Yalan Bahar
Eskiden daha radyo bile hayatımıza girmeden önce vatandaşların kendilerine has yöntemlerle hava tahmininde bulunurlardı. Tutardı veya tutmazdı. Ancak eski yılları göz önüne alarak günlük, haftalık, aylık hatta mevsimlik
tahminlerde bulunurlardı.
Yıl yine 365 gün, aylar 12 idi. Mart birinci ay, Şubat son aydı. Ülkemizde daha yakına kadar Mart ayı mali yılbaşı olarak kabul edilirdi. Şimdiki takvim ile arasında 13 günlük bir fark vardı.
Eskiden Rumi olarak ayın kaçı olduğunu anlamak için miladi takvimin 14’ünden itibaren sayılır, eski aylara göre ayın kaçı olduğu hesaplanırdı.
Halk arasında Ocak ayının karşılığı ‘Zemheri’ ise de Zemheri ayı Ocak ayının 14’ünde başlardı.
Kısaca şu an kullanılan takvime göre 13 günlük bir fark vardı.
Zemheri beşi ( Ocak 18), Gücük yedisi (Şubat 20), Mart dokuzu (Mar 22) Aprul beşi (Nisan 18) Mayıs yedisi (20 Mayıs) sayılı günlerdendi. Hepsinin ayrı bir özelliği vardı. Bu günleri içine alan hafta da dikkate alınırdı.
Bazen yıldızların parlaklığı, bazen, denizin rengi, bazen havanın durgunlu, bazen hayvanların huzursuzluğu, bazen bazı bitkilerin verimsizliği iklim üzerinden bir şeylerin alametiydi.
Anadolu’nun muhtelif yerlerinde buna benzer usullerle hava tahmininde bulunulurdu.
Eskiden insanlar daha çok toprağa bağlı oldukları için hava durumu önemliydi. Bazen de hicri takvime göre bazı hesaplamaların da olduğu bilinen şeydi.
Günümüzde hava tahmin raporlarını meteoroloji yapmaktadır. Havaların durumu yerlilerden çok yabancıları ilgilendiriyor artık. İnsanlar sıcak olan yerlerde tatil yapıyor. Köy nüfusu azaldı. Dolayısı ile tarım toplumundan sanayi toplumuna bir kayma başladı. Artık emekler toprağa değil fabrikalara harcanmaktadır.
Bazen mevsimler hakkında da önceden tahminlerde de bulunulurdu. Kış sert geçerse yazın da set geçeceğine dair bir kabul vardı. “Yaz olmazsa kış da olmaz” sözü iki mevsim arasındaki ilişkiyi ifadede eden bir sözdü.
Zamanla hava kirliği, toprak kirliliği ve su kirliliği gibi kavramlar hayatımıza girdi. Mevsimlerde bazı değişmeler oldu. Birileri ‘Küresel ısınma’dan bahsetti ve her mevsim kendi karakteristik özelliğinden uzaklaşmaya başladı. ‘Mevsim normalleri’ ifadesi herkes tarafından bilinir oldu. Bazen bu ‘normallerin’ altında ve üstünde sıcaklıklara rastlandı. Her ne kadar kıyamet alameti olarak da yorumlayan olsa da bir değişimden bahsetmemek mümkün değildi.
Takvimlerin 2016 Şubatını gösterdiği şu anlarda yalancı bir bahar yaşıyoruz. Kaç sene önce böyle bir durumla karşılaşıldı bilmem ama hakikaten ‘sıcak’ bir ‘kış.’
Her ne kadar neşet Ertaş “Yazımı kışa çevirdin/ Bak gözümde yaşa Leyla’m” dese de bu sefer kış yaza döndü. Gözdeki yaş yine aynı.
Değişen sadece mevsimlerdeki sıcaklık galiba.