Yakın Gelecekte, Türk’e Ateş Et!
“Yakın gelecekte” diye başlıyor “Türk'e ateş et” (Turkey shoot) filmi.
Gelince önce filmin aksiyon ve mesajlarını okuyalım sonra değerlendiririz.
Film Libya'da başlıyor. Türk adı verilen kişi Libya'ya sahte bir pasaportla gider.
Kaddafi'ye başarısız bir suikasttan söz ediyor Pentagon yöneticisi!
Kime? ABD'nin kadın başkanına…
Kadın başkan “savaşa giriyoruz” emrini veriyor.
Demek ki: Hillary Cilinton'un başkanlığın çok eminlermiş.
Gazete haberleri: “Savaş tüm Afrika'ya yayıldı”, “Alkadraz cezaevi tekrar açıldı” manşetleri ile çıkmış.
General Teacher'in: “Tarihi kazananlar yazar” sözünün üzerinden 3 yıl geçmiş…
Yer: Yeni Alkadraz cezaevi…
(Alkadraz cezaevi, ABD'nin -Guantanamo gibi- 1861'lerdeki Alcatraz Adası'ndaki en ünlü hapishanelerinden biri ve yenisi Afrika'da kuruluyor)
Konuşan Kıdemli kadın başkan yardımcısı, karşısındaki mahkûma şöyle hitap ediyor: “Dünyadaki en önemli şovun başyapımcısıyım. Oyunumuzun adı: Türk vurmaca… Sen de Türk'sün…
Oyunumuz üç aşamadan oluşuyor. Birinci aşamada 4, ikincisi de 8, üçüncü aşamada ise 16 kişi seni avlamaya çalışacak…
Şayet üçüncü aşamayı da geçmeyi başarırsan, yaşamana izin vereceğiz. Beceremezsen ölürsün.
ABD başkan yardımcısı
Türk rolündeki: Ya oynamazsam?
Başkan Yrd: O zaman açık hedef olursun! Dosyanı okudum. Savaşta, hapiste, başına kurşun yediğinde, kurtulmayı başarmışsın. Hayatta kaldın, senin gibi bir adam asla pes etmez. İlk kazananımız bile olabilirsin. (Yani daha önce bize diklenip de hiç başaran olmadı demek istiyor…)
Şov başladı diyor ve ekliyor: Türk vurmaca başlıyor, canlı ve ölümcül…
Seyreden ise eski Roma'daki gibi öldürmekten ve cinayetleri izlemekten keyif alan dev bir kitle…
Geçen vurmacasında Rusya'nın Viladimir (Putin) hapishanesinde bir kadın başarısız oldu. Yani ilk aşamada başarısız oldu. Yani “Türk öldürüldü.” Kahkaha eşliğinde “bu sizi mutlu etmedi mi?”
Sunucular
Türk ölürken hepsi keyiften dört köşe oluyor. O Türk'ü en başarılı tetikçimiz arkadan vurdu. O'nun 85 leşi vardı. Bununla 86 oldu. O oyunda ise acıya hazır olun.
(O dedikleri Amerikalı. ‘Türk avcısı' dediği, katil görünür bu sırada ekranda, arkasında ABD bayrağı olduğu halde…)
Bu sırada şöyle devam eder sözlerine: Kore, Afganistan, Afrika ve dünya savaşı… İstatistikler orda başlar. ABD ordusu öldürdüğü her insan için 50 bin dolar harcamış. Şimdi keskin nişancı zamanı, bir mermi bir ölü…
(Türk vurmacada katilin kim olacağı oylama ile belirleniyor. ABD demirbaş. İlk tura seçilenler, Japonya, Ortadoğu seçilir. Türk'ü vuracak Ortadoğulu da yine bir Türk'tür)
Öldürülecek yeni Türk, kadınları ve çocukları öldürmekle ünlü bir olarak lanse ediliyor.
Bu deniz subayı savaş suçu işlediği için, bin yıl hapis + idam cezası almış… Bu nedenle Alkadraz cezaevinde tutuluyor.
