Yalanın Batsın
Yalan, bir yer değişmedir. Bir şeyi olduğu yerden alıp başka bir yere koymak. Alınan ve konulan şeyin eleştirilecek bir durumu yok. Olan şeye- yer değiştirmeye- yalan denir. Yani bizler hep ne anlarız? Olmayan şeyin söylenmesi olarak anlarız fakat aslında söylenen şey gerçektir; sadece, yer değiştirmiştir. Örneğin bir kişi, maddi olarak zengin olmadığı halde maddi olarak zenginim diyorsa, bu olmayan bir şey anlamına gelmiyor. Zenginlik, düşünsel de olsa yer değiştirmiştir.
Bir meseleye alt-temel-mutlak anlamlarıyla baktığımızda farklı başka bilgilere de ulaşma imkanımız oluyor. Bu, yalan konusuna olmayanı söyleme olarak baktığımızda, olayın berisinde olup biten şeyleri de göremeyebiliyoruz. Kelimelere yüklediğimiz popüler pratik anlamların kullanımı çoğalınca insan kendinde bile uzaklaşmış oluyor.
“Yerin değişmesi” ifadesi bizi başka yerlere de götürüyor. Bir yer değişme olduysa demek ki bir boşluk var, boşluk varsa doldurma düşüncesi de vardır. Çok yer değişme varsa çok boşluk vardır. Boşluk olmalı ki hareket olsun.
Pirinç ayıklarken kabaca ayıklamak var bir de biraz daha dikkatli ayıklamak var. Yalan ile pirinç ayıklamanın bakış açısı açısından benzerliğini kurmaya çalışıyorum. “Yalan = kötüdür” demek “kabaca pirinç ayıklamak” anlamına gelir. “Yalan= yer değiştirme” diye bakmak, daha dikkatli incelemek anlamında. Kelime, kelimeyi açar yani.
Herhangi bir şeyi analiz etmek, deyince farklı bakış açılarıyla incelemek anlamı akla gelir. Fakat bir de, başka kelimelerle ifade etmek diye de bir şey var.
Yani kişileri, yalan söylediler diye ilkin kötü ilan etmek yerine , evet, bu bir “yer değişme” olayıdır diye incelemeye başlamak analizi kökten,yapıtaşlarıyla inceleme yapmak fırsatını bize sunar. Çözüm; beynin içinde, stabil olarak duran klasik tecrübe-yöntemlerle olabildiği gibi, başkabenzer ifade ve kelimelerin durdukları yerlerdeki bağlantılarıyla da çözülebilir. Çözülür.
Örnek olarak Yalan konusunu açtım. Çağımızın ağırlaşan hastalıklarında biri haline gelen bir konusu bu. Yalan denen şeye, direk hastalık demek istemezdim. Fakat, yalan denen şeyin yarattığı dış boşluklar insana, doğaya da zarar vermeye başlıyorsa buna ilkin hastalık desek de olur. Fakat yine de, deminden beridir bahsettiğim “yer değişme” açısından da baksak iyi olur.
Kim oluşturdu o hendekleri, o oyukları veya tümsekleri de yalancı oldun böyle? Biri gelip kazmış olmalı, gecenin birinde belki define aramak için belki derin köklü ağaçlarını sökmüş de kalmışsın böyle at büyüklüğünde köstebeklerin açtığı ve sonra çöken çukurlara kiri lağımı temiz suyu akmış dolmuş taşmış. Gölleri ırmakları denizleri lağımları çalmış kanalların, oyukların. Böyle bir şey işte yalan. Hani ya göllerim denizlerim ve de lağımlarım nerde?
Her yalana da müdahale edemiyoruz bazen.. o yalanı alsak hiçbir şeyi kalmaz insanın.
Peki ya o çukurlar iki adım sonra bizim de düşeceğimiz kendi çukurlarımız olmasın! Eğimler. Hendekler. Tümsekler. Yer değişmeye de uygun zemin hale geliyoruz o zaman.
Zemin kelimesi içinde emin kelimesi vardır. Zemin, kimi zaman kaygan da olsa, bir eminlik ifade eder. Ayak basılan yerin genel adı. Z harfinin şekline bakın. emin kelimesini koruyor gibi duruyor. Elini veya pençesini kaldırmış gibi.