Ya Sen Gel Ya Da Ben Geleyim
“Sevgili Huzur;
Uzun zamandır görüşemiyoruz. Eskisi gibi beni sık sık ziyaret etmiyorsun. Oysa ben hep senin yolunu gözlemekteyim. Sen gelemiyorsan ben sana geleyim istiyorum ama işler o kadar yoğun ki fırsat bulamıyorum. Tam boş kaldım haberleşelim diyorum, yorgunluktan uyku bastırıyor yine her şey kalıyor. Uyku ve yorgunluk sağ olsun beni hiç yalnız bırakmıyorlar. Senden iyi olmasınlar bana iyi arkadaşlık ediyorlar.
Diğer yandan ya ben yoğunum ya da sen ortalıkta yoksun. Nihayetinde buluşamıyoruz. Ben yılmadım, biliyorum ki bizi ayıramayacaklar. Kimsenin gücü seni benden uzaklaştırmaya yetmeyecek. Aramızda kalsın seni çok özlüyorum. Sensiz yapamıyorum. Sensiz hayatımın tadı tuzu yok. Ne dost sohbetlerinin tadı var, ne de yediğim yemeğin, içtiğim bir bardak suyun tadı var. Seni ihmal ettiğimi düşünüyorum. Acaba benden bu yüzden uzaklaşmış olabilir misin? İnsana senden ala dost olur mu? Ben dostlarıma kıyamam ki, sakın böyle yanlış düşüncelere kapılma bu sefer gerçekten bozuşuruz.
Havalar kötü benim keyfim kaçık, keyfi de özledim. Siz onunla iyi anlaşırsınız. Seni gördüğünde uğramadan, selam vermeden geçmez. Ben her şeyi havaların bozukluğuna bağlıyorum. Sanırım böyle avunuyorum. Ne zaman güneş açsa keyifle karşılaşıyoruz. Seni anıyoruz. En son ne zaman onunla da görüşmüştük hatırlamıyorum ama sana selamı vardı.
Ben bıraktığın gibiyim. Hayat koşuşturmasına devam ediyorum. Ev, iş ve havalar üçgeninde bir o köşeye bir bu köşeye gidiyorum. Hepsi tıkırında yürüyor da senin eksikliğini hissediyorum. Kafamdaki acaba ile başlayan sorulara yanıt bulamıyorum. Haklısın “acaba” kelimesini sen sevmezsin, bu kelime ile başlayan cümleleri de, çünkü keyfin hoşuna gitmez. Onun hoşuna gitmeyen senin hiç hoşuna gitmez. Hayatı sorgulamadan, doğruyu yanlıştan ayırmadan yaşanmaz. İnsan olmanın gereği bu, düşünüyorum.
İşte hal böyleyken böyle, işin içinden çıkamıyorum. Seni özlemle bekliyorum. Karşılıklı oturup yaptığımız sohbetleri hayatıma geri istiyorum.
Gözlerim yorgun, ben bitkin, gönül kendine dargın, yol uzak, yokuş çok ve hayat bana küskün.
Sevgilerimle….”
Her birimiz hayat meşgalesi içinde o kadar çok kayboluyoruz ki sonunda huzurumuz kaçıyor. Durduk yere kendimizi huzursuzluğa itiyoruz.
İşten kafamızı kaldırıp etrafımıza bir baksak, huzurun yanı başımızda olduğunu göreceğiz. Tatil sabahı erkenden kalkıp çıtır simit almaya gitmenin verdiği keyif ve onu paylaşmanın sağladığı huzuru acaba kaç kişi yaşıyor? Ya da sabah güne gülümseyerek başlamanın bize kazandırdıkları ve yaşattığı huzur kimin umurundadır?
Ben umursuyorum, herhalde bilmediğim bir sürü insan da umursuyordur. Maalesef kaybedilen değerlenir, çoğumuz huzurumuzu kaybettik. Onu kazanmak için sarf edilen çaba ise şimdilerde az ve geri getirmiyor. Yine de bir umut var, gelecek günlerde Hıdırellez yaklaşıyor. Dilekleri dilemenin zamanı geliyor. Ya tutarsa, kim bilebilir kimin dileklerinin kabul olacağını? Tavsiyem, listenizi yazmaya başlayın. Dileklerinizin arasına huzuru eklemeyi unutmayın.
Herkese sağlıklı ve huzurlu günler diliyorum.
eline sağlık çok güzel
Nisan 7th, 2010 at 10:18Sevgili Aslıcığım;
Huzur'a yazdığın mektuptan çok etkilendim. onu kişileştirmenden...
Sahi öyle düşündüğümüzde akla neler neler daha geliyor.
Belki de onun istediği şartların hiçbirini bırakmıyoruz üzerimizde. Güncel yaşamın sıkıntılarıyla boğuşan, uykusuz, yorgun ve bu yüzden de agresif hallerimizle..Yanımıza uğramaya korkuyor kim bilir?
Dediğin gibi ''Huzur'' ve mutluluğun hiç ayrılmadığı yerler çok bellidir. Bazen minicik bir bebeğin yanağında gizlidir o, bazen yemyeşil otların arasında kıpırdayan bir uç uç böceğidir.Bakmak, görmek, hissetmek, onun bulunduğu yerlerde ona eşlik etmek lazım 🙂
Hıdrellez için listelemeye de başlayalım sahi..
Güzel yazın için teşekkürler..
Sevgiyle...
Nisan 12th, 2010 at 13:07Sevgili Zeugmacığım;
Ayrıntılı eleştirileriniz için öncelikle size teşekkür ediyorum. Huzuru biz yaratıp biz yok ediyoruz, huzursuzluk yaşamak için binbir türlü bahanemiz var. Ben de diyorum ki acaba mektup yazmak işe yarar mı, böyle mi yapmalıyız? Onun varlığı ile yokluğunu karşılaştırmak bizi biraz olsun uyandırır mı?
Sevgilerimle.
Nisan 13th, 2010 at 09:23Huzur kaybetmiş ve bulamazken yazınız gerçekten kıpraştırdı bazı şeyleri. Ziyarete gelmişcesine. İyi dileklerimi sunuyorum.
Haziran 22nd, 2010 at 23:56Sayın Ateş;
Haziran 23rd, 2010 at 11:47İyi dilekleriniz için ben de teşekkür ediyorum.