Ya Otuz Yıl Sonra!
Çıbanlar Büyüyor ve sayısı artıyor, yakında bütün akciğerlerimizi saracak!
Istıranca’daki ve Yıldız dağlarındaki maden ocakları, Kapıdağ’daki tavuk çiftlikleri, Kaz Dağları eteklerindeki Bayramiç maden ocakları, Beşparmak Dağları’ndaki maden ocakları…
Hangilerini ortaya koyalım.
Şimdi en başta hayır diyemeyeceğimiz, demeyeceğimiz hususları ortaya koyalım.
- Madencilik çalışmaları tabi ki de yapılacak. Kalkınmamız için şart.
- Sanayi tesisleri kurulacak. Dünyanın önde gelen ülkeleri arasında önce gelen hak ettiğimiz yeri alacağız. Bütün bunlar için kaynaklarımızı kullanacağız elbet
- Mega projeler yapacağız, ülkemiz dev projeler konusunda ilk akla gelen ülkeler arasında anılacak.
Bu günü düşünme kolaycılığı, insan genetiğinin varsayılan ayarıdır. Yukarıda sıraladığım birkaç başlık ve devamı, hemen herkesin istediği, mutlu olduğu olaylardır. Ancak bu gelişmeler ve standartlar için sadece vesadece bu günü düşünürsek, otuz yıl sonra nefes almaya oksijen, içmeye bir damla DOĞAL su bulamayacağız.
En kolay yapabileceğiniz şey, google a girip, “maden ocakları ve dağlar” diye yazıp ve görsellerden arattırın. Yemyeşil ormanlarımızın içlerindeki çıbanların çapı her geçen gün büyümekte, sayıları ise hızla artmaktadır.
Bu gün için bunları dile getirmemiz, maalesef çoğu tarafından lüks olarak görülmektedir. Ancak, yağmur için, tarım için ormanların önemini herkes hayat bilgisi derslerinde zaten öğrenmiştir. Ekosistem açısından ve o orman alanlarındaki onbinlerce habitat ın bu tür müdahaleler ile yok olması veya bozulması bu gün için estetik, yarın için hayati önem taşımaktadır.
Türkiye’nin her bölgesinde varolan maden ocaklarının işletim izinleri genellikle 49 yıllığına verilmektedir. Bu ihale şartnamelerinde varolan doğal yapının eski / önceki haline getirilmesi’ne ilişkin yönetmeliklerde ilgili maddeler bulunmaktadır. Hatta bu ilgili firmaların vergi dilimlerinde alt madde olarak belirtilmiştir.
Sorun, vergi dilimi olarak bedeli önceden (veya ödenmesi gereken) eski haline getirme kısmının görmezden gelinmesi, veya buna ilişkin denetimi güçlendirecek mevzuat boşluklarının bulunmasıdır. Bu konulardaki denetim ve mevzuat boşlukları doldurulmadığı sürece Türkiye’nin çok yakın bir zamanda akciğer kanserine yenik düşeceği ortadadır.
Öneri:
Her alanda ilk on ülke arasında yerini alması istenen ülkemizdeki maden ocaklarının eksi dışsallıkları, ÇED yönetmeliğindeki ilgili bölümlerin güncellenmesi ile ve yukarıda ortaya koyduğumuz denetim mekanizmalarının güçlendirilmesi ile kısmen önüne geçilmiş olacaktır.
Bu günün faturasını ödemek belki kolay. Ancak özellikle evli ve çocuk sahibi ebeveynler için diyorum ki, çocuklarınızı canınızdan daha çok seviyorsanız (ki çoğunlukla öyledir) o halde çocuklarınızın yarın nefes almasını istiyorsanız, onlara daha yaşanılabilir dünya bırakmak istiyorsanız bu konularda duyarlı olun. Bir benim tepkimle ne değişir deme gafletinden ya da nasıl olsa bu konularda itiraz eden veya yol gösteren olur diye işten kaçınma yaklaşımından kurtulmak gerek. Ben en azından kendi şahsım adına bu satırları yazmaya yüzüm var. Küresel iklim değişikliği ve kelebek etkisi yaratacak ekosistem değişiklikleri için on yıl sonraki tepki ve hassasiyetlerin bir anlamı olmayacaktır. Ülkemiz için aydınlık yarınlar temennisi ile esen kalınız.
Lutfen herkes, ÇED yönetmeliğine boş zamanında bir göz atsın. Bulamayanlar için internetten tıklanabilecek link: http://www.mevzuat.gov.tr/Metin.Aspx?MevzuatKod=7.5.18916&MevzuatIliski=0&sourceXmlSearch=
Bu konuda kıyamet bile kopsa ağaç dikmekten vazgeçmeyin anlamına gelen hadis oldukça manidardır sanırım.