YALAKALIK Sınır Tanımaz
Bir tutkudur yalakalık. Sınır da tanımaz!..
Ne eylemde tanır, ne çeşitlilikte!..
El de öper, etek de. Kıç da yalar!..
İçgüdüseldir. Çıkar tutkusuyla kuyruk sallama eylemidir özü!...
Akıl, irade, izan ve de vicdan gerekmez yalakalık için. Onlar olmasa da olur; hatta, olmazsa daha iyi olur!..
Övgüler düzer patronuna, sövgüler savurur patronu adına!..
Ruhunda var olan kölelik; biat, itaat, sadakat olarak dışa vurur!.. Ram olmayı sevap bilir. Sevap adına sorgulama yapmaz!.. Sorgulayan mahrum kalır-nasiplenemez sevaptan-ranttan.
***
Kendi başına bir varlığı yoktur yalakanın!.. bir hacmi, bir ağırlığı da!..
Sıradan bir nesne bile değildir doğada!.. Ama, bakmışsın; önemli işlerin, önemli mevkilerin adamı oluvermiştir beklenmedik bir anda!..
Kişiliğiyle, daha doğrusu kişiliksizliğiyle, sadakat ve biat ehli olmanın; hasadıdır elde ettiği.. Kul oluvermiştir bir kapıya!.. Her dokunuş sevap, her itaat bir yatırımdır aslında geleceğe.
Böylesini arayanlar da az değildir zaten toplumda!.
Hacı hacıyı, Mekke’de; hoca hocayı tekkede, deli deliyi dakkada bulur hesabı tencere kapaktırlar artık birbirine!.. Şeyh-mürid; sahip-köle; patron-kahya, güç sahibi-yalaka!..
Patron, işverendir, aşverendir, doyurandır, göz yumandır, koruyandır, kollayandır.
Karşılık olarak yalakaya yakışan da, el-etek öpmektir, yıkamak-yağlamaktır.. yalamaktır!
Yetmez!..
Mahkemede, gizli tanık, tele-kulak, muhbir;
Övgüde koro başı; sövmede-dövmede-yermede elebaşı; her anda ve mekanda emre amade sultada ibrikçi başı!..
Asli görev ise hiç ihmale gelmez!.. “evet” için kalkacak parmak!.. Niçin kalkmalı parmak; demeden... Sorgulamadan!... Milli iradeyi temsilen tek kişi adına, ileri demokrasi(!?) gereği!..
Sorgulamak, en kusurlu hareket; biadı bozar!.. Bedeli ağır!.. Geri alınmamak üzere trenden atılmak!.. kazanılacak hak-yetki, sevaplardan ve rantlardan mahrum bırakılmak!..
Yalayanla yalatan arasındaki eylem bir hak, bir özgürlük gibi algılanır oldu toplumda.
“Yal da yalak da, onların; ister doyarlar, ister soyarlar, isterlerse oyarlar da, içine ballı bade koyarlar” savunusuyla demokratik bir hak görüntüsü verilmeye çalışılır eyleme!..
Ne var ki, durum öyle değil…Yalayan-yalatan buluşması, çoğu kez üst kademelerde gerçekleşmekte nedense!..Sonuçta; soyulan da; oyulan da halk!.
Sokak soytarılığı düzeyinde kalmış olsaydı yalakalık eğlenceli bile olurdu!.. Orta oyunu değil oynanan. Pişekar ve kavuklu geçmişte kaldı.
En yüce kuruma; TBMM’ne; kadar ulaşmış yalakalık!.. Yazık!.. Dokunmak bile sevapmış!..
El-etek öpmenin, hazırolda sulta durmanın sevabını siz ölçün artık!..
İşte isyan buna!.. Ne yalakanın öptüğü el; ne de cehaletin yarattığı put.. bizim derdimiz değil!.
Varsın kendi yaptıkları puta; kendileri tapsınlar!..
Topluma dayatmaya kalkarlarsa putlarını, bundan kıyamet kopar!..
****
Densiz bir söylemle o yüce makamın saygınlığına halel getirmeye kimin ne hakkı olabilir!?..Velev ki o mevkiye, seçilip gönderilmiş olsun!..
İzzet ve ikbalden yararlanmak adına, cehaletini ortaya koyarak liderini putlaştırıp kutsallık yaratma sapkınlığı içine düşmüş bir kişi, kimi-hangi vicdanı incitmez!?.
Bazı makamlar, ki, milletvekilliği bunlardan en önde birisidir, kişilerin kendilerinden çok milletin malıdır!.. Kişiler gidici, makamlar kalıcıdır!.. Cumhuriyeti korumakla eşdeğerdir o makamların onurunu ve şerefini korumak..
Lidere dokunup sevap kazanmanın; tarihin ilk çağlarında kaldığını sanırdık!.. Bu zihniyetin
yaşıyor olduğunu görmek çok üzücü!.. Hele günümüz Türkiye’sinin Yüce Meclisinde yaşıyor olmasını görmek ise kahredici!..
“….Cumhuriyeti ve onun ilkelerini… koruyacağıma… diye şeref ve namus sözü” verildi
o makamda göreve başlanırken!.. Sadakat, sadece anayasaya, devlete, hukuka ve cumhuriyetin temel ilkelerine olacak sanırdık!.. Meğer, bazılarının içgüdülerinde sadakatın merkezi başkaymış!.. Yeminlerinden belli olmuyordu oysa!..
Asli görevinin birilerine ram olmaktan daha kutsal olduğunu bilmeyenlerin o mecliste bulunuyor olması yakıyor-acıtıyor içimizi!..
Bu kişilerin; bu ülkeye, bu cumhuriyete, demokrasiye hukuka, insan haklarına koyacakları katkı, ne olabilir ki!?..
***
Demokrasilerde yalakalığa asla yer yoktur!..
Bu zihniyetin; baş tacı edilip, üst makamlara getirildiği ülkelerde “demokrasiden” söz edilemez. Söz ediliyorsa bu riyakarlıktır!.. Orada hakim rejimin adı demokrasi değildir!..
Riyakarlık, yalancılıktır!.. Aldatmatır!.. Aldatma, vicdansızlıktır; ahlaksızlıktır!..
Dokunmayı ibadet saymak gibi, akıl dışı kutsiyetler yaratarak, halkın duygularını çarpıtmanın adını koyalım!.. Sapıklık!..
Sapkınlığı görmezden gelmekse gaflettir dalalettir! Dine de Allaha da tüm kutsallara ihanettir.
El etek öpenler, şeyhler ve dervişler, tekke ve zaviyeleri mekan tutup yüz sürenler bu ülkeye yetip artarken, bunların farklı versiyonlarının ta Meclise kadar uzanmış olması acı Kanatıcı!..
Atatürk ve onun cumhuriyetine yapıla bilecek en ağır zulüm… O da gerçekleşti!..
Yalakalık sınır tanımaz!..
Doğru!.. Ancak bizler de yalakalığa sınır koyamazsak; o zaman da demokrasi bizleri tanımaz!.. Saflarımızı korumazsak; daha çoook “saf” yerine konacağımızın delilleri ortada!...
YALAKANIN MAKAMI OLUR, İTİBARI OLMAZ.
Temmuz 28th, 2011 at 11:05