Türk'ün kurtulması için sadece 90 dakikası var, elinde hiçbir savunma aracı yok.
Ve oyunun 177'nci başlar.
Üstüne GPS cihazı gizlenmiş olan ve katilleri an be an izlediği Türk'ün ayağında ayakkabısı bile yok…
Mücadelenin en son noktasında ABD'li tetikçi siperde gelişmiş silahı ile bekliyor ve barış noktasına da tuzak kurulmuş.
Türk tuzağı görüyor ve hızlı bir hamle ile karşısına çıkan ABD'liyi savaşa oku ile katılan Japon tetikçiye öldürtür.
Türk kendini öldürmeye gelen katili kendi ipi ile boğuyor.
Sonra onların silahı ile üzerine yerleştirilen gizli GPS cihazını çıkarıyor. Türk, varış noktasında kurulan tuzakta bekleyen katil snipera arkadan gizlice yaklaşıp, silahına el koyar ve su ister…
Daha önce 85 leşi olan ABD'li katil nişancı Türk'e “ölmeni istiyorlar” diyor.
Türk “kim” diye sorduktan sonra ekliyor: “Öyle bir iş yapıyorsun ki fıçıda balık vurmak gibi hiç adil değil. Sana ne oldu da böyle arzın adı bir katil oldun?”
ABD: Para, şöhret, artık ünlü biriyim. Peki, sen kimsin?
Türk: Çocuk ve kadın katili… Duruşmada sen kamuoyuna öyle demiştin.
ABD: En azından bunu hatırlıyorum. Seni hapiste öldürmelilerdi.
Türk: Denediler ve öldüler…
ABD: Hatırlamadığın şeyleri anlatabilirim sana!
Türk silahını ABD'nin başına dayadığında, ABD sözü devam ediyor: O çocuk ve kadınları sen öldürmedin. Katliam senin üzerine atıldı.
Türk, ABD'nin başına vuruyor ama öldürmüyor. İkinci aşamada görüşürüz diye ekliyor.
Bu sıra Ortadoğulu (yani Türk'ün katili Türk çıkıyor karşısına. Bu kez Türk anında öldürüyor onu…
Birinci aşama bitiyor. Zafer Türk'ün. Ama bu daha önce hiç kimsenin başaramadığı bir zafer. Bu nedenle ABD tedirgin…
SAVAŞIN İKİNCİ AŞAMASI
Önce denizci bir kadın komutan (ki Türk'ün sevgilisidir) hastane yatan kanser hastası ve ölümünü bekleyen eski genelkurmayı Teacher'i ziyarete gider.
General, Türk'ün sevgilisine: “İşlediğimiz bütün cinayetleri Türk'ün üstüne yıktık” dedikten sonra “Onun ölmesi gerekiyor ve bu yarım kalan işi senin tamamlamanı emrediyorum.”
Başkan Yrd kadın, Türk'ü bayıltıp yeni bir GSP cihaza taktırır derisinin altına ve ekler: “Bu bir hile birliyorum ama bir nevi antibiyotik ve vitamin” diyerek uyuşturucuyu vurulur Türk'e…
ABD: Oyun 177 iyi gitti. Daha önce hiç kimse bu kadar tetikçisi halledememişti. Seyirci bunu çok sevdi.
Türk: İkinci aşamada ABD'yi yakaladığımda kameralar üstümüzde olsun…
ABD: İkimizin ne sorun var?
Türk: Bekle ve gör… (Malum Türkiye'nin politikaları hep bekle ve gör şeklindedir)
Ardından ekrana, “AFRİKA DÜNYA SAVAŞI VE ERİYEN BİR KITA” sesi düşüyor. Ardından ABD'nin kadın başkanı görünüyor: Libya diktatörü mutlaka devrilmelidir.
Başkan Hillary Clinton
Ardından ABD'nin müttefiği Avustralya Başkanı konuşuyor: “ABD'li mevkidaşlarımızın Afrika'daki çabalarını destekliyorum.”
Bu kez de ekrana Libya diktatörü geliyor. Bu kişi aslında bu diktatör daha filmin başında gözüken, insana benzemeyen çok çirkin ve güzel kızlarla yatan bir pislik görüntüsünde…
Sonra şöyle tarif ediyorlar: Türk tek kişilik bir ordu. Verilen idam ve bin yıllık hapis cezasından özgürlüğe koşan biri…
Kaddafi'nin resmedilişi
Oyunun yeni tetikçileri tanılıyor: ABD'li, Avrupalı, Avustralyalı, Yeni Koreli…
Armagedoncu Yeni Kore
(Yeni Koreliden maksat ne? İki Kore'yi savaştırıp yok etmek mi veya birleştirip Çin'e rakip yeni bir Kore mi? Üstelik yeni Kore'nin adı Armageddon'dur.
Sunucular Armageddon deyince heyecanlandıklarını söylüyorlar.
Bu arada bir sürpriz daha vardır. Türk'ü öldürmek için Türk ordusundan atılmış 4 müfreze subayı da tetikçiler arasına katılır.
Sunucu soruyor: Bu 4 Türk intikam mı istiyor?
Arka ses ise: Aynen öyle… Bunların Türk'ün kafasını koparmak için baltaları var. (Bu ordudan atılan Türklerden biri ekrana gelip) “O katliamı yapan pislikle hesaplaşmamız var. Onu yeniden kazanana ve bedeli kanla ödenene kadar durmayacağımıza söz veriyoruz.”
Sunucu: Bu adamlar intikam istiyor. Tam anlamıyla bir savaş.
Türk bir kez bir ticaret limanına bırakılıyor. İlk olarak Koreli Armageddon'u ateşliyor ama karavana. Sonra Avustralyalı. O da karavana…
Armageddon Türk'ü yere seriyor. Lakin Türk Armageddon'u altından kurtulup onu öldürüyor.
Katillerden AB'li olanı “Av mevsimi başladı” diyerek Türk'e otomatik silahı ile saldırıyor.
Ölmüş numarası yapan Türk, AB'liyi kendi silahı ile öldürüyor. Bu sırada gelen iki eski TSK askeri katili de Avrupalının silahı ile etkisiz hale getiriyor. Diğerleri ise kaçıyor.
Türk yine başarıyor ama ilginç bir şekilde şunları söylüyor: Libya'nın işgalden iki hafta önce Başkan'ın emri ile Libya'nın diktatörünü öldürdüm. (ABD, burada Libyalılara Kaddafi'yi Türklerin öldürdüğü mesajını veriyor.) Kaddafi'yi savaştan kaçınmak için öldürdüm. Ama ABD'liler Kaddafi'nin öldüğünü savaş çıkarmak için gizlediler.
Türk'ün ABD'li sevgilisi: Lanet olsun, bütün bu savaş, zaten ölmüş olan birini öldürmek içindi haa…
Sevgilisinden yardım alan Türk kaçıyor. Bu yüzden ABD, 2. Aşamaya geçemiyor. Peki, kim bu sevgili?
Ekrana Çin'de bulanan başkan yardımcısı geliyor: “Pentagon'un başındaki General Teacher'la 3 dakika içinde görüşemezsem. O general ölmeyi dileyecek.”
Bunun üzerine görüşme başlıyor ilk soru: Türk nerede?
Türk otelde yarasını dikerken ekranda bir kadın gözüyor: Sen av için ne getirdin Tito? Aşırı bir şey var mı?
Şeytan görünümlü erkek: Elbette! Aşırılık bizim için hayatı yaşanılır kılan şey…
Ekranda haberle başlıyor, Türk'ün kaçış hikâyesi geliyor ve şöyle deniliyor: Türk'ün kim olduğunu unutmayalım. O kadınları ve çocukları öldüren soğukkanlı bir katil. Savaş gazileri bile savaşta sergilenen bu kanı susamışlık karşısında donup kaldı. Bu acımasız katliamın silahsız insanlara karşı yapılması inanılacak şey değil.
Türk: Bir sürü insan öldürdüm ve hiçbir şey hissetmedim.
Sonra General'e gidiyor “Türk.”
General: Seni bekliyordum. Ölen yaşlı biri özür dileyemez mi? Başkanın Libya operasyonu imkânsızdı. Sen başarısız olmalıydın. ‘Dünya Savaşı Afrika'nın benim olmasına izin vermemem. Sona ermeli. Bir askere göre fazla iyisin. Seni gömemedik. Ellerimde milyonların kanı var. Biraz olsun temizlemek istiyorum. Sana son bir görev veriyorum. Bu senin son görevin olacak.
Türk: Senin için bir şey yapacağımı nereden çıkardın?
ABD: Bu savaşı bitirip adını temize çıkarabilirsin!
Bu arada sinirleri çalışmadığı için hissetmeyen general elindeki makasla parmağını kesip Türk'e uzatıyor: Endişelenme hissetmiyorum.
Türk: Endişelenmiyorum!
ABD: Birim 226 merkezdi kanal deposu. Kasa parmak iziyle açılıyor. İçinde bu kokuşmuş sistemi çürütecek bir şey var. Onu gömmeyecek doğru insanlara götürmelisin.”
Sonra silahı kendine doğrultarak Türk'e kendisini öldürmesini söylüyor.
Türk: Asıl bunu senin yapman adil olur.
General intihar ediyor
ABD: Canavara dönüşen bir savaş yürüttüm. Bunu senin bitirmen gerek. Bu bir emirdir. (Hemen başına sıkıyor)
Yardımcısı kadın, “BAŞKANIM” dediği kişi bir erkek. (Bu başkan ABD başkanının da ötesinde biri ve o şöyle diyor): Sayılar durağan noktaya geldiğinde 3. Aşamaya geçeceğiz ve bir tarih yazacağız. (Sayıların durağan noktaya gelmesi ne demek?)
Bu kez ABD'nin kadın başkanı ekrana geliyor: Dünya savaşını Afrika'da çok uzadığını söyleyenler size sesleniyorum. Özgürlük günü yakın. Zafer avucumuzun içinde!
ÜÇÜNCÜ AŞAMA
Başkan yardımcısı konuşuyor: Türk vurmaca Kraliyet düğünlerinden bile çok seyredildi. Çünkü şu ana kadar kimse bu aşamaya gelemedi. Seyirci seni gerçek dünyada seviyor. O yüzden oyunu gerçek hayatta bitirmeni istiyoruz.
(Eskiden Romalılar, “parçala parçala” diye bağırırmış. Bu filmde de aynısı yaptırılıyor)
Şu sözler duyuluyor: Son ve 3. aşama. Bu kez şehirde ve herkes katil olabilir.
ABD'li katil: Bu yarışı başarı ile bitirsen ne olacak? Yine de çocuk ve kadın katili olarak hatırlanacaksın. Bu yarısın kazananı hep ben olacağım. Tarih kazananları yazar.
Türk, ABD'ye silahını çekip: Bana söylediklerini kameralara da söyle…
Can derdine düşen ABD: O bir katil değil, ona suç atıldı. O masum biri. Nereden mi biliyorum. Oradaydım, her şeyi gördüm.
Sonra Türk döner ABD: Bu sözlerimi önemseyeceklerini mi sanıyorsan, göründüğünden ahmaksın demektir.
ABD, Türk ile bu şekilde dalga geçince, Türk kibirli ABD'yi vuruyor.
Geberen ABD
Türk son şamayı başarınca ekranı şu cümleler geliyor:
ABD'de kaybetti! Avrupa kaybetti! Avustralya kaybetti! Armageddon kaybetti! Dünya kaybetti! Türk kazandı!
Sonra ekrana kafatasları geliyor ve işleri biten ABD ise Türk'e bir tuzak daha kuruyor ve şöyle diyor Türk'e: Seni eski ABD genelkurmay başkanını öldürmekten tutukluyoruz.
Türk silahına sarılıyor ama sevgilisi Türk'e “sivil risk var, silahını indir” talimatını veriyor. O anda Afrika Savaşı'nın mimarı olan general mezarından itiraflarda bulunuyor haberi geliyor ekrana:
Ölü bir adamı dinliyorsunuz. Neye inanmak istiyorsanız ona inanın. Kore, Afganistan ve daha birçok yerde bana hizmet eden, silahımla intihar ettim. Bunu yapmamın nedeni artık, midemin sırları ve yalanları kaldıramaması. 3 yıl önce başkan tarafından verilen talimatla en iyi keskin nişancımız Kaddafi'yi öldürdü. Bugün “Dünya Savaşı Afrika” olarak bilinen ve büyük bir faciaya sebep olan karışıklığın başarısız olduğunu söyledik. Bütün suçu Türk'e yıktık. Onu işlemediği bir suçtan mahkûm ettik. Gerçek budur!
Film David Honnay ve Evereft de Roche anısına diye yazarak bitiyor.
Türkiye kazandı herkes kaybetti mesajı
BU FİLM NE DEMEK İSTİYOR?
Dünyadaki adı “Turkey shoot” olan film Türkçeye “Ölüm oyunu” diye tercüme edilmiş. Oysa filmin doğru tercümesi: Türk'e ateş et!
Jon Hewitt'in yönetmenliğini yaptığı, Avustralya-ABD ortak yapımı film, 2015'de Türk sinemalarında gösterilmiş.
İyi bir senama takipçisi olmadığım için filmi geçtiğimiz hafta Beyaz tv'de gördüm. Meğer Beyaz tv ve başka kanallar bu filmi sık sık yayınlıyormuş.
İnterneti taradım, hakkında tek bir eleştiri dahi çıkmamış ya da ben bulamadım. Oysa filmin her cümlesi mesaj dolu. Üstelik supliminal falanda değil. Açıktan. Sayısız kez ‘Türk'e ateş et' diyor. Türkiye çocuk ve kadın katili olarak gösteriliyor. Kaddafi'nin öldürülmesinden sorumlu tutuluyor.
Türkiye'nin idama mahkûm edildiğini ama bir türlü öldürülememesinden söz ediyor. ABD ile savaşa girişip de kananın olmadığı mesajı veriliyor. Adam dikkat edin Türkler Armageddon'u bile yenecek deniliyor.
Türk kazanacak ABD, Avrupa, Asya ve tüm dünya kaybedecek biye bas bas bağırıyorlar.
Türkiye'ye saldırılmasından duyulan memnuniyet ve zevk vurgulanıyor.
ABD'nin Başkanı'nın Clinton olacağı tahmin edilmiş. Ama bir el değil Trump seçildi.
Filmde ABD başkanının da üstünde Başkan yardımcısına direk talimat veren bir BÜYÜK BAŞKAN'dan söz ediliyor.
Filmin İngiliz sömürgesi durumunda ve Kraliçe'nin tayin ettiği vali tarafından idare edilen Avustralya yapımı olması ve Avustralya valisinin batı yanlısı ve Türkiye düşmanı olması vurgulanıyor.
BU FİLMLERE NEDEN İZİN VERİLİYOR?
Türkiye, ABD veya başka bir ülke aleyhine böyle bir film çekse o ülke sinemalarında bu film gösterilir mi? Asla! O ülkelerin kanalları bunu yayınlar mı? Asla!
Biz de ise sinemalarda harıl hayır gösteriliyor. Kimse ses çıkarmıyor. İktidar yanlısı kanallar döndüre döndüre gösteriyor.
Kim bilir PKK propagandası yapan Rauf filmine verdikleri destek gibi, Kültür Bakanlığı Sinema Genel Müdürlüğü destek bile vermiştir. Türkiye düşmanlığı yapan yapımlara destek vermek bir kültürel faaliyet...
Garip bir ülkeyiz. Dostu düşmanı tanımıyoruz. Hakkımızdaki düşmanca filmleri bile destekleyecek kadar garip. Bu konuyu gündeme yapmayacak kadar sağduyudan soksun bir ülke ve medya.
Yazık çok yazık!