Yalan, Eleştiri, Tenkid, Dedikodu, Gıybet
Toplum ciddi bir zihinsel travma yaşıyor. Pişkinlikle yalan söyleyenler itibarlı. Halk yığınları kim ne kadar çok yalan söylüyorsa ona inanıyor, ona güveniyor. ...Doğruları gerçekleri anlatanlara, kimse inanmıyor itibar etmiyor.
Peki ama neden? Birçok insan; din’i değerleri alaya aldığı veya istismar ettiği için gıybet değil, tersine tenkid edildiğini unutarak dedikodu yapıldığını ileri sürüyor. Eleştiri ve gıybet ayrı ayrı şeylerdir. İnsanın haklı konularda eleştirmesi ve gerçeğe davet etmesi bir hak olduğu gibi, aynı zamanda bir ödevdir. Gıybet; bir insanın kişiliğini hedeflerken, haklı eleştiri; insanın eylemlerine, sözlerine veya ortaya koyduğu ürün ve hizmetlere yöneliktir. Bizim tenkidimiz de bu tür köşe yazılarınadır. Gıybet; gizlice yapılmış bir işi açığa çıkarmaya, gizlenen bir ayıbı ifşa etmeye yönelikken, eleştiri; açıktan yapılan yanlış iş ve eylemlere yöneliktir.
Gıybet; onarıcı değil yıkıcı ve ifsat edici bir özellik taşırken, eleştiri ise yapıcı olup doğru bilgi, tutum ve davranışa yönlendirme amacı taşır. Zira haklı tenkidin maksadı, kişiyi bir yanlıştan uzak tutarak onu korumaktır.
Gıybet edildiğinde yapılan bir yanlış o kişiye yapıştırılıp/yakıştırılırken, eleştiri de ise o işi ya da sözleri söyleyen kimseye bunu yakıştıramama, ama işin doğrusunu da ortaya koyma tavrı vardır. Nitekim yapılan yanlışlıklar ve hatalar her zaman evrensel ilkelere ve ciddî delillerle göre ortaya konulmalıdır. Zira haklı tenkidden sonra tutarlı ve objektif teklifler ve öneriler sıralanmalıdır.
Böylece bütün bunlar kamuoyunun bilgisine sunulmalı ve bu konuda takdir yetkisi insanlara bırakılarak tercihlerini doğru yapmaları beklenmelidir. Din’î konuları anlatan ya da yazıları kaleme alan kimselerin hatalarına ve yanlışlarına dikkat çekmek, bunları gıybet etmek değildir.
Tam tersine hem o şahısları hem de onları dinleyen ve okuyan tüm bireyleri uyarmak ve işin doğrusunu o kimselere göstermektir. Bugün için yaşam tarzı haline gelmiş maddeci yaklaşıma tıpatıp uyan bir benzetmedir bu.
İşini hallet de nasıl halledersen hallet veya kazan da nasıl kazanırsan kazan ya da yolunu bul parayı kap gerisine boş ver, anlayışları çok sayıda taraftar bulabilmektedir. Fakat doğru olan bu mudur? Yalan; Gerçeğin karşıtı, kişinin doğruluktan ve dürüstlükten ayrılması, olmayan bir şeyin olmuş gibi gösterilmesi demektir. Yalan söyleyen dolayısıyla hile yapan birinin onur ve saygınlığı zedelenir. Böyle bir insanın çevresiyle barışık, sağlıklı ve özgüven içerisinde yaşaması mümkün değildir.
Sürekli yalan söyleyen ve insanları aldatan kişinin toplumda saygın bir yerinin olması düşünülemez… Dedikodu, magazin, iddia ve iftiralardan oluşan gayri ciddi konuşan ve yazanlar, yaşanan gelişmelerle ilgili samimi ve dürüst değerlendirme yapamaz, faydalı olamazlar..
Onur, utanma, ar, hayadan uzak, gururlu olarak insanı ve toplumu, devlet yönetimini ahlakı erozyona uğratırsanız, bu yıkım ve kaosun nerede duracağı ve ne kadar zarar vereceğini kestiremezsiniz. Yalan söyleme konusunda İslamiyet ne emretmektedir? Özellikle toplumu yönetenlerin yalan söylemeleri nasıl karşılanmaktadır? -Ey İman edenler!
Allahtan korkun ve doğru söz söyleyin. (Kur’an: Ahzab 70) -Yalan sözlerden kaçının. (Kur’an: Hac 30) -Yalan kötülüğe, kötülük cehenneme götürür. İnsan yalancılık yapa yapa nihayet Allah katında yalancılardan yazılır. (Hadis) Yalan söyleyen ve insanları kandıran birinin, yöneticiliği felakettir. Akıllı, bilge kişilerin yaptığı bilgilendirme ve aydınlatma görevidir.
Kendi bakış açılarını ve değerlendirmelerini sunarlar ve bu değerlendirmeler, belirli bir zamanda neler gördükleri ve neler hissettikleriyle alakalı olabilir ve olaylar geliştikçe onların bu yargıları da gelişir. Günün Sözü: Bilinçli birikimli sorumlu her insanın görevi; insanları uyarmak ve uyandırmaktır.