Yaratılışın Esaslarına Uygun Yaşamak
Hayatımızda bazen bizler isteme sekte çok şey ters gider, pek çok şey umduğumuz gibi olmaz. İyi ve güzel için hayaller kurarız oda tutmaz. Nedenini düşünürüz bulduğumuz cevaplar tatmin edici olmaz.Değer verdiğin her şeyin verilen değere layık olmasını beklersin ama o değere layık olamadıklarını görürsün. İçin burkulur üzülürsün. Kader deyip geçersin.
Hayatta her şey ters giderken beklemediğimiz bir anda ya da günde beklemediğimiz güzellikler de çıkar karşımıza, yüreğine bir su serpilir serinletir içini.
O zaman aklına şöyle bir düşünce gelir demek ki hayatın nasıl geçeceği ve nelerle karşılaşacağımız bizim elimiz de değildir. Hani olumsuzluklar karşısında kader deyip geçmiştik ya yaşadığımız bütün güzellikler de kaderdir anlaşılan.
Kadere boyun eğmeliyiz sözü her ikisi içinde geçerli görülmeli, yaşanlar karşısında sabırlı olunmalı en doğrusu da yaratana sığınmalı insan. Kinimizi, öfkemizi kontrol etmeli, ölçüp biçmeden daha ağıra mal olacak davranışlara girilmemeli.
Değer verdiklerin o değere layık olmasınlar, bırak seni nasıl görmek istiyorlarsa öyle görsünler ama senin yaşantında onların bir etkisi olmayacaktır. Sen doğmadan önce yazılmış olan kaderini yaşayacaksın. O çizgi de neler varsa onları göreceksin. Ne sitem etmeye ne de üzülüp bozulmaya değmez. Mademki bu dünya nimetleri fanidir, fani olan nimetler uğruna öbür dünyayı da karartmak anlamsızdır.
Eğer yaratılmış bir kul olarak üzerine düşeni yapabiliyorsan, sana verilen o muhteşem özellikleri yerinde kullana biliyorsan unutma kazanan sensin.
Karşılaştığımız çarpıklık ve olumsuzluklar için biraz geniş düşünmeliyiz. Alevlenip kalkmanın bir anlamı yoktur. İçinde bulunduğumuz gerginlik bizi bir an için her türlü kötülüğü yapmaya itebilir. İşte o zaman irademizi kullanıp akılcı olan tarafı seçmeliyiz.
Hiçbir insan diğerinden küçük değildir ve korkmaz da, her insanın diğerine yapacağı bir şeyler mutlaka vardır.
Kendi yumruğunu büyük görenlerin çoğu küçük gördükleri karşısında süt dökmüş kediye dönmüşlerdir. Bunun örnekleri çoktur. Ayrıca birilerin den güç aldığını sanarak kendini göstermeye çalışanlar hasmıyla bire bir karşılaştıklarında kaçacak delik ararlar. Fakat aciz ve basit olduklarının farkına bile varamazlar.
Hani denir ya maya bozuksa her şey beklenir. Zordan kuruldukları zaman bakarsın yine böbürlenmeye başlamışlardır bunlar.
İnsanoğlu anne karnına sığdığı halde koca dünyaya neden sığmadığını ve daha sonra bir metrelik bir çukura sığmak zorunda olduğunu düşünmeli. Her şey benim derken, giderken arkasında kalanların neler düşüneceğini hissetmeli.
İnsanlığın sözde değil özde olduğunu bilenler bulundukları çevrede sevilip, sayılan bir kişiliktirler. Diğer gurupta olanlar ise toplumun yüz karası olarak bilinenlerdir.
Mevcutlarla mutlu olup, yaratılışın esaslarına uygun olarak yaşamını sürdürenler ömürleri boyunca mutlu olmuşlar, kendileri ile barışık yaşamışlardır. Varlığının tam tersine tutumlar içinde olanlar ise dertten beladan kurtulamamışlardır.
Dervişin fikri ne ise zikri de odur misali içindeki ben’i yaşar herkes. Tabir uygunsa biri vezir olur diğeri rezil.
Görülüyor ki bu dünyanın geçici güzelliklerine, mala, servete, makama ya da mevkiye güvenmenin, kendini güçlü sanıp başkalarını küçük görmenin hiçbir anlamı yok. Gidilecek yer aynı adrestir. Ama herkes kendi kaderini yaşayacaktır.