Yalan Dünyadan Behiye AKSOY Elveda Diyerek Geçti
Yalan Dünya’dan "Bir Garip Yolcu" gibi sen de geçtin sevilen sanatçı güzeller güzeli, bülbül sesli Behiye Aksoy… Ölüm çok acı... Sanatçılar
ölünce sanki hayat daha da acılaşıyor. Siz sanatçılar bizim yaşamımızın renkleriydiniz. Bir rengimizi daha yitirdik seninle...
“Bir garip yolcuyum hayat yolunda/ Yolunu kaybetmiş perişanım ben… / Mecnun misali gurbet ellerde/ Ümitsiz sevginin kurbanıyım ben…” diye başlayan hüzün yüklü şarkın hala kulaklarımızda… Gözümüzde platin rengi saçlarının ışıltısıyla hep inci dişli, güler yüzlü, bakımlı halin var.
Gazi Üniversitesi Mimarlık Fakültesi öğrencisiyken onu Ankara’da sahnede izleme fırsatım da olmuştu. 1978-1980 yıllarında sanırım artık sahneleri bırakma dönemindeydi. Saçları platin renginde, kısa kesilmişti ve besbelli ki usta bir kuaför tarafından şekillendirilmişti. Sahne kıyafetleri de son derece zarif, ışıltılı ve pırıltılıydı. Muhteşem bir sesti. Söylediği şarkılar ve yorumu bir harikaydı.
Wikipedi’den aldığım bilgilere göre:
“Behiye Aksoy, 19 Eylül 1933'te İstanbul'da doğdu. Annesi ve halasının müziğe aşina olmaları, piyano ve ud çalmalarından ve Müzeyyen Senar ve Münir Nurettin Selçuk'un o devirlerdeki siyah-beyaz filmlerde söylediği film şarkılarından feyiz alıp müziğe olan sevdası kendisiyle birlikte büyüyerek ortaokulu bitirdikten sonra Ankara Radyosu imtihanına girdi. 200 kişi arasından seçilip 1948 yılında stajyer olarak girdiği radyoda repetitör muavinliğine kadar yükseldi.
Maksim Gazinosu tarihinde, Zeki Müren'le yarışan tek kadın rakip olduğu söylenir. Platin rengi saçları, şık kostümleriyle kendisinden sonra yetişen şarkıcılara öncülük etti. Karakteristik hareketleri, sahnedeki büyük dehası daima ayakta alkışlandı. Plakları öyle çok ilgi gördü ki sanatçıya başarılarından ötürü altın plak değil platin taç armağan edilirdi. Müziği bıraktığı 80'li yıllara kadar daima sevilen ve gözde sanatçılardan olmayı başardı.
Halil Aksoy ile olan evliliğinden Ahmet Kazım isminde bir oğlu vardır. Sanatçı ayrıca Berker İnanoğlu ve Fahrettin Aslan'la evlenip ayrılmıştır. 1967 yılında Kederli Günlerim, 1973 yılında Falcı isimli Türk filmlerinde başrolde oynamıştır. 2001 yılında Alzheimer hastalığına yakalanan sanatçı, 2011 yılında birikimlerinin tamamını elinden çıkartarak huzurevinde yaşamayı tercih etmiştir. Aralık 2014'te yoğun bakıma alınmıştır. 31 Mayıs 2015'te hayatını kaybetmiştir. 2 Haziran'da Zincirlikuyu Mezarlığı'nda toprağa verilmiştir.”
Eskiden her şarkıya bir film çekildi veya her filme bir şarkı yapılırdı. Zamanında Türk filmlerine çok gittik, çok ağladık, mutlu sona adeta hasrettik filmlerde… Hep acıklı olurdu sonu… Şarkıcı- türkücü filmleri modası vardı o zamanlar herhalde...
Çocukluğumda Behiye Aksoy’un birkaç sinema filmini de izlemiştim. İlkokul öğrencisiydim. “Kederli Günlerim” adlı filmdi hatırladığım kadarıyla… Sezer Güvenirgil’in meşhur şarkıcı ablası rolündeydi. O kadar fedakâr bir ablaydı ki kendi sevdiği adamı, kız kardeşi de sevince aşkını içine gömmüştü. Filmin sonunda da kör olup ölümüştü. Sinemadan çıkanların da ağlaya ağlaya gözleri kan çanağına dönmüştü. Kendimi hiç söylemeyeyim, roman okurken bile ağlayan bir tip olarak artık filmlerde nasıl hıçkıra hıçkıra ağladığımı siz düşünün. Filmin sonunda da bestesi ve güftesi ünlü şair Rıza Polat Akkoyunlu’nun oğlu Mutsel Öztürk’e ait nihavent “Elveda” adlı şarkıyı söylüyordu sanırım ve kız kardeşinin gözyaşları eşliğinde doyamadığı hayata veda ediyordu:
Elveda bütün hâtıralar, elveda bütün gençliğim
Geçmesin baharlar, geçmesin yazlar
Bilinmesin karanlık mâzim…
Beni benden alan, beni yalnız çalan
O sahte sözlere, yalancı gözlere, kapandığım dizlere
Elveda, elveda hayata, sizlere…
Elveda bütün hâtıralar, elveda bütün gençliğim…
Sevgili Behiye Aksoy, nur içinde yat. Meğer o şarkın ile son vedanı yapmışsın bizlere… Hayatımızın platin rengi… Billur sesin kulaklarımda çınlıyor:
“Yalan dünya her şey bomboş/ Hancı sarhoş, yolcu sarhoş…”
HARİKA UFUK
ADANA
31. 05. 2015