Yalana, Talana, Yağmaya, Ucubeliğe, Dair.
YALANA, TALANA, YAĞMAYA, UCUBELİĞE, DAİR.
Her insan tavır davranış ve iş yapma yöntemi ile aynı zamanda kendini de açıklar.İlişkide bulunduğu insanlara.Nasıl bir kültürden geldiğini, ne kadar beceri ve bilgi biriktirdiğini gösterir. Yöntemi ise: ne kadar kolektif ya da bireyci benbenci olduğuna işaret eder. Kişilik öyle gökten zembille inen ve zamanın bir anında ortaya çıkan ya da çıkartılan bir şey değildir. Kişiliklerde tarihi bir sürecin işidir. Nasıl ki bu gün kullandığımız bilgi sayarın kökeni tekerleğin bulunmasına kadar dayanıyorsa kişiliklerde böyle. Bir sürece tekabül ediyor. Gelecek geçmişin üzerinde ama geçmişte kalmadan şekilleniyor. Yani yeni eskide mayalanıyor ama yenileyerek doğuyor. Eskiyi yok sayarak ona yaslanmadan yeni mümkün değildir. Ucu belik de tamda bu noktada doğar, yani mayalanma ortamı buzulmuş mayası tutmadığından yenilenme ve yenilenmiş ortamla uyumsuz hale gelmişliğin tarifidir. Ucubelik.
Eğer yenilenmenin koşullarına özenle dikkat etmezseniz yenilenme ortamının koşullarını sağlayanlar bu koşulların sonucunda ortaya çıkan ucubeliklerinde anası yaratıcısı olurlar. Bizim tarihimizde bunun en iyi örneği ülkeyi 12 eylül’e taşımış haksızlıklar üzerine kurulu düzenin yöneticilerinin yönetememe ucubeliklerinin sonucu olarak 12 eylül ucubeliğini doğurdu ve bundan sonra ortaya çıkmaya devam eden ucubelikler zinciri yakın tarihimiz açısından önemlidir. Bir o kadar da öğreticidir. İşte Bu 12 eylül ucubeliğinin doğurduğu yeni ucubeler ucubeliklerine devam ediyorlar. Bu ucube davranışlarını her an tekrarlayarak sürdürüyorlar. Bir dostum derdi ki Yalan bir nedenle söylenir. Çalma işini saklamak için başka bir söyleyişle; ya çalmıştır çaldığını gözden kaçırmak için; ya da çalacaktır çalma planına haklarını çaldıklarını ikna etmek, razı etmek için söylenir derdi. Gerçektende böyledir. Ucubeler genel anlamda etraflarını çevrelerini umursamazlar, yalancıların yalanlarına kendilerinin inandığı ve herkesinde bu yalanlara kandığını sandıkları gibi.
Zamanımız öylesine hızlı ve ilişki alanı öylesine genişledi ki yalan eskiden olduğu gibi yanılsama kandırma durumunu uzun süre sürdüremiyor. Yalancının mumu akşama kadar bile yanmıyor. Yalan üzerine inşa edilmiş bu devasa yalan makinesi sürekli yalan üretmeye ucubelikler yapmaya devam ediyor. Mesela doğanın gerektiğinde hızlı ve kötü kullanımı kar uğruna talanı yenilenme gibi duruyor ve yenilenme gereksiniminin sonucu olarak sunuluyorsa da bu yenilenme yenileyenler gibi ucubelik oluyor. Çünkü koşullarını o çevrede yaşayanların ihtiyacı ve o çevrenin yenilenmiş olarak kendini sürdürmesinin koşullarını ortadan kaldırıyor. Ucubeye ne kadar verirseniz onun tümünü tüketiyor. Hem de bir daha üremeyecek şekilde. Genetiği ile oynanarak kısırlaştırılmışlık örneği gibi.
Peki bu ucubelikler toplamı genel anlamda yok edişin kendisi olduğundan Tam bir talan halini alıyor. Niye ucubelik diyoruz. Ülkemizin her kilometre karesi kazılıyor ve buradan elde edilen değerler bu topraklar üzerinde yaşayanların yaşamı güzelleştirip kolaylaştırmıyor. Onların kirlilik (Hava,su,Toprağın kirlenmesidir). nedeni ile nefes alma hakkını ortadan kalkıyor. Böylesine kötülüğü kendi halkına reva gören düşünce,davranış bilgi ve beceri sahipliği ucubelik olmaz mı.? Hem de nefes alma hakkını savunanların aşağılanması başka nasıl adlandırılır.
Aslında yalanın,talanın,yağmanın nedeni hep aynı kendinin olmayana el koymak, sahiplenecek bedelini ödemek, üretimi için gereken emek ve çabayı göstermek yerine ( kendimizin olmasını istediğimiz şeyin oluşmasını sağlayacak koşulları hazırlamadığımızdan) El koyduğumuz şeyi elde etme yöntemimiz ucubelikle ucubeliğin oluşması koşulları birbirinin benzeri olduğundan: Oluştukları ortamın bozukluğundan mayalanma koşullarının tamamlanmadığından (yaratan emeğin ortaya çıkardığı ürünün toplumsal yanının yok sayıldığından). Noksanlı ve anormal doğmaktadırlar. Ucubelik, yağma ve talancılık Bir birine yapışık siyam ikizleri gibi hayat buluyorlar. Dünyayı anlamlandıran ve onu anlama kabiliyetini ve yorumlama yeteneğini geliştirmiş canlı olarak insan yorumlar ve yorar. Her yorumcu algıladığı kadar yorumlar. Bu her bireyimiz için böyledir. Her toplumsal kademedeki tüm bireyler için böyledir. Bu doğa kanunun istisnası yoktur. Var oluş nedenleri ucubelik olanlar. Olay ve olgulara da kendini var eden koşulların belirlediği konum üzerinden bakar ve algılarlar.