Yabancıyı Zenginleştiren Kendini Fakirleştiren Türkiye
Tüketim çılgınlığı, ithalat yoluyla dövizleri yutuyor. Hazine Müsteşarlığı'nın 2000-2010 yıl verileri, Türkiye'nin nasıl bir ithalat kıskacına girdiğini gözler önüne serdi. Çok büyük bölümü yurt içinde üretim ve istihdam sağlamayan mallar için Türkiye, tüketim ürünleri ithalatında akıl almaz meblağları yurt dışına akıtıyor.
Reel üretime katkı sağlamayan, çok dar ölçekli paketleme ve pazarlama operasyonları dışında katma değer ve istihdam üretmeyen "tüketim malları", "ara mallar" ve "enerji hariç ara mallar" kalemlerinin ithalatına son 11 yılda 1 trilyon 722 milyar 945 milyon dolar harcandı. Geçen yıl da, yiyecek içecekte 3,4 milyar, giyside 2,3 milyar, mobilyada 2,5 milyar, deride ise 1,1 milyar dolarlık ithalat gerçekleştirildi.
Yiyeceğe, içeceğe 11 yılda 62,7 Milyar dolar. 2000 yılında 2 milyar 123 milyon dolarlık tarım ve ormancılık ürünü ithalatı yapan Türkiye, geçtiğimiz yıl ise bu alanda 6 milyar 547 milyon dolarlık ithalata imza attı.
Tarım ve orman ürünlerine 11 yılda harcanan meblağ ise 38 milyar 314 milyon dolara ulaştı. Yine, 2000 yılında 1 milyar 156 milyon dolarlık gıda ürünü ve içecek ithal eden Türkiye, 2010 yılında ise ithal yiyecek ve içeceğe 3 milyar 429 milyon dolar ödedi. Bu ithalat kaleminin 11 yıllık toplamı ise 24 milyar 398 milyon dolar oldu.
Her yıl 4 milyar 800 milyon liralık giysi ithal ettik. İthalat yoluyla giyim kuşama da inanılmaz dövizler ödendi. Verilere göre, 2000 yılında 1 milyar 853 milyon dolar olan tekstil ürünleri ithalatı, geçtiğimiz yıl 6 milyar 59 milyon dolar olarak gerçekleşti.
Tekstil ithalatında 2000-2010 yıllarında ödenen döviz ise 41 milyar 931 milyon dolar. Direkt giyim eşyası ithalatı ise 2000 yılında 266 milyon dolar iken 2010 yılında 2 milyar 338 milyon doları buldu.
Türkiye, son 11 yılda yurt dışından 10 milyar 962 milyon dolarlık giyim eşyası ithal etti. Giyim eşyalarının 6 milyar 4 milyon dolarlık kısmının ithalatı sadece son üç yılda gerçekleşti.
Otomobil, cep telefonu, bilgisayar, televizyon
Motorlu kara taşıtlarında da 2000 yılında 5 milyar 966 milyon dolarlık ithalat yapan Türkiye, geçen yıl aynı kaleme 15 milyar 773 milyon dolar harcadı. Son 11 yılda otomobil ve benzerleri için gerçekleştirilen ithalatın tutarı ise 112 milyar 82 milyon dolar oldu.
"Diğer ulaşım araçları" olarak tanımlanan uçak, deniz motoru, yat vb. malların 2000 yılında 1 milyar 474 milyon dolar olan ithalatı da 2010 yılında 5 milyar 377 milyon dolara çıktı. Buradaki toplam ithalat miktarı da 11 yılda 24 milyar 575 milyon dolara ulaştı.
Diğer bazı tüketim mallarında 2000-2010 yıl farkı ile 11 yıllık toplam ithalat miktarları ise şöyle gerçekleşti: "Mobilya 608 milyon dolar - 2 milyar 522 milyon dolar – toplam 16 milyar 925 milyon dolar. Dabaklanmış deri 312 milyon dolar – 1 milyar 192 bin dolar – toplam 8 milyar 651 milyon dolar. Makine hariç metal eşya 873 milyon dolar - 3 milyar 183 milyon dolar - toplam 22 milyar 29 milyon dolar. Radyo, televizyon, bilgisayar ve cep telefonu 3 milyar 994 milyon dolar - 5 milyar 380 milyon dolar – toplam 46 milyar 657 milyon dolar."
Hazine'nin verileri, tüketim mallarının meblağın da nasıl yüksek seyrettiğini gösterdi. Buna göre, "Tüketim malları" ana başlığı altında ithal edilen ürünlere 2000 yılında sadece 6 milyar 928 milyon dolar ödenirken, 2010 yılında ise 24 milyar 735 milyon dolar harcandı. Bu kalemdeki 11 yıllık ithalatın miktarı ise 149 milyar 851 milyon dolar oldu.
"Ara mallar"da 2000 yılında 36 milyar 10 milyon dolar olan ithalat da, geçtiğimiz yıl 131 milyar 445 milyon dolara ulaştı. Toplam ithalat ise 909 milyar 66 milyon dolar oldu.
Yine, ülke içerisinde fazla bir katma değer ve dolayısıyla istihdam üretmeyen "enerji hariç ara mallar"da da 2000 yılında 26 milyar 813 milyon dolar, 2010 yılında ise 94 milyar 291 milyon dolar olan ithalat, 11 yıl içerisinde ise toplam 664 milyar 28 milyon dolar olarak gerçekleşti.
Yaşasın türban, yaşasın özgürlükler, yaşasın ileri demokrasi diyen halk için bunlar bir anlam ifade ediyor mu?
Baksanıza halkın yüzde ellisi kime neden niçin oy verdi? Hala anlaşılmıyor mu?
Günün Özü; Halk yığınları, ya din, ya da baskı ile peşinden sürüklenir.