye yazıp durması gibi…
Scientology Örgütü'nün, eski bir asker olan sözde romancı L. Ron Hubbard (1911-1986) tam adıyla LaFayette Ronald Hubbard tarafından kurulduğu ileri sürülür. İlk bakışta bu doğrudur ama yetersizdir. Bu tür yapılar öne çıkan bir kişiden ibaret, onun fikri ile ortaya çıkmış örgütler değildir. Hiç de öyle olmamıştır. Kimse bunun arkasındaki Ordo Templi Orientis Örgütü ile ünlü şeytanlar Aleister Crowley (Ataturk Crowley'in babası), Gerald Gardner, Jack Parsons, Harry Smith ve Kenneth Anger isimlerinden söz etmez.
ADAMLAR FARKLI AMA MAHALLE AYNI
Nasıl ki PKK, Abdullah Öcalan, Hizbullah ise Hüseyin Velioğlu'dan ibaret değil ise, FETÖ'de Gülen'den ibaret değil. Arkasında Bülent Ulusu, Fuat Doğu, Kasım Gülek, Yaşar Tunagür ve daha fazlası var. Asker ve dönemin MİT yönetimi ve Encümen-i Danış denilen eski devir derin yapı. Dünyanın her yerinde bu tür yapıların içinde NATO mahreçli askerler hep vardır.
Mesela Ulusu ve Doğu'nun; Öcalan, Velioğlu, Gülen ve kurdukları örgütlerle ilişkisi neydi, hiç düşündünüz mü?
Velioğlu öldürüldü mü, sağ mı? İşin gerçeğini bileniniz var mı?
Hizbullah radikal, FETÖ ılımlı, PKK Marksist örgütler, ama mahreçleri gibi üçünün hedefi de aynı. Bu normal mi?
Gülen'e verilen rol, Aziz Pavlus olmaktı! Görevin imkânsızlığını ve beceremeyeceğini bile bile kabul etti. Çünkü şeytan, ya tutarsa ile aldatır hep. Şimdi olmadığını gördüler. Gülen deşifre oldu. Onlar zaman kaybetmez, derhal yedek kulübede bekleyen veya yanı başınızda ısınma hareketleri yapan yapılarını sürerler sahneye.
YARDIM ETTİ ÖLDÜRÜLDÜLER
Üzeyir Garih, Georges Marovitch, Aylin Devrimel, Muhsin Yazıcıoğlu ve Turgut Özal, Gülen'e yardım eden özellikle de dışa açılma sürecinde önemli rol üstlenmiş bildik isimler.
Turgut Özal'ın, Gülen'in Orta Asya'ya açılmasında emeği var. Referans oldu. Yardım etti. Son gezisinde FETÖ'nün okullarına götürüldü. Orada limonata ve pasta yetirildi. Dönüşünde öldü. Gülen, merhum Özal ölmeden Çankaya Köşkü'ne sokulup, gizlice ve izinsiz olarak yattığı odaya alındı. Bilgi ve belgeler kayıp. Cinayet çözülmesin diye dosya, FETÖ'cü polis, hâkim ve Adli Tıpçılara emanetti.
Ölümü “sır” olarak geçti kayıtlara.
Ayşe Kulin, teyzesinin kızı Aylin Devrimel'in hikâyesini “Adı Aylin” adlı eserinde yıllar önce kendi zaviyesinden yazmıştı. Aylin, Kasım Gülek'in baldızı. Aynı zamanda iki taraf da büyük dede Giritli'de birleştiği için akrabalar.
Aylin'i önemli kılan şey, karmaşık hayatı ve evlilikleri değil. Aylin, Mayıs 1992'de Morton Abramowitz ile Gülen'in ABD'de buluşmasını sağlayan kişiydi. Muhtemelen bunu isteyen eniştesiydi. Zira eniştesi o günlerde aşırı yaşlı ve rahatsız. Ayrıca da iletişim dikkat çekerdi.
Bazı sırlara vakıf olan Aylin, Ocak 1995'de ABD'deki evinin bahçesinde ölü bulundu. Kendini Yahudi, Hıristiyan ve ateist olarak tanımlardı. ABD vatandaşı ve Amerikan Ordusuna mensup. CIA ile de güçlü ilişkileri olan biri. Eniştesinden dolayı David Rockefeller'la da. Zira Gülek, o sıra Rockefeller Vakfı'nın üye ve yöneticilerindendi. Aylin'in ölümü ile ilgili bilgi ve belgeler kayıp.
Ölümü “sır” olarak geçti kayıtlara.
2011 yılında yayınlanan ‘WikiLeaks Türkiye Belgeleri'ne göre, Gülen'in Vatikan ziyaretinde Georges Marovitch'in önemli ve belirleyici bir rol oynadığı yer alır. Zaten bunu bizzat kendisi söylemişti. “Türk Papa” olarak tanınan Georges Marovitch, Papa'nın İstanbul temsilcisiydi.
Marovitch, 2007'de Roma'da Termini Tren İstasyonu'nda beklerken, bir kişi tarafından raylara itilir. Yaklaşan tren son anda dursa da Marovitch'in kaburgaları kırılmış, iç organları hasar görmüştür. Türkiye'ye dönen Marovitch başından geçenleri, Akşam gazetesine şöyle anlatmıştı ölmeden önce:
"Peronda beklerken kalabalık arasında kaldım. Tren geliyordu. Aramızda sadece iki metre kalmıştı. O anda biri ya da birileri beni itti ve raylara düştüm. Hareket halindeki trenle, peron arasında sıkıştım. O an içimden 'Her şey bitti' dedim. Tren son saniyede, başımın hemen yanında durabildi. Yoksa facia olacaktı. Kaburgalarım kırıldı, başım delindi. Korkunçtu.
İtalyan makamlar hakkında hukuk mücadelesi başlattı. Kısa bir süre sonra dosyanın garip bir şekilde kapatıldığını öğrendim. Termini tren istasyonundaki kamera kayıtları esrarengiz bir şekilde ortadan kayboldu.”
Gülen ile dostluğuna vurgu yapan Marovich huzurevinde öldü. Her gün 'Cevşen' okuduğunu söylüyordu ve öldü.
Ölümü sır değildi ama ölmesi için trenin altına iteklenmesi “sır” olarak geçti kayıtlara.
‘WikiLeaks'de adı geçen bir başka isim ise Alarko'nun patronlarından Üzeyir Garih'ti. Çünkü Garih de, Gülen'in Vatikan ve ABD ile iletişiminde önemli bir rol oynamıştı. Gülen için sürekli hatırlı dostlarını devreye sokuyordu. Üzeyir Garih de, dişçi olan babasıyla özel bir hukuku olan Şeyh Hüseyin Türbesi'nin Eyüp'teki mezarını her hafta ziyaret ederdi. 10 yerinden bıçaklanarak öldürüldü. Bir erkek suçlandı. Ancak yakalanan failin üzerinde hiçbir cinayet emaresi çıkmamasına rağmen tutuklandı. Dosya malum yapı tarafından hep savsaklandı.
Çünkü fail o kişi değil, bir kadındı. Peki, o kadın kimdi? Aslında o kadın da biliniyordu. Ama fatura bir başkasına kesildi. Zira cinayeti çözecek olan dosya, FETÖ'cü polis ve hâkimlerin elindeydi.
Ölümü “sır” olarak geçti kayıtlara.
BBP lideri Muhsin Yazıoğlu, Gülen'e ait çok şey biliyordu. Hatta Gülen'e çok yardımı da dokundu. Bir gün teşkilatına baktı ve “bizim tarla çoktan sürülmüş” demek zorunda kaldı. Gülen hakkında bir rapor hazırladı. Rapor konusunda şu an biri FETÖ'den tutuklu olan iki eski dostu ile istişareler yaptı. Endişeliydi, raporu ve bazı belgeleri çantasında taşıyordu. Helikoptere binmek istemiyordu ama bindirildi ve bindiği helikopterde infaz edildi. DDK bile devreye girdi, her şey netti. Zaman gazetesinde cinayetle ilgili kitap yazıldı, kitap Ekrem Dumanlı tarafından sansür edilerek “zararlı unsurlar” çıkarıldı. Sürece müdahil olan onlarca asker, hâkim, savcı ve polis tutuklandı.
Onun ölümü de “sır” olarak geçti kayıtlara.
FETÖ'ye yardım etmeyenler öldürülüyordu da, peki, yardım edenler niye öldürülüyordu?
Gülen, affedersiniz yeni Aziz Pavlus diyecektim kendileri aynı zamanda sahte mehdi, sahte mesih, sahte peygamber ve mason oluyorlar. Muhakkak bizim bilmediğimiz “makul” bir nedeni vardır. Gerçi onun kendisine tapan bir sürüsü, CIA, MI6, BND, MOSSAD, Vatikan ve NATO gibi üç beş basit örgüt, Vatikan bankalarındaki yüz milyarlarca doları ile 15 Temmuz'a kadar SGK'dan aldığı emekli maaşı ve pis ceketinden başka bir şeyi yoktu ki, bunca adamın ölümünde rolü olsun